Her şehit cenazesi geldiğinde ömrünü tamamlamış şu sözleri tekrar tekrar duyuyoruz.
Şehitlerimizin kanı yerde kalmadı. TSK, terör yuvalarını yerle bir etti.
29 hedef imha edildi.
İnlerine bomba yağdı.
Terör maşaları sıkıştı.
58 terörist ele geçirildi. Onlar, bir kahraman askerimizi vuruyor biz onları onar onar gömüyoruz.
★★★
Ortadoğu’da fay hatları kırılıyor. Belli ki savaş bölgeselleşme ve hatta küreselleşme riski taşıyor. İsrail’in Gazze’de sonucu soykırıma kadar giden saldırılara başladığı günden bu yana Irak’tan 31 askerimizin şehit haberi geldi.
Tesadüf olamaz.
Hedefe koydular.
Terör örgütlerini kullanarak Türkiye’nin Irak ve Suriye’de “üsler kurarak vatanın toprak bütünlüğünü koruma” politikasından vazgeçirmeye çalışıyorlar. Terör örgütleri PKK, PYD, YPG’yi ordulaşma aşamasına getirdiler, eğitiyorlar, donatıyorlar, belli ki askeri istihbarat da veriyorlar.
★★★
Türkiye’nin komşusu Irak ve Suriye topraklarında ne işi var, çekilsin diyen sesler de çoğalmaya yüz tuttu. ABD Dışişleri Bakanı, Ankara’da üst düzey görüşmeler yapmıştı. Bakanın Türkiye’den ne istediği konusunda bilgi verilmedi, kimse de üzerinde duramadı. Ardından önce 12 ve sonra da 9 şehit haberi geldi.
Komşumuz Irak.
Komşumuz Suriye.
Sınırlarını koruyamıyor. Türkiye, terörün kendi topraklarına sızmasını önlemek için, komşularının da sınırlarını koruma stratejisini 2019’da benimsedi. Çünkü sadece havadan uçaklarla hedefleri vurmak tek başına sonuç getirmiyordu. Sınırda Irak ve Suriye topraklarında 100’e yakın üs kuruldu. Şehit haberleri, çoğunlukla seçim günlerine de rast getirilerek bu üstlerden gelir oldu.
★★★
Türkiye’yi yönetenlerin 22 yıl sonunda Irak ve Suriye’yi kendi sınırlarını koruma gücüne ulaştıracak ortam yaratma beceresi göstermesi beklenirdi. Böylece hem Irak ve hem Suriye iki komşusu ile Türkiye “barış içinde dostluk çoğaltan” bir kalıcı işbirliği sağlarlardı. Bu işbirliği her üç ülkenin ekonomik gelişmesine de kaldıraç olurdu. Böylece Türk askerinin sırtına sınırlarının ötesinde terör temizleme görevi binmezdi.
Ne oldu?
Suriye’de çıkan iç çatışma yangınına Türkiye’yi yönetenler benzin döktüler. Türkiye ile Suriye’nin arası açıldı. Oysa Türkiye’nin komşusu üç ülke; İran, Suriye, Irak’ın “toprak bütünlüğünü” bozup; Türkiye’den de parça kopararak bir yeni devlet yaratma peşinde olanlar vardı. Türkiye, 3 komşusuyla “toprak bütünlüğünü tehdit edenlere karşı kenetlenme politikası” üretip uygulayabilseydi bugün Irak’ta ve Suriye’de “askeri üs kurmasına” ihtiyaç kalmayacaktı. 22 yıl boyunca ömrünü tamamlamış sözlerle zaman tüketildi. Türkiye ve 3 komşusunun toprak bütünlüğünü tehdit eden bir yeni devlet kurmak isteyenlerin değirmenine su taşındı. Onun Dışişleri Bakanı Ankara’ya gelip döndükten sonra da şehit haberleri peş peşe gelmeye başladı.
★★★
Bölgede terörün en yoğun olduğu dönemlerde görev almış ve şimdi emekli komutanlar; her şehit haberinden sonra konuşup görüşlerini açıklıyor, eleştirilerini de yapıyorlar.
Sınırda dağlar.
Kar, tipi, sis...
3 bin metre yükseklikteki dağların her tepesinin altında 5 katlı 30 girişi ve çıkışı olan mağaralarda terör örgütü, yeni teknolojik silahlarla donatılmış ve bu silahları kullanmaya uygun beceriler için eğitilmiş durumdalar. Şehit haberleri işte bu dağlardan geliyor ve biz her seferinde ömrünü bitirmiş sözler dinliyoruz.
Oğlunun şehit olması mı gerekiyordu!
Her şehit haberinden sonra; “Zenginimiz bedelli / Askerimiz fakirdendir” deyişini hatırlatacak durumlarla karşılaşır olduk. Geçen şehit haberlerinde kerpiç evlere bayrakların asılışını, bu kez deprem çadırındaki anneye Çevre Şehircilik Bakanı’nın yardım eli uzatmasını gördük. Bakan, “şehit annemiz isterlerse rezerv alanında konutumuz hazır, oraya taşınabilirler. İsterlerse Bakanlığımızın projesi kapsamında yaşadıkları mahallede yapımı başlayan konutlarımızı 1 ay gibi kısa sürede bitirip vereceğiz” dedi. Bu anneyi çadırdan kurtarıp evde yaşatmak için oğlunun şehit olması mı gerekiyordu?