MERAK ediyorduk doğrusu...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in hazırlattığı Tasarruf Paketi, bir bataklık haline gelen ekonomimizin derdine deva olacak mıydı?

Devletteki har vurup harman savurma, adam kayırma, gereksiz harcamalar, lüks ve şatafat bitecek miydi?

Mehmet Şimşek’in göreve geldikten 11 ay sonra zahmet edip hazırlatarak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile beraber açıkladığı “Devlette Tasarruf ve Verimlilik Paketi” doğrusu beni hiç tatmin etmedi...

“Dostlar alışverişte görsün” paketi gibi bir şey bu!

Ekonomiyi kurtarmaz!

***

Pakette bazı tasarruflar var ama en büyükleri yok!

Mesela;

- Devletin kasasını boşaltan “Hazine Garantili Müteahhit” işlerine bir kısıtlama veya
önlem gelmiyor...

- Kamu kurumlarının lüks israfları bitmiyor...

- Devlet bütçesini paramparça eden döviz garantili ödemeler iptal edilmiyor...

- Yıllık bütçesi 1.000.000.000 (Bir milyar) lirayı aşan Saray’ın masrafları kısılmıyor.

- Lüks uçaklar ve makam araçlarında bir azaltma yapılmıyor.

- Diyanet İşleri’nin satın aldığı ve kiraladığı süper otomobillere dokunulmuyor...

- Yandaşları zengin eden ihale kanunu değiştirilmiyor...

- Uçakların inip-kalkmadığı, korkunç zararlı havalimanları kapatılmıyor...

- İmar yolsuzluklarına bir önlem getirilmiyor...

- Devletten her ay 3-5 maaş alanlardan tasarruf yapılmıyor...

- Yeni araç satın alma ve kiralama 3 yıl için durduruluyor ama kamudaki 125.000 (Yüz yirmi beş bin) makam aracı azaltılmıyor.

Ve daha neler neler!

Ülkemizde tasarruf dediğin böyle oluyor!

***

Dün “Acaba açıklanan pakete ben mi çok olumsuz bakıyorum?” diye düşünürken, SÖZCÜ Televizyonu’nu açtım.
Ebru Baki’nin sunduğu “Para Politika” programında, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı “Devlette Tasarruf Paketi” tartışılıyordu. Ekonomi bilgilerine güvendiğim iki yorumcu (Deniz Zeyrek ve Dr. Şeref Oğuz) aynı fikirde birleşerek şu sonuca vardılar:

“Dağ fare doğurdu!”

Evet, paketin özeti buydu!

İki yorumcuyu dinlerken, düşüncelerimde yanılmadığıma karar verdim.

***

Yüzyıllardır “Hayal kırıklığı” yaratan olaylar için kullanılan “Dağ fare doğurdu” deyimi Antik Yunan’ın ünlü masalcısı
Ezop’un bir hikayesinden kaynaklanıyor. Günümüzden 2 bin 600 yıl önce yaşayan Ezop’un öyküsü şöyle:

(Altta okuyalım)

Doğum sancısı çeken dağ!

Başı bulutlara erişen koca bir dağ, bir gün derinden acayip sesler çıkarmaya başlar...

Yer yerinden oynar, büyük kayalar havaya fırlar...

Dağın bir doğum yapmak üzere olduğu anlaşılır.

Dağ doğum yapar mı? Sonuçta bu bir hikaye tabii ki...

Halk, dehşet saçan ulu dağın ne yapacağını görmek için güvenli bir yere gider, korku ve heyecan içinde beklemeye başlar...

Gökyüzü kararır ve dağın çıkardığı sesler gittikçe daha ürkütücü bir hal alır.

Nihayet, öncekilerden çok daha şiddetli bir deprem yeri-göğü inletir, dağın tepesinde kocaman bir yarık açılır. Korku içindeki halk ilk defa gördükleri bu müthiş olay karşısında titreyerek dizlerinin üzerine çöküp dua etmeye başlar...

Uzun süre devam eden gürlemeler, sarsıntılar durur, ortalığı derin ve ürpertici bir sessizlik kaplar. Sonunda, koca dağın tepesindeki muazzam yarıktan küçücük bir fare çıkar!

***

Ezop’un binlerce yıl önceki bu hikayesinden alınacak iki ders şudur:

1) Söz vermek kolay, fakat yerine getirmek zordur!

2) Özellikle siyaset adamlarının verdiği büyük umutların ardından çoğu zaman küçük işler çıkar ve hayal kırıklığı yaratır!

GÜNÜN SÖZÜ

Akıllı olmak yetmez. Önemli olan o aklı yerinde kullanmaktır!