Kafamı kurcalayan birkaç temel soru var. Birincisi, Türkiye gitgide karanlık bir çağa mı giriyor, yoksa aydınlanıyor mu? Karanlık çağ “dark ages” Avrupa’da 5 ile 10. yüzyılı kapsar. Hatta bu dönem 15. yüzyıla kadar uzanır. Karanlık çağ denmesinin sebebi, devlet yönetimine Hristiyanlık adına din adamlarının hakim olması ve bu yüzden toplumların ilmi, iktisadi, fikri ve kültürel olarak geri kalmasıdır. Bu dönem tedricen sona ermiş, 17. ve özellikle 18. yüzyılda devlete laik (dini esas almayan) bir yönetim anlayışı egemen olmuştur. Buna “aydınlanma çağı” (age of enlightenment) veya “düşünme çağı” (age of reason) denmiştir. Bu dönemde Batılı milletler fenni/ilmi, fikri, iktisadi ve askeri bakımlardan gelişip “dünyanın efendisi” haline gelmiştir. Kafamı kurcalayan ikinci zor soru ise “karanlık çağ” öncesi dönemin ne olduğudur. Bu dönemin adı nedir? İnsanlık tarihi boyunca bir tane karanlık ve bir tane de aydınlık çağ mı yaşanmıştır. Karanlık ve aydınlık çağlar dönemsel (konjonktürel) olamaz mı? Mesela “karanlığı” simgeleyen Hristiyanlık, doğuşu itibarıyla bir “aydınlanma” olamaz mı? Aynı soruyu İslam için soralım. İslam’ın kendinden önceki döneme “cahiliye” adı vermesinin anlamı nedir? İslam bir aydınlanma mıdır?
İSLAMİST ERDOĞAN VE ÇAĞ DEĞİŞİMİ
Türkiye, 22 yıldır giderek artan dozda AKP’nin mutlak lideri Recep Tayyip Erdoğan tarafından tek başına yönetilmektedir. Erbakan’ın öğrencisi Erdoğan’ın güç kaynağı, Cumhuriyet’in laik aksiyonlarına (devrimlere) karşı ortaya çıkan, dinci reaksiyondur. Newton’un gözlemlediği “her etki, kendine eş güçte ters yönlü bir tepki yaratır” doğa yasası da bunu söyler. Bu tepki, daha Atatürk sağken kendini belli etmişti. Hatta Osmanlı’da Nizamı Cedit, Tanzimat ve Islahat gibi rasyonelleşme hamlelerine karşı da tepkiler olmuştu. Erdoğan’ın Diyanet’i, imam hatip okullarını ve tarikat kurslarını “siyasi taban olarak” kullandığını görüyoruz. “Kubbeler miğfer, minareler süngü” şiirini daha muhalefetteyken söylemişti. Böyle davranmasa ne iktidara gelebilir ne de orada kalabilirdi. Bir siyasetçiyi “iktidara gelmek için böyle davranıyorsun” diye eleştirmenin anlamı yoktur. Demokrasi bu değil mi?
HRİSTİYANLIK NASIL EHLİLEŞTİ
Batı’da karanlık çağın bitip aydınlanma döneminin başlamasını sağlayan “şey” astrofizik dahil fizik alanındaki buluşlardır. Aydınlanma döneminde Hristiyanlık ehlileşip, evcilleşmiştir. İnanmayanları aforoz etmemekte, işkence yapmamakta, kafa kesmemektedir. İslamofobi, benzeri bir Hristiyanofobi yoktur. O kadar ki; ülkelerinde can derdine düşen müslümanlar selameti (İslam’ı) mümkünse Hristiyan bir ülkeye sığınmakta bulmaktadır. Hristiyan din adamları devleti yönetme iddiasından da vazgeçmiştir. Din siyasi değil bir kültür kurumu olmuştur. Üçüncü temel soru: Hristiyanlık bu noktaya nasıl gelmiştir? Cevap: İsteyerek değil “bilimle girdiği her savaşta yenilip, etki ve yetki alanı kaybederek”. Bu kaçınılmaz sonucu gören akıllı din adamları da Hristiyanlığı yenileyerek bu süreci hızlandırmıştır. Türkiye’de de derinden derine benzer bir gelişme yaşandığı kanısındayım. Mesela faiz işinde önce “bu konuda ‘nas’ var, sana bana söz düşmez” diyen Erdoğan’ın sıkışınca karar değiştirmesi, dinin bilime teslim olması demektir. Daha önemlisi sosyal medyada izlediğim din bilginlerinin, “günah sildiren şekilci müslümanlığı” kıyasıya eleştirip akıl yoluyla dinin sosyal amacını ortaya koymalarıdır. Galiba ülkemiz AK Parti’ye rağmen “aydınlanma çağına” giriyor.
SON SÖZ: Din bilimi değil, bilim dini kapsar.