Kendini solda görenler nasıl oluyor da İngiliz işbirlikçi feodal Şeyh Sait’i yüceltebiliyor?

Bu soru farklı açılardan yanıtlanabilir. Bir kavram üzerinden bu soruyu cevaplamaya çalışacağım: Emperyalizm!

Çünkü, Şeyh Sait ve benzerlerini savunanlar emperyalizm kavramını çoktan bıraktı. Kimi de bilmiyor kavramı. Öyle ki, iktisat profesörü Mehmet Altan emperyalizm teorisinin Karl Marks’a ait olduğunu söylemiştir! Oysa:

John Atkinson Hobson (1858-1940) İngiliz ekonomist idi. Yetersiz tüketim teorisiyle sol çevrelerde tartışma başlattı. 1902’de yayınladığı “Emperyalizm” kitabında, emperyalizmi modern kapitalizmde gelişmenin zorunlu sonucu olarak tanımlayarak, Lenin, Troçki, Rosa Luxemburg gibi sosyalistleri etkiledi.

Zamanla emperyalizm tahlili, Türkiye’deki ideolojik ayrışmanın temel sebebi oldu. Kimileri emperyalizm teorisinin aldatmaca olduğunu belirterek, kavramı reddetti. İtibariyle Mustafa Kemal’in anti-emperyalist mücadelesine de dudak büker oldular. Bu tavır onları feodal beyleri kutsamaya kadar götürdü...

Biraz açayım:

★★★

Doğan Avcıoğlu’dan Mihri Belli’ye Milli Demokratik Devrim tezlerinin omurgasını anti emperyalizm oluşturdu.

Emperyalizme tahakkümden kurtuluşun yolu çarpık düzene bağımlı feodaliteyi de tasfiye etmekten geçiyordu. Çünkü, feodal ağalık düzeni -laiklik gibi- demokratik devrime karşı olduğu için emperyalizm ile üzeri örtülü ittifak içindeydi...

Peki, dış tehdit olgusunun aldatmaca olduğunu söyleyenler yazanlar kimlerdi? Birini anımsatayım:

12 Mart 1971 askeri darbesinden yılgınlık ile çıkanların bir bölümü yayın organı çıkardı: Birikim!

Murat Belge’den Ömer Laçiner’e uzanan bu çevre Birikim’in çıkış amacını, siyasal hareketleri dönüştürmek değil, onlara kuramsal destek vermek olarak açıkladı!

İlk yaptıkları, Milli Demokratik Devrim tezlerine karşı çıkarak emperyalizm tartışması açmak oldu. Emperyalizmi/bağımlılık ilişkilerini önemsizleştirdiler...

Mesela:

Ömer Laçiner Soğuk Savaş döneminin en keskin günlerinde, “Türkiye’nin NATO’dan çıkması kapitalistleri hiç ürkütmez” diye yazdı:

- “Mevcut hükümet askeri üsleri kapatsa bile NATO umursamaz.” (Bırakın Soğuk Savaşı, bugün bile kapitalistlerin NATO konusunda neler yaptığını görüyoruz. Ukrayna-Rusya savaşı çıktı!)

Bugün ulusalcıların faşist olarak görülmesinin sebebi de Birikimciler oldu:

- ‘Anti emperyalizm’ ve ‘bağımsız Türkiye’ sloganlarının aynısı veya çok benzerinin şu sıralarda faşistler tarafından da kullanılması sadece kafa karıştırma aldatma diye nitelemek dar görüşlülüktür...”

Anti emperyalizm, ulusalcılığa savrulmak idi.

★★★

Birikim’e göre sosyalistler anti emperyalist ulusçuluk bayrağı yerine kendi bayraklarını sallandırmalıydı. “Birikim kafası” giderek bunu aşırı komploculuğa uzattı. Avrupa’da 1990’larda ortaya çıkarılan NATO Gladio örgütü varlığını bile 1970’lerde hep reddettiler.

“Doğu sorunu” salt insan hakları ve demokratikleşme sorunuydu, arkasında emperyalizmi aramak beyhude çabaydı! Neler neler...

Dönekliği sol liberal tezler ile açıklayan Birikim çevresinden çıkanlar, üniversitelerde medyada “görev” yaptı. Ülkede “düşünce tiranlığı” kurdular.

Yeni Yüzyıl’dan, Radikal’e neoliberal yayınlar Birikim tezlerini yaymayı görev bildi. Bu çizgi, Taraf gazetesinin “sivilleşme” yalanıyla aydınlara, gazetecilere, askerlere yapılan kumpasların, cadı avlarının merkezi olmasına kadar vardırıldı...

Türkiye solundaki iki ana hat; tam bağımsızlıkçı anti emperyalistler ve neoliberal solcular arasındaki mücadele bugün de sürüyor.

Bu süreçte “büyüyen” kimi sol siyasetçilerin, Şeyh Sait’e şaşı bakmalarının ve arkasında “İngiliz parmağı” aramamalarının sebebi de budur.

Salt Şeyh Sait değil...

Bunlar Suriye kuzeyinde Amerikan Coni’nin değil Mehmetçik’in varlığında rahatsız.

Bunlar Azerbaycan’a, Kıbrıs’a verilen desteğin de karşısında!

Atatürk düşmanlığının sebebi de bunlar...

Safınızı belirleyin...