Tıpkı IMF programları gibi başladı. Hatta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek üstü kapalı olarak anlatmaya çalıştı.
“2026’ya kadar sürecek kemer sıkma, yoksullaşma, üretimsizlik ve yatırımsızlık programıyla işsizlik ve yoksulluğun arttığı bir dönem başlıyor. Türkiye’den pek bir şey beklemeyin, ihracata yönelin.”
Söyledikleri bire bir bu anlama geliyordu.
★★★
Oysa 2024-2026 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program kapsamında yerli ve yabancı ajansların temsilcileriyle bir araya geldiğinde ne demişti?
“Bundan sonra ücret düzenlemeleri hedef enflasyona göre yapılacak.” İnsani değil tabii ki ancak bize programın çatırdadığını göstermek açısından önemli...
★★★
Devlet harcamalarının hiç kısılmaması da boşlu boşuna mı acı çekilecek acaba diye sordurtuyor aslında...
Nitekim faiz artışlarının başlaması, KDV, ÖTV, MTV artışları, ek bütçe ve zamların ardından önce duraklama, sonrasında gerilemeye geçildi.
★★★
Sanayi üretimi son beş ayda kesintisiz şekilde; temmuzda yüzde 0.4, ağustosta yüzde 0.8, eylülde yüzde 0.1, ekimde yüzde 0.3 gerilerken kasım ayında üretim düşüşü yüzde 1.4 oldu.
İşçilerini asgari ücretten çalıştıran bir işyerinin sadece maaş maliyeti kaba bir hesapla 10 kişi için yüz bin liradan fazla arttı. Üretim de azalıyorsa sizce ne yapar bundan sonra?
★★★
Bu kısır döngü nedeniyle işsiz kalıp gelirini kaybedenler artacağı için talep ve harcamalar daha da düşecek. Ekonominin yavaşladığı, enflasyonda yükselişin sürdüğü, işsizliğin hızla arttığı bir kriz dönemi bizi bekliyor.
Muhtemelen iktidar, bu olumsuz tablonun yerel seçime kadar etkisini azaltmak için programdan tamamen sapacak. Ortada program falan kalmayacak. Seçim sonrası bu durumu telafi etmek esas kâbus başlayacak.
Arada anayasa referandumu olmasa bile program 2027-2028’e sarkacak. Yine seçim gelecek ve yine her şey başa saracak. Fıtratımızda yok refaha çıkmak!
Kart olmasa aç gezecek millet sokakta
Para yoksa yüklen borca... Bankaya baş vurup kredi almak nispeten meşakkatli olunca iş düşüyor plastik artlara...
Aylık yüzde 5’e yaklaşan faizlerin anlamı ödemelerin yıllık yüzde 70 faiz ile yapılması... Parayı mevduata bağlasan yüzde 40 alacaksın.
Kredi kartı faizlerinin yüksek olması pek bir anlam taşımıyor ve kartlı harcamalar frenlenemiyor.
★★★
Böylece toplamda 708.3 milyar TL artan kartlı harcamalar yılsonu itibarıyla 2022’ye göre yüzde 158 artarak 1 trilyon 155 milyar liraya ulaştı.
Enflasyon da var ama... Kredi kartı borçlarındaki bu artış TÜİK’in yüzde 64.77 olarak açıkladığı 2023 resmi enflasyonunun iki katından fazla... Harcamaların çoğu akaryakıt ve gıda ağırlıklı... İnsanlar ancak borçla karşılayabiliyor temel ihtiyaçlarını...
Bu faizlerle o limitler doluyor anında... Borçlar etrafımızı sarıverecek... Bir ödeme çıkacak ki asla bitmeyecek. Her şey bir anda anlamsız gelecek. İşte biz o gün tükeneceğiz. İcra memuru kapıya gelince işte biz o gün düşüneceğiz.
AVM’leri yaptıran da batıran da AKP
Daha yeni yazdım ama çok önemli... AVM’lerdir Türkiye ekonomisinin özeti...
Okulu kırıp açılışına gitmiştim 1988 yılında Ataköy Galeria’ya... İstanbul’da açılan ilk AVM idi kendisi...
2002’de AKP iktidara geldiğinde 14 olan AVM sayısı imar rantı ve beton-inşaat aşkı ile 447’ye kadar yükseldi. Türkiye, AVM sayısında Avrupa birincisi haline geldi.
★★★
AVM’lerin yaklaşık yarısı sadece 2 şehirde... Sadece İstanbul’da faaliyet gösteren AVM sayısı 147, Ankara’da ise 48...
Az buz da değil... Toplamda 530 bin kişiye istihdam sağlayan AVM’lerdeki dolaylı istihdam ise 2.1 milyon kişiye ulaşıyor. Başlı başına bir ekonomi yaratıyorlar. İşin ilginç tarafı AVM ekonomisini hem büyüten hem de çökerten iktidarın ekonomi politikaları...
İktidar destekli gelir paylaşımı-imar finansmanla, ağırlıkla kamu bankalarından alınan döviz kredileriyle inşa edilen yüzlerce AVM, Erdoğan’ın faiz indirimi ısrarıyla patlayan döviz kurları ve yükselen enflasyonla kredi borçlarının altında kaldı.
★★★
Bu AVM’lerde yer alan dükkanların kapanması, buna paralel olarak AVM çalışanlarının işsiz kalması ve yeni işsizler ordusuna katılmaları ihtimalinin anlamı işsiz ordusuna yeni neferler katılacağı anlamında...
Dönüp dolaşıp tabloya geniş açıdan bakınca her yolun işsizliğe çıkması kaçınılmaz görünüyor. Türkiye’de 86 milyonun sadece 31 milyonu çalışınca da ekonomiden cacık olmuyor.