Başlıktaki “Söğütözü” AK Parti Genel Merkezi’nin bulunduğu yerin adıdır.

“Beştepe” ise Cumhurbaşkanlığı Sarayının olduğu yerdir.

Haliyle “Söğütözü Beştepe’ye karşı” ifadesi, AK Parti ile Saray arasında bir süre önce başlayan ve 31 Mart Yerel Seçimlerinden sonra derinleşen rekabeti yansıtıyor.

Biz Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan- CHP lideri Özgür Özel görüşmesinin hep CHP’deki yansımasına bakıp irdeledik.

Ancak esas kazan AK Parti tarafında kaynıyor.

AK Parti kulislerinde, seçim yenilgisinin faturası üstlenilmiyor ve fatura doğrudan Saray’a kesiliyor.

★★★

Son MKYK toplantısında yaşanan tartışmalar bunun önemli bir göstergesi.

MKYK üyesi İlyas Şeker’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Mülakatın kaldırılacağına dair söz verdiniz ama kaldırmadınız” diye tepki gösterdiği, Erdoğan’ın ise “Ben söz vermedim” diye başlayarak Şeker’e sert tepki gösterdiğini bazı MKYK üyelerine bizzat doğrulattım.

Yaşanan tartışma siyasetin doğasında olabilir ama bir MKYK üyesinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Beştepe’den yaptığı bir icraatı sorgulaması ve eleştirmesi bir ilk olabilir.

Aynı şekilde, MKYK toplantısında bir üyenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kent Lokantalarının CHP lehine sonuç doğurduğunu açıktan ifade etmesi de büyük cesaret işi ve bir ilk.

★★★

Sadece MKYK toplantısı mı?

AK Parti TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler’in yaptığı grup toplantısında milletvekillerinin dile getirdiği bazı noktalar da Saray’a isyan gibi.

Sizin için o isyan cümlelerinden bazılarını aktarıyorum:

- “Belediye Başkan adaylarının belirlenmesinde bizi saf dışı bıraktılar.”

- “TBMM’de sadece el kaldırıp indiren adamlar gibi görünüyoruz. Bu bizi etkisiz gösteriyor ve seçmenlerimize mahcup oluyoruz.”

- “TBMM’ye gelen yasa tekliflerinden haberimiz dahi olmuyor. Kanunlaştırma süreçlerinde daha aktif olmalıyız.”

- “Yasama faaliyetleri sırasında muhalefet milletvekillerine yanıt dahi veremiyoruz.”

★★★

Gördüğünüz gibi yasama faaliyetleriyle ilgili şikayetler de Saray’dan kaynaklanıyor. Yasa teklifleri Saray’da ya da bakanlıklarda hazırlanıyor ve TBMM’ye “tamamlanmış” halde getiriliyor.

Teklifi TBMM’ye sunacak milletvekilleri grup yönetimi tarafından belirleniyor. Yasalaşma sürecinde muhalefetin itirazları oluyor, AK Parti milletvekilleri o itirazlara katılsa dahi söz sahibi olamıyorlar.

Bir nevi, yasama faaliyetini AK Parti milletvekilleri değil Saray bürokratları yapmış oluyor. Vekiller bürokratların hazırladığı metinlere el kaldırıp indiriyor.

★★★

AK Parti’nin kıdemli yöneticileri, kendilerini demokrat olarak göstermekte ısrar ediyor.

AYM ve AİHM kararlarının uygulanmaması gibi anti demokratik uygulamalar sorulunca da “Bunun sebebi külliye bürokrasisidir” yanıtını veriyorlar.

Hukuk ve Siyasi İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın seçimlerden sonra Van’da yapılan bir hukuksuzluğa karşı paylaştığı bir sosyal medya mesajını silmek zorunda kalması, Saray’ın baskısından çekindiğinin de önemli bir göstergesiydi.

AK Parti’nin üst yönetiminde, yerel seçim yenilgisinden ve Özgür Özel’le yapılan görüşmeden sonra Erdoğan’ın da faturayı Külliye bürokrasisine keseceğine ve yumuşayıp partinin demokrat reflekslerine yeniden sahip çıkacağına dair bir beklenti hâkim olmuş.

Bir kaynağım, “yerel seçim yenilgisi partimiz açısından böyle bir olumlu sonuç doğurabilir” diyerek umudunu dile getirse de ben Erdoğan’ın tercihini Külliye bürokrasisinden yana kullanacağını tahmin ediyorum.

Zira Beştepe’nin her daim Söğütözü’nü etkisiz bırakacağını tahmin etmek işten dahi değil.