Son günlerde gündemimize giren yeni bir konu başlığı var:

“Etki Ajanlığı” 

Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı ve TBMM’ye sunulması beklenen 9. Yargı paketinde bu kavram öne çıkıyormuş ve teklifte bu suçun tanımı ve cezası belirleniyormuş.

MHP lideri Devlet Bahçeli de dünkü grup toplantısında bu düzenlemeye dikkat çekti ve düzenlemeden rahatsız olanların çok iyi araştırılıp incelenmesi gerektiğini belirtti.

Bahçeli şöyle dedi:

“Yurt içinden ve yurt dışından hain FETÖ’cülerin, onlara sözcülük yapan satılmış, devşirilmiş sözde gazetecilerin bedel ödemesi yakındır ve kaçınılmazdır.”

★★★

Sayın Bahçeli elbette bu ifadesiyle kastettiği kişilerin isim listesine vakıftır ve zamanı geldiğinde ortaya koyacaktır.

Ancak biz yine de yapılacak düzenlemenin Bahçeli’nin listesinde olmayan ve sadece halkın haber alma hakkına hizmet eden gerçek gazeteciler açısından doğuracağı sonuçları da konuşmak zorundayız.

Ne demek istediğimi anlatmadan önce TCK’daki mevcut düzenlemeyi ve yapılmak istenen düzenlemeyi aktarmak isterim.

- TCK’nın mevcut 339. Maddesi devletin güvenliğiyle ilgili gizli kalması gereken bilgi ve belgeleri geçerli bir gerekçe bulunmadan elinde bulunduranlara yönelik bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilmesini düzenliyor. Maddeye göre bu suç savaş zamanında işlenirse faile üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası veriliyor.

- Kamuoyuna sızan bilgilere göre 9. yargı paketinde 339. maddeye şu kritik düzenlemeler ekleniyormuş:

“...Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;

a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,

b) Türkiye’de suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin, bu bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.”

★★★

Türkiye aleyhine casusluk yapanlar, ülkenin güvenliğini tehdit edecek bilgi ve belgeleri paylaşanlar elbette cezasını çekmelidir.

Ancak yeni düzenlemede yer alan “araştırma yapanlar” ifadesi, doğrudan biz gazetecileri hedef alır ve standart “araştırmacı gazetecilik” faaliyetlerini “etki ajanlığı” kapsamına sokabilir.

Daha iyi anlaşılması için somut örnekler vermek isterim:

- 12 Eylül 1980 darbesinin generallerinden Tahsin Şahinkaya’nın ABD’den F-16 satın alınırken 23 milyon dolar rüşvet aldığı iddiası ortaya atılmıştı. F-16 satın alınması ulusal güvenlikle ilgili bir projedir. Ancak rüşvet, kamuoyunu ilgilendiren bir konudur ve suçtur. Gazeteci, bu iddia eline geçtiğinde bunu araştırmakla yükümlüdür. Düşünülen yasal düzenleme o gün geçerli olsa araştıran gazeteciyi cezalandırıp, rüşvetçi generali koruyabilirdi.

- Ruslardan S400 hava savunma sistemi alınması aynı zamanda bir ulusal güvenlik konusudur. Ancak o sistemin maliyeti, satın alma süreçleri, satın alınmasının doğuracağı diplomatik sorunlar gazeteci tarafından araştırılabilir, yazı konusu edilebilir. Düşünülen yasal düzenleme geçerli olsa, bu gazetecilik faaliyeti etki ajanlığı suçlamasına maruz kalabilirdi.

- Türkiye’nin askeri bir fabrikasının yabancı bir ülkeye satılması, her zaman gazetecilik faaliyeti kapsamında araştırılır. Arifiye Tank Palet Fabrikası’nın satışı gibi. Düşünülen düzenleme geçerli olsa, bu konuda yazı ve haber yazan gazeteciler kendilerini hapiste bulabilirdi.

- Silahlı Kuvvetler’e ürün satan bir savunma şirketiyle ilgili ihale usulsüzlüğü, yolsuzluk, rüşvet iddiaları gündeme gelirse bunu araştıran bir gazeteci de etki ajanlığı suçlamasına maruz kalabilir.

- Akbelen’deki termik santralı için yapılan orman katliamına itiraz eden halk, bu konuyu haberleştiren gazeteciler de “etki ajanı” denilerek cezaevine atılabilir. Zira düzenlemenin gerekçesinde şöyle deniliyor:

...Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir.”

İktidar Dezenformasyonla Mücadele Yasası denilen sansür yasasıyla gazetecileri hapse atma imkanlarını genişletmişti. Etki ajanlığı düzenlemesi bu şekilde kabul edilirse gazeteciliğin tabutuna çakılmış son çivi olabilir.

İktidar bildiğini okusa da muhalefet düzenlemeye bu gözle bakmalıdır.