Kadın karakolda komisere “param çalındı” diye anlatmaya başlamış. Param sutyenimin içindeydi. Parkta yan yana oturmuş güzel güzel “iyi hislerden” konuşuyorduk. Elini sutyenimin içine soktu, paramı çaldı.

Komiser de sormuş:

Elini oraya sokuncaya kadar niye bekledin?

Kadın da demiş ki:

Nereden bileyim, niyetinin kötü olduğunu.

★★★

Gazeteci Nilgün Cerrahoğlu, 30 yıl önce Tayyip Erdoğan henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken söyleşi yapmıştı. Demokrasi hakkındaki görüşlerini de sormuştu. “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” demişti. Oysa demokrasinin kendisine sunduğu haklardan faydalanarak İstanbul’a Belediye Başkanı olmuştu.

O yere geldik dedi.

Tramvaydan indi.

Büyük Millet Meclisi’nde partisinin milletvekilleri, “sivil darbe” yaptılar. Anayasa yok sayıldı. Hukukçular, hukuk dilinde buna; “ilga etmek” diyorlar; Hukukun tamamen ortadan kaldırılması anlamına geliyor.

★★★

Söylemesi ayıp. Bu yılın ilk günü 1 Ocak 2024’de bu köşede; “Yeni Yıla Sivil Darbe ile girdik” başlıklı bir yazı yazmıştım. Biz vatandaşlara ve topluma; 22 yılın sonunda; “kanun benim” diyen bir “Firavun Hukuku” dayatılmaktaydı. Yasama, yürütme, yargı, basın, valiler, müftüler, iş adamları; iktidar olmuş tek kişinin ağzına kayıtsız şartsız bakma kalıbına sokulmuştu.

Göstere göstere...

Dayata dayata...

Demokrasi
sonlanıyordu. Bir kişi; “dilediğimi hapse koyarım... istediğimi hapisten çıkartırım...” gücüne ulaşmıştı. Ülkemiz, tek kişinin iki dudağından çıkacak sözlerle yönetilen geri ülkelerden biri olmuştu. Derin ekonomik kriz ve yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, kişi zengin etme, haksızlık, yasaklar, büyük işsizlik, zengin yoksul uçurumunun açılması bunun sonucunda geldi.

★★★

Anayasa Mahkemesi, Hatay’da vatandaşların 70 bin oyuyla milletvekili seçtiği Can Atalay’ın hapiste tutulmayıp “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapmasının yasa gereği olduğuna” karar verdi. 5 Yargıtay üyesi, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararına uymayarak aslında Anayasa’ya karşı darbe girişiminde bulundular. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Cumhur ittifakı parti liderleri,  milletvekilleri, iktidar ve muhalefet tüm siyasi partilerin bütün üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının hemen tamamı; “Anayasaya karşı darbe girişiminde bulunan 5 Yargıtay üyesi hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Bu kişiler Anayasayı ihlalden yargılanmadır” yazan dilekçelerle adalet sistemini göreve çağırmalıydı.

Türkiye ayaklanmalıydı.

★★★

Tersi oldu.

Cumhurbaşkanı, teşvik etti, Meclis Başkanı sustu. 5 Yargıtay üyesinin anayasal demokrasiyi kurşunlaması Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktidar ittifakı partilerin milletvekillerinden de destek aldı.

Türkiye; “dilediğimi hapse koyarım, dilediğimi dışarı çıkartırım, istediğimi öldürtürüm, istediğimi yaşatırım, dilediğimin malına çökerim” hukuksuz ortamına teslim olmaya zorlandı.

★★★

Demokratik ülkeler; örneğin Almanya, Fransa, İngiltere, Norveç, İsveç, Finlandiya, Japonya hepsinde Anayasal demokrasi var. Bu ülkelerden birinde, önceki gün bizim Meclis’te iktidarın yaptığı gibi “Anayasa’yı tanımıyoruz” anlamına gelen bir karar çıkartılsa o ülke insanları ayağa kalkıyor.

Ayağa kalkın.

Tramvaydan indi.

Niyetini netleştirdi.

Anayasasız demokrasi!

Olmaz, olamaz.

“Simit fırınlarınıza çökeriz” noktasına da gelindi!

Ankara Fırıncılar Odası Başkanı Savaş Delibaş, “Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan beni makamına davet etti. Niçin zam yaptığımızı sordu. Maliyet artışını anlattım. Zammı ertelememizi istedi. Kıran ifadeleri de oldu. Zammı geri bıraktık” dedi. Kendinize bir sorun: Acaba “kıran ifadeler” neydi? Benim tahminim şudur: Ticaret Bakan Yardımcısı, “yargıçlar elimizde, polis elimizde, müfettişler elimizde, vergi deneticileri elimizde, rekabet kurulu elimizde, yüksek mahkemeler elimizde fırınlarınıza çökeriz” diye korkutmuştur. Simitçiler Odası’nın bir gün önce açıkladığı zammı, bir gün sonra kaldırıp, seçim sonuna ertelemesi Türkiye’nin geldiği nokta. Güç zehirlenmesi.