Örneğin yargıyı siyasallaştırarak kararlarına duyulan güveni yok etti!..
Yargıdaki siyasallaşma öylesine dayanılmaz boyutlara vardı ki, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, önceki gün yaş haddinden emekliye ayrılırken yaptığı konuşmada dayanamayıp patladı:
“Korktuğu ve beklentisi olduğu için doğru olduğunu bildiği kararı veremeyenler, hemen cübbelerini çıkarıp, görevlerini bırakmalıdır” dedi.
Böylece bazı savcı ve yargıçların cezalandırılma korkusu veya makam beklentisiyle doğru karar vermediklerini, vicdanlarının ve hukukun üstünlüğünün onaylamadığı kararlara imza attıklarını ilan etti.
“Ben bile yargı kararlarına güvenemiyorum” demeye getirdi.
Yargının en tepesindeki kişi olarak cümle aleme, tuzun koktuğunu ilan etti.
Bir hukuk devletinde yaşanabilecek en büyük felaketi apaçık dile getirdi.
* * *
Peki çöküş sadece yargıya duyulan güvende mi yaşandı?
Kuşkusuz hayır.
Yazının başında da belirttiğim gibi, AKP’nin el attığı her alanda büyük çöküş gerçekleşti.
Örneğin iktidarın Ortadoğu politikası, kelimenin tam anlamıyla tuş oldu!
Coğrafyasının en güçlü devleti Türkiye, AKP’nin dinci terör örgütleriyle karanlık ilişkileri nedeniyle tüm saygınlığını kaybetti.
Bu politikalarda aktif rol alan ve Tayyip Erdoğan’ın sırdaşlığını yapan MİT Müsteşarı Hakan Fidan bile sonunda dayanamayıp “pes” etti.
Fidan’ın istifası, onun yürüttüğü Kürt açılımı konusunda zihinlere yerleşen bir yığın soruya, yenilerinin eklenmesine yetti.
* * *
Ya ekonominin hali?
Tüm alanlardaki çöküş ekonomide de sürüyor.
Daha önce “Bir dolar bir liraya eşitlenmeli” diyen Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ile miting alanlarında zıtlaşması sonucunda paramız süratle değer kaybına uğradı. Türk Lirası, başta dolar olmak üzere yabancı para birimleri karşısında adeta yere çakıldı.
Sanayide üretim azalırken, büyüme oranı düştü ve buna bağlı olarak işsizlik çığ gibi arttı.
Sevgili okurlarım,
AKP’nin çok iddialı olduğu sağlık alanında değirmenin suyu tükeniyor, sistem beyaz bayrak çekiyorsa, varın siz diğerlerinin perişanlığını düşünün.
* * *
Laik anlayıştan süratle uzaklaşan Milli Eğitim’e “kalitesizlik” damga vurdu.
Cehalet öylesine yaygınlaştı ki, değerli sanatçı Cem Davran’ın deyişiyle çapsızlık neredeyse ölçü birimi haline geldi!
Pahalılık artarken, insan hayatı ucuzlukta zirveye tırmandı.
Geçen hafta maliyeti 100 lirayı geçmeyen yangın alarmı alınamadığı için üç işçimiz, çalıştıkları inşaat şantiyesinde cayır cayır yandı.
Korku, kamplaşma ve kutuplaşma doruğa çıkarken polis, iktidarın sopası oldu.
* * *
İktidarın Türkiye’yi yönetmekteki aczi nedeniyle her alanda yaşadığımız dibe çakılma, ister istemez akla şu Temel fıkrasını getiriyor:
“New York’ta bir gökdelen inşaatında çalışan Temel, dengesini kaybedip düşmeye başlamış. Düşerken bir taraftan da 50, 49, 48, 47, 46....9, 8, 7, 6, 5, 4, 3 diye sayıyormuş! 2. kata gelince “Rabbim sana şükürler olsun, buraya kadar sağ salim indim, bundan sonra 1-2 metre kaldı” demiş!...
UĞUR DÜNDAR’DAN ÖNEMLİ AÇIKLAMA:
ŞİRKETİM ve hiçbir ticari faaliyetim yok. Halk TV’deki programlarımdan da hiç para almıyorum. Ancak son günlerde bazı sahtekarların “Sizi Halk TV”den arıyoruz. Eğer kitap alırsanız Uğur Dündar’ın önderliğinde şu kadar öğrenciyi okutacağız” diyerek dolandırıcılık yaptıklarını öğrendim.
Sevgili okurlarım, benim ve Halk TV’nin adını kim çıkar amacıyla kullanıyorsa, bilin ki sahtekardır, dolandırıcıdır.
Lütfen bu ahlaksızları savcılıklara ihbar edin.