Millî Eğitim Bakanlığı, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerine okutulacak zorunlu derslere ait yeni müfredatı, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ismiyle askıya çıkardı. 

Buna göre; matematik dersi konularında integral kaldırıldı, limit ve türev daha kapsamlı ele alındı. 110 sayfalık ortak metninde Ulu Önder Atatürk'ün adı dahi anılmadı. 15 Temmuz darbe girişimi ise 'Cihat' olarak nitelendi.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan ‘Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli’, daha şimdiden birçok eğitimci tarafından eleştiri yağmuruna tutuldu. 

Bu eleştiriler, müfredatın bilimsel yaklaşım eksikliği, değerler eğitimine aşırı odaklanma, güncel becerilerin ve uygulamalı eğitimin yetersiz işlenmesi ile değişen toplumsal dinamiklere uyum eksikliği gibi konuları içeriyor. Eğitimciler, müfredatın çağdaş eğitim ihtiyaçlarına ve küresel standartlara uyum sağlayamadığını savunuyor.

Buna ek olarak, bu müfredatın öğrencileri siyasal İslam'ın kavramları ve yaklaşımlarıyla eğitmeye çalıştığı ve iktidarın kendi ideolojisine uygun bir nesil yetiştirmeyi hedeflediği iddia ediliyor. 

Eğitimciler, öğrencilerin küresel dünyaya hazırlanmaları ve güncel konularda bilgi sahibi olmaları için, eğitimin daha kapsamlı ve bilimsel temelli olması gerektiğini savunuyorlar. 

Ayrıca müfredatın, çağdaş eğitim standartlarına uyum sağlaması, öğrencilerin bilgi düzeyini artırması ve toplumsal gelişmelere uyumlu olmasının da büyük önem taşıdığını belirtiyorlar.

★★★

Eğitim Sen yeni müfredatı ‘Düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen, itiraz etmeyen ve yorumlamayan robot ve ruhsuz nesiller yetiştirmek amacıyla hazırlanmıştır. Öğretim programlarında bilimsel eğitimle ilgili olan pek çok nokta özenle ayıklamaya tabi tutulurken, iktidarın inşa etmekte olduğu yeni rejimi ve onun 2023 vizyonunu merkez alıp, açık ve gizli amaç ve değerleri programlara ustaca yerleştirerek kendilerince 'dini' ve 'milli' bir müfredat oluşturulmak istendiği açıktır’ diyerek değerlendirdi.

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, öğretim programlarında kullanılan dil ile siyasi iktidarın amacını, nasıl bir nesil yetiştirmek istediğini, bilimsel eğitim ve akademik başarının önemsizleştirildiğini ve iktidarın kendi ideolojilerine uygun bir nesil yetiştirmeyi hedeflediğini iddia etti. 

CHP Millî Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ise, ‘Müfredat bu haliyle, Türkiye’nin geleceğine hizmet eden bir eğitim programı değil, dindar ve kindar nesiller yetiştirme hedefinden bir gün bile vazgeçmeyen iktidar partisinin çağdışı eğitim manifestosudur’ diyerek bu konudaki eleştirisini belirtti.

★★★

Eğitim, toplumun ilerlemesi ve bireylerin sağlıklı kararlar vermesi için hayati önem taşır. Bu konu, geçmişten günümüze kadar birçok düşünür ve toplum tarafından ele alınmıştır.

Socrates, MÖ 5. yüzyılda Atina'da yaşamış ve Batı felsefesinin temellerini atmış ünlü bir filozoftur. Eğitim, demokrasi, etik, adalet, bilgi ve insan doğası gibi kavramlar üzerine düşünmüş, sorgulamış çağdaş düşünceye ışık tutmuş önemli bir düşünürdür. 

Socrates'in öğrencisi ve Aristo'nun hocası olan Platon'un (Eflatun) ‘Devlet’ adlı eserinde Sokrates'in Adematus ile demokrasi hakkında bir sohbeti geçer. 

Bu konuşmada, Sokrates demokrasinin eşitlik ilkesini ve eğitimin demokrasi üzerindeki kritik önemini tartışır ve bunun potansiyel tehlikeleri üzerine fikir yürütür. 

Diyalog şöyle geçer; Sokrates toplumu bir gemiye benzeterek yanında bulunan Ademantus'a sorar 'Eğer deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin geminin kontrolünün kimin elinde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele herhangi bir grup tarafından mı? yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?' 

Ademantus'un cevabı şöyle olur 'Elbette ikincisi!' 

Sokrates'in buna cevabı şudur: 'Peki bu durumda nasıl olur da bir ülkedeki yetişkin rastgele herhangi bir grubunun, bu ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek durumda olduğunu düşünebiliriz?'

Sokrates'in burada kastettiği, bir ülkeyi yönetecek kişi için deneyim, bilgi ve eğitimin önemli olduğu kadar o kişiyi seçenlerin de bilgi ve eğitim seviyelerinin önemli olduğudur. Sokrates'in eleştirisinin sebebi; demokrasinin, bir ülkeyi kimin yöneteceğine dair doğru kararı verebilecek kapasitede olmayan, eğitimsiz insanlara da bu hakkı vermiş olmasıdır. 

Bu eleştirinin bir benzerini Aysun Kayacı ‘Dağdaki çobanla benim oyum nasıl bir olur? diyerek yapmıştı.

2008 tarihinde Aysun Kayacı’nın ‘Ben demokrasiyi de sorguluyorum. Ben vergimi veriyorum. Niye vergisini vermeyen, çok özür dilerim herkes üstüme gelecek ama kalıp olarak söylüyorum, 'dağdaki çobanla' benim oyum eşit mesela, niye?’ şeklindeki açıklaması, toplumun birçok kesiminden tepki almıştı. 

Kayacı'nın bu sözleri, özellikle demokrasi ve eşit oy hakkına yönelik bazı temel soruları gündeme getiriyordu. Ancak, bu eleştiriler ‘Sen insan ayrımı yapamazsın, çoban da insan, onun da hakları var’ şeklindeki tepkilerle karşılandı ve asıl anlatılmak istenen göz ardı edilerek, demagojiye dayalı bir yaklaşım sergiledi.

Biz de geçtiğimiz seçimlerde yaşayarak gördük ki, seçmenlerin eğitim düzeyi, demokrasinin işleyişini doğrudan etkileyen kritik bir faktör. Buna ek olarak, eleştirel düşünme yeteneği, bilinçli bir oy verme sürecinin önemli bir parçası. Bilgi ve eğitim düzeyinin seviyesi, demokrasinin kalitesini ve işleyişini doğrudan etkiliyor.

Gerçekten de yeni müfredat, eleştirildiği gibi eksik konular içeriyor, küresel standartlara uyum sağlayamıyor ve bilimsel yaklaşımlardan uzaksa; çocuklarımız yeterli ve düzgün bir eğitim alamayacak demektir. Zaten gelişmiş ülkelerin çok gerisinde olan eğitim seviyemiz daha da gerileyecektir.

Bu durum, demokrasimizin geleceği için ciddi bir tehlike oluşturabilir. Eğitim, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun ve demokrasimizin de temelini oluşturur. Yeni müfredatın bu temeli zayıflatması, geleceğimizi ve demokratik sürecimizin sağlığını da olumsuz etkileyecektir.