Geçen çarşamba günkü yazımı şu cümlelerle bitirmiştim:

“Asgari ücrete yapılan yüzde 49 zam daha cebe girmeden eridi! Çalışanlar yine zararda! İktidar bir eliyle verdiğini, öteki eliyle daha fazla aldı!

Ayrıca... Daha bunlar başlangıç! Turpun büyüğü heybede!”

★★★

Bazı okurlarımdan e-postalar geldi...

“Turpun büyüğü heybede ne demek?” diye soruyorlar.

Bu konuyu daha önce birkaç kez anlatmıştım. Yayınlanan mizah kitaplarımda da yer alıyor. Bilmeyen okurlarım için tekrarlayayım...

Uzun yıllar önce, Süleyman Demirel’in muhalefet lideriyken çıktığı bir televizyon programından sonra kullandığı bu söz, bir deyim olarak siyasi literatüre girdi.

Olay şöyle:

Demirel, canlı yayına çıkıyor... Konuşuyor, konuşuyor, anlatıyor, anlatıyor. Fakat zaman yetmiyor.

Program’dan sonra şu fıkrayı anlatıyor:

“Adam, Aydın pazarına turp getirmiş, bir köşede satıyor. Fakat turplar yamuk ve küçük...

Müşteri gelip bakmış, bakmış, gözü pek tutmamış. Eliyle şöyle bir tartıp bırakmış. Tam giderken köylü arkasından seslenmiş:

“Turpun büyüğü heybede, turpun büyüğü heybede...”

Demirel bu fıkrayı anlattıktan sonra eklemişti:

“Heybemde daha çok turp var. Bu heybeye bir program yetmez! Turpun büyüğü heybede!”

★★★

Demirel, yine muhalefet lideriyken hükümet bütün tekel maddelerine ağır bir zam yapıyor... Gazeteciler Demirel’e soruyorlar:

“Bu zamlara ne diyorsunuz?”

“Valla ben razı olun diyorum!”

“Neden?”

“Turpun büyüğü heybede de ondan... Arkadan çok daha büyük turplar (yeni zamlar) geliyor! Milleti fena bağırtacaklar!”

★★★

Ben geçen haftaki köşe yazımda “Bunlar başlangıç, turpun büyüğü heybede” derken (özellikle 31 Mart yerel seçimlerinden sonra) heybeden çok daha büyük zamların çıkacağını hatırlatmak istedim.

Şimdiden her şeye zam geliyor ama turpun büyüğü heybede!

Gazetecilerin hüzünlü günü!

Bugün “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”

Mutlu muyuz? Hayır!

20’nci Yüzyıl’da basın olarak daha özgür, daha mutluyduk! 21’inci Yüzyıl’da geldiğimiz nokta ise utanç verici... “Dünya basın özgürlüğünde” 180 ülke arasında 165’inciyiz. “Özgür olmayan ülkeler” sınıfında yer alıyoruz.

Medyanın yüzde 95’i iktidarın kontrolünde... Yüzde 5 dolayındaki bağımsız medyaya ise ceza üstüne ceza yağıyor!

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” için “Sürekli suç uyduruluyor, haksız gözaltı ve tutuklamalarla gazeteciler baskı altına alınıyor, gazetecinin haber yapma, yurttaşın haber alma hakkı engelleniyor.” diye bildiri yayınladı.

TGC, Radyo Televizyon Üst Kurulu ile Basın İlan Kurumu’nun yayın durdurma, resmi ilan kesintileri ve para cezalarıyla yurttaşların haber alma ve bilgilenme hakkının engellenmeye çalışıldığını belirterek “Her şeye rağmen çalışan ve işsiz bırakılarak mesleğini yapması engellenen tüm meslektaşlarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyoruz.” dedi.

Aras Kargo gönderiyi teslim etti

Dün yazdığım “Aras Kargo’nun sorumsuzluğa” başlıklı yazıda İzmir’den yollanan bir kitabın yaklaşık üç haftadır teslim edilmediğini, bu gönderinin kitap değil, hayati bir belge de olabileceğini yazıp eleştirmiştim.

Tesadüfe bakın ki, yazının çıktığı gün gönderi elime geçti.

Dün önce Aras Kargo Ege Bölgesi yetkilisi Erdal Boyras, kısa bir süre sonra da İstanbul Etiler Bölgesi yetkilisi Ahmet Tozar aradı. Kuryenin gönderiyi yanlış adrese teslim ettiğini, araştırıp bulunmasını sağladıklarını belirttiler.

Aras Kargo’nun Türkiye genelinde 5 bin dolayında kuryesi bulunduğunu belirten Erdal Boyras “Böyle bir gecikmeye biz de çok üzüldük. Bu olayı eğitimlerde kuryelerimize bir ders olarak anlatacağız.” dedi.

GÜNÜN SÖZÜ

Bir okur mesajı: “Ölünce günahlarımızı TÜİK hesaplasın!”