Devletimiz dara, zora düşünce yetkililerin aklına yolsuzlukla mücadele değil, özellikle “kamuda tasarruf yapmak” geldi. El değiştiren bazı belediyelerde sarayları andıran makam odaları, fazladan alınan ve kiralanan araçlar, gereğinden çok personel gibi konular konuşuluyor. Özellikle makam araçları herkesin ağzında. “Önce devlet tasarruf etmeli. Gereksiz binaları, araçları elden çıkarmalı, örnek olmalı. Vatandaş zaten alım gücü azaldığından zorunlu tasarrufta” deniliyor. Konu sıcaklığını korurken Hazine ve Maliye Bakanı, kamuda tasarruf önlemlerinin yılın ikinci yarısında uygulanacağını açıkladı. Görelim.

Gündem tasarrufla doluyken, gazeteci ağabeyimiz Nedim Bubik’in aklına üç yıl önce okuduğu Doğan Kitap’tan çıkan benim yazdığım “Vali Bey” kitabı geldi. Kitabın kahramanı Bilecik, Niğde, Erzincan, Manisa valilikleri görevinde bulunan ve 2020 yılında bu dünyadan göçen Refik Arslan Öztürk. Nedim Bubik, İzmir Yenigün gazetesinde yayımlanan yazısında, kitaptan şu bölümleri aktarıyor:

YATIRIMDA DA TASARRUFTA DA ÖNCÜ

“Şehirlerarası telefon görüşmeleri için daire müdürlerine talimat vermişti, kayıt altına aldırıyor, özel görüşmelerin parası görüşenden tahsil ediliyordu. Buna kendisi de dahildi. İsrafı hiç ama hiç sevmezdi. Resmi dairelerde ısınma işini de kontrol altına aldırmıştı. Kullanılan kağıttan, içilen çaya kadar tasarruf yapar ve yaptırırdı.”

“Birinci Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığı döneminde Bilecik’e önemli sanayi kuruluşlarının gelmesini sağlayan Vali, İkinci Organize Sanayi Bölgesi’nin yanında, Bilecik’in ilçelerinde organize sanayi bölgelerinin kurulmasına, arsa sağlanmasına yardımcı olmuş ve diğer tüm zorlukları aşmayı bilmişti. İkinci Organize Sanayi Bölgesi’nin kurulmasında, Gülümbe Köyü’nü kapı kapı gezdi, adeta bölgeyi elleriyle kurdu.”

HERKES MİNİBÜSLE GİDERDİ

“Devlette kağıt israfı bir hayli fazlaydı. Arkası kullanılmış gizli bilgi içermeyen müsvedde kağıtların atılmamasını, il içi yazışmalarda kullanılmasını istemişti. Bir köye gidileceği zaman vali, gidecek olanlarla minibüse biniyor, bu yolla bile önemli tasarruf sağlıyordu. Söylemleri lafta kalmıyor, bizzat kendisi uyguluyordu.”

“Yaz tatili için Seferihisar’a gitmişti. Tatili sırasında ziyaret için İzmir’e geçti, minibüsle Seferihisar’a dönerken yaşlı bir kadına oturduğu yeri verdi ve yolculuğu ayakta yaptı. Polis güvenlik nedeniyle hüviyet kontrolü yaparken ayaktaki yolcunun ‘Bilecik Valisi’ olduğu ortaya çıktı. Sadece polisler değil, herkes şaşkındı.”

TÜM HARCAMALARI İZLER

“Halk arasında korumasız dolaşırdı. Kamuda denetime büyük önem verirdi. Bilecik Şeyh Edebali türbesinin bulunduğu bölgeyi sırtında çimento, taş taşıyarak, diktiği fidanları sulayarak ihya etti. En nefret ettiği şey halka tepeden bakılmasıydı. Eğitim en önem verdiği konuydu. Okuma yazma seferberliği, eğitime katkı ve destek kampanyaları başlattı. İlçe, kasaba ve köylere giderken toplu taşıma aracı kullanırdı. Kendisi dahil, hiçbir kamu görevlisinin tek başına kamu aracıyla gitmesine izin vermezdi. Yerel yönetimlerin tüm faaliyetlerini dikkatle takip eder, gereksiz yatırımlara izin vermezdi.”

KONAK GİDERLERİ CEPTEN

“Görev yaptığı illerde vali konağına, devletin hesabından bir kalıp sabun bile aldırmadı. ‘Orası benim evimdir, evimdeki özel harcamalar şahsıma aittir, devletin parasını oralara harcatmam’ dedi.”

“Siyaset yapmadan devlet valisi olarak işine sarıldı. Mütevazıydı. Herkesle dostça iletişim kurardı. Yürüyerek kenti gezerken herkesle iletişim kurup sohbet ederdi. Vali olduğunu söylemeden dolaşan, tanıyan için de bir şaşkınlık ve saygınlık kazanandı.”

DOKTORLARA MEKTUP

Bilecik, Niğde, Erzincan ve Manisa valiliklerine atandığında o ilde görevli doktorlarla toplantı yapar, sorunlarını dinler, daha sonra onlara gönderdiği mektupta ilin topladığı vergi, bunun ne kadarlık bölümünün ilaç ve tedavi giderlerine harcandığını belirtip onları incitmeden şunları yazıyordu: “Uzun uzun düşünmeniz için, aklınızı ve vicdanınızı ortaya koymanız için ve reçetenizi yazarken bu gerçeği hatırlamanız için yazıyorum bu mektubu. Ve diyorum ki böylelikle bilmediğiniz bir yerdeki okulun temeline, bir barajın suyuna, kurulan bir fabrikanın dişlisine ve bir fakirin sofrasına katkı sağlamış olursunuz. İyilik dileklerimi, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.” 

VE KENDİ ANLATIMI

“Mesaime beş dakika olsun geç kalmadım. Elektrikler boşa yanmadı, sular boşa akmadı. Bulduğum topluiğneyi yakamın arkasına sakladım ki gün olur lazım olur diye. Devletin parasını harcarken kılı kırk yarar, fazlasıyla hesap kitap ederdim ...”

“Türkiye’yi yöneten kadrolar, orta halli aile çocuklarındandır. Onlar ana babasından,
konusundan komşusundan gördüğünü hizmet anlayışına aktarmış olsa, kendisine emanet edilen kuruşların kıymetini bilse yeter. Tutumlu, erdemli, namuslu bu kadrolar, Türkiye’nin çelikten kanatları olur. Sen gör o zaman Türkiye’yi. Benim ömrüm bu Türkiye’nin özlemiyle yanıp tutuşuyor.”

NE VERSEM BORCUMU ÖDEYEMEM

“Öylesine kendimi ülkesine borçlu hisseden birisiydim ki, bu şerefi bana veren ülkeme karşı ne verirsem borcumun bir bölümünü ödeyebilirim diye davrandım. Elektriği kapatmam da, muslukları kapatmam da onunla ilgiliydi. Otobüsle, minibüsle geliş gidişim de hepsi ülkeme borcumu ödeyeyim, harcamadığım para da ülkeme kalsın diyeydi. Zerre kadar pişmanlık duymadım.”

Bilecik Valiliği döneminde, Bilecik Jandarma Komutanı olan Albay Osman Kurt da tasarruf önlemlerinin konuşulduğu şu günlerde bize şu iletiyi gönderdi:

“1996 yılında Bilecik Valimiz Refik Arslan Öztürk, makam aracı Mercedes varken, yerli bir otomobili kullanıyordu. ‘Hayırdır valim, niye böyle yapıyorsunuz?’ dediğimde ‘Sayın komutanım Mercedes’in bir yıllık masrafı bu otomobilin maliyeti. Ben bu milletin parasını israf edemem’ dedi. Bizlere tasarrufta da hep örnek oldu.  

Tasarrufun sıkça konuşulduğu ama lafta kaldığı şu günlerde, Nedim Bubik, merhum Vali Öztürk’ü “Vali Bey” kitabımdan alıntılayarak anlatmış. Sağolsun. Böylesine kamu görevlilerine o kadar çok ihtiyacımız var ki...