Günler geçiyor, zaman eskiyor, gelecek umuduyla yaşam istenci bizleri ayakta tutuyor. İçinde bulunduğumuz ortam, aşmaya çalıştığımız koşullar usandırıcı, içeriklerine karşın gücümüzü kıramıyor. Örnek olamasak bile kötü olmaktan kaçınarak çabalarımızı sürdürüyoruz. Kimi engellere, kimi karalamalara ve kimi olumsuzluklara karşın ülke ve ulus aşkı hepimizin gönlünün sönmez ateşi olarak bizleri yarınlara koşturuyor. Zamanın ağını örmesi kaçınılmaz ve durdurulamaz bir yaşam gerçeği. Ne yapsak bu doğal yürüyüşe yön vermek bizim elimizde değil. Ancak onu daha etkin, daha yararlı kılmak, karanlıklarını ve olumsuzluklarını azaltmak çabalarında bulunabiliriz.

Ne var ki ne kendimizin ne yakınlarımızın ne de içinde bulunduğumuz değerlerin hakkını veremiyoruz. Her şeyin geçici olduğunu, sonsuzluk gerçeğinin göze alınmadığını unutuyoruz. Kendimize ve çevremize karşı tutum ve davranışlarımıza özen göstermiyoruz. Yaşamın geçiciliği, dünya düzeyinin bulutlu ve gölgeli olduğunu, güneşin yaşam aydınlığı olduğunu iyi kavrayamıyoruz. Sağlığımızın değerini hasta ve sorunlu olduğumuz zaman anlıyor, yakınıyoruz.

Günler yaşam albümünün yaprakları. Değerlendirmek ve süslemek, yarınları daha renkli kılmaz elimizdeyken gereken önemi vermiyor, iş işten geçtikten sonra pişmanlık gölgesiyle yakınıyoruz. İnsanların en büyük yaşam kaynağı ve değeri zamandır. Bu gerçeği unutmanın bedellerinin ağır olduğunu da unutuyoruz. Zaman yaşamsal sargı bezidir. Birçok sorunun, birçok koşulun üstesinden zamanı iyi kullanarak gelinebilir. Tembellik, savrukluk, gelişigüzellik, aymazlık, düşüncesizlik yaşam kıvrımları ve engelleridir. Anlayış, kavrayış, duygu ve düşünce yeteneği yaşam güçleri olarak insanların en seçkin, en değerli güven kaynağı ve başyastığıdır. Yaşamı yaşanır kılmak bizim elimizdedir. Yaşamayı bilmek büyük bir beceridir. Ancak yalnız kendisi için değil, çevresi ve değerleri için yaşamak, onları yaşatmak en anlamlı nitelik vurgusudur.