Koşmakla, uçmakla yetişemeyeceğimiz bir geçişi var zamanın. Halk dilinde “Dur, durak bilmiyor” diye nitelendirilen koşu zamanın hızını anlatmakta bile yetersiz kalıyor. Kimi sorunlarla, kimi beklentilere verdiği olumlu ya da olumsuz karşılıklarla umut kırıklığı yarattığı da bir yaşam gerçeği... İyi kullanılmadığına ilişkin yakınmaların artışı da kendi kusurlarımızın açıklanışıdır. Gerçekte çok şeyin değerini yeterince bilmediğimiz, çok değeri de değersiz kıldığımız bir yaşam gerçeğidir. Bunların başında, zaman gelmektedir. “İş işten geçtikten sonra...” yakınması bir pişmanlık açıklamasıdır. Davranışlarımızın çoğunda ya erken ya da geç eleştirileri bizim zamana gereken önemi vermediğimizin bir kanıtıdır. Oysa yaşamımızın en büyük değeri zamandır. Ne var ki duygu ve düşünce kaynağımızı, kimi bağlarımızı, en önemlisi de koşullar zaman konusundaki dağınıklığımızı ortaya koymaktadır.
Zamanı iyi kullanmak bir ustalıktır, bir beceri ve bir başarıdır. Yaşamın en önemli değeri olduğunu hem kendimiz, hem de çocuklarımız için benimsemeli, gereklerini yerine getirmeliyiz. Kimisi olmasa bile çoğunluk, zamanı iyi kullandığını içtenlikle, gerçekçilikle savunamaz sanıyorum. Birbirimize yaklaşımımızda, birbirimizi anlayışımızda böyle olduğumuz görüşündeyim. Geçici insan ömrünün en büyük olanağı ve değeri olan zaman çoğumuz için gelişigüzel bir yaşam bölümü olarak algılanmakta ve öyle değerlendirilip geçirilmektedir. Oysa varlığımızın en büyük, en eşsiz değerlerinden biridir.
Ama gerçekçi bir yaklaşımla söylemeliyiz ki birçok şeyde olduğu gibi zamanın değerini de yaraştığı biçimde bilmiyoruz. İyi kullandığımızı içtenlikle savunamayız. Bırakınız zamana yaklaşımı, birbirimize yaklaşımımız da çoğunlukla yetersiz ve sorunludur. Bu görüş, birçok şey için geçerlidir sanıyorum. Bitmez, tükenmez en kötüye kullanılan değer zamandır. Onun kucağında, kollarında doğup büyüyor ve yaşamdan ayrılıyoruz. Aydınlık, bulutlu, karanlık evreleri, sıcak, soğuk günleri oluyor, umut kaynağı ve dayanağı oluyor. Ayrıca en etkin yaşam sargısı... Sorunlar toplum bedenini sıkıyor, ortamı karartıyor. Siyasal, ekonomik, sağlık, dış ilişkiler, bayındırlık, esenlik, gençlik, eğitim- öğretim, spor, eşitlik, geçim ve niceleri. Yaşam bir varlık olgusudur. Yeryüzü sürecidir. Acı, tatlı, olumlu, olumsuz yanlarıyla insan kucağı, insan aydınlığıdır. Yaşam yaması günler ayrı. Bir dizemi anımsadım: “Zaman testeresinin dişlerinde ömrümüz, içimizdeki yara, sararak ördüğümüz.” Ne kadar savunursak savunalım zamana yaraşır olduğu, gereken değeri vermiyor, kötüye kullanmaktan kaçınmıyoruz. Zaman, en seçkin bir yaşam, bir varlık değeridir. Ve en hızlı eskiyen değerdir. Unutmayalım, umut ışıkları sönünce yaşam karanlığı yoğunlaşıyor. Tanrı, kimseyi umutsuz ve yalnız bırakmasın.