70’li yılların ilk yarısı...
TRT Ankara Televizyonu’nda programlar hazırlayıp sunuyorum.
Bir bayram öncesi TRT’nin efsanevi Genel Müdürü İsmail Cem aradı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Hanım’ın kurucusu olduğu Köy Derneği’nin bir etkinliği için beni çağırdıklarını söyleyerek “Uğur Bey, Rahşan Hanım sizi seviyor, takdir ediyor. Köy Derneği’ne yardım için bir gece düzenlemişler, acaba siz de katılıp bir şeyler söyler misiniz?” diye sordu.
“Efendim, ben TRT’de çalışan bir devlet memuruyum. Böyle bir etkinlikte sahneye çıkmam eleştiri alabilir. Sizi, beni ve kurumumuzu kamuoyu önünde zor durumda bırakabilir” dedim.
“Peki o zaman siz kendiniz bunu münasip bir şekilde anlatın, zira yanlış yorumlaya-
bilirler” dedi.
* * *
Akşam saatlerinde Başbakanlık’tan gelen bir araba beni aldı, dünyaca ünlü keman virtüözü Suna Kan ve eşi Faruk Güvenç’in evlerine götürdü.
Meğer Rahşan ve Bülent Ecevit Çifti konuklarıymış.
Kuru fasulye, pilav ve biradan oluşan yemeğe beni de davet ettiler.
Yemek sırasında Köy Derneği gecesiyle ilgili kaygılarımı anlattım, büyük bir anlayışla karşıladılar.
Ayrıca televizyon programlarımdan örnekler vererek övgüyle söz ettiler.
Şakaların havada uçuştuğu unutulmaz dakikalarla dolu yemeğin sonunda “Efendim, daha fazla rahatsız etmeden sizi baş başa bırakayım” diyerek izin istedim.
Başbakan Bülent Ecevit “Olur mu Uğur Bey, biz de kalkıyoruz. Sizi evinize kadar bırakırız...” dedi.
Şaşırmıştım.
“Aman efendim, çok mahcup olurum” dediysem de ısrarından vazgeçiremedim.
Aşağıya indiğimizde iri yarı Koruma Müdürü Mümtaz Karaduman kapıda bekliyordu. Çevrede başka hiçbir koruma da görünmüyordu.
Başbakan’ın makam aracı siyah renkli Renault marka station-wagon model bir otomobildi.
Hiç unutmuyorum, beni ön koltuğa oturttular.
Koruma müdürü de bagaja geçti.
Bu şekilde Kennedy Caddesi’ndeki evimin önüne kadar geldik.
Tam kapıyı açmak için uzandığımda karşımda Başbakan Ecevit’i buldum.
Benden önce davranmış, inip kapımı açmıştı.
Rahşan Hanım içeriden “Zahmet ederek oraya kadar geldiniz, size çok teşekkür ederiz Uğur Bey” diyordu.
Karşılıklı iyi geceler, güzel bayramlar diledikten sonra onları uğurladım.
Gecenin karanlığında ilerleyen makam aracının ardından bakakalmıştım.
* * *
Bir de bugünün Başbakanı’nı düşünün.
Eskortlar... Jammerler... Zırhlı jeeplerden oluşan yüzlerce araçlık konvoy... Sokaklarda, köşebaşlarında ve yüksek binalarda konuşlanan sayısız sivil-resmi polisler... Kritik noktalarda keskin nişancılar... Çevrede kuş uçurtmayan dev bir koruma ordusu...
Bir yanda önerisini reddeden bir televizyon habercisini makam aracıyla evine kadar getirip, kapısını açan bir Başbakan, diğer yanda kendisine biat etmeyen gazetecilerin kalemlerinin kırılmasını, hatta cezaevine girmelerini isteyen bir başka Başbakan!..
Nereden, nereye!..
Meğer ne güzel günlermiş onlar...
Meğer ne büyük insanmış Bülent Bey...
Nur içinde yat değerli Başbakanım...
* * *
Cezaevlerindeki yurtsever subayların, aydınların ve gazetecilerin evlerinde acılar diz boyu. Yine de güzel bayramlar, sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Başbakan’la bir bayram anısı...
Uğur Dündar
Yayınlanma: