“Kuzey Suriye’deki Kürt oluşumunu tasfiye etmek için önce PKK’nın çökertilmesi zorunlu” diyen Elekdağ şunları söyledi:
“Ülkeyi bugünkü çıkmaza, yanlış dış politika getirdi. Türkiye, Suriye’ye girerse karşısında ABD, Rusya, İran ve IŞİD ile diğer terör örgütlerini bulacak. Ayrıca ABD, IŞİD’e karşı partneri olan PYD’yi Türkiye’ye ezdirmez.”
“Ülkeyi bugünkü çıkmaza, yanlış dış politika getirdi. Türkiye, Suriye’ye girerse karşısında ABD, Rusya, İran ve IŞİD ile diğer terör örgütlerini bulacak. Ayrıca ABD, IŞİD’e karşı partneri olan PYD’yi Türkiye’ye ezdirmez.”
Sevgili okurlarım,
Ankara, koalisyon hükümetinin kurulmasıyla ilgili yoğun spekülasyonlara sahne olurken, birden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Suriye’nin kuzeyinde, bizim güneyimizde, asla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceğiz!..” şeklindeki sözleriyle sarsıldı. Bu açıklama, 18 Haziran’daki Bakanlar Kurulu toplantısında; “ABD’nin, PKK’nın Suriye kolu PYD’ye destek vermesi suretiyle kuzey Suriye’de bir Kürt devletinin altyapısının hazırlandığı ve kuzey Irak petrollerini Akdeniz’e akıtacak koridor güzergâhının oluşturulduğu” şeklindeki teşhise dayanıyordu.
Oysa uluslararası gelişmeler konusundaki öngörüleri hep doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, bundan yaklaşık 20 ay önce yaptığımız röportajda aynen şunları söylemişti:
“...PKK, bir kolu olan PYD vasıtasıyla Suriye’nin kuzeyinde bir özerk yönetim kurmuş ve bayrağını dikmiştir. PKK bu şekilde, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nden sonra Ortadoğu’da ikinci bir Kürt hakimiyet alanını kurarak hem güçlenmiş ve büyük Kürdistan’a zemin hazırlamış, hem de Kuzey Irak’ı Akdeniz’e bağlayacak koridorun temel taşlarını döşemiştir.” (10.11.2013, Sözcü)
Sevgili okurlarım,
Türkiye’nin güvenliği için yıkıcı tehdit teşkil eden bir plan NATO müttefikimiz ABD’nin desteğiyle PPK terör örgütünün uzantısı PYD tarafından uygulanıyor ve savunma reflekslerini kaybetmiş Türk Hükümeti buna tepkisini 20 ay sonra ortaya koyuyor!..
Sizce de dramatik değil mi?
Son gelişmelerin aylar önceki tespitlerini doğrulaması üzerine Şükrü Elekdağ’a bu sözlerini hatırlattım ve AKP iktidarının acınacak düzeydeki öngörü yoksunluğu konusunda ne düşündüğünü sordum. İşte sorularım ve sayın Elekdağ’ın cevapları:
BÖLGENİN DEMOGRAFİK YAPISI
ETNİK TEMİZLİKLE DEĞİŞTİRİLDİ
* * *
ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE): Durum sizin de belirttiğiniz gibi, gerçekten dramatik... Sinsice uygulanan sözünü ettiğiniz planın mevcudiyetinin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkması, IŞİD’in Kobani’den sökülüp atılması için yürütülen askeri harekât esnasında vuku buldu. Bu konudaki bir başka söyleşimizde (Sözcü, 21.11.2014) Türkiye’ye karşı oynanan yıkıcı oyunu şöyle tarif etmiştim: “ABD’nin Kobani’yi savunmaktaki esas amacı, bağımsız bir Kürdistan devletinin denize çıkışı olmadan yaşayamayacağını düşünerek, şimdiden bu devletin Akdeniz’e çıkış koridorunun hazırlığını yapmaktır. Washington’un planı, IŞİD’in saldırısından kurtularak özerklik kazanacak Kobani’nin, Afrin ve Cezire kantonlarıyla birleşerek, Akdeniz’e ulaşmanın yolunu araması ve bu amacını gerçekleştirdikten sonra da Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne (IBKY) katılarak, kuzey Irak petrolünün Irak-Suriye koridorundan Akdeniz’e taşınması yolunun açılmasıdır. Gerçekleşmesi halinde bu plan Kuzey Irak petrolünün Türkiye güzergâhının by-pass edilmesiyle dünyaya pazarlanmasına yol açacak ve Ankara ile Erbil arasındaki enerji alanındaki anlaşmalara ve işbirliğine ağır bir darbe vuracaktır...“
Nitekim tahminlerimizin ilk aşaması, PYD’nin ABD’nin yoğun hava desteğiyle Tel Abyad’ı IŞİD’den kurtarma harekâtıyla gerçekleşti ve bu suretle Cizre ile Kobani kantonları birbirine coğrafi olarak bağlanırken, bölgenin demografik yapısı da PYD tarafından bir etnik temizlik operasyonuyla Kürtleştirildi.
UĞUR DÜNDAR (UD): AKP hükümetinin Suriye’ye askeri müdahaleye kararlı olduğu yolunda bir hava estiriliyor. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) son toplantısında Türkiye’nin karşılaştığı tehdidi ve bu husustaki kırmızı çizgileri netleştirdi. Nedir bu kırmızı çizgiler?
HEDEF OTONOM (BAĞIMSIZ)
KÜRT BÖLGESİ OLUŞTURMAK
(ŞE): Önce tehdidi tanımlayalım. Bildiğiniz gibi PYD, ABD’nin lojistik ve yakın hava desteğiyle Tel Abyad’ı alarak Cizre ve Kobani kantonlarını birleştirdi. Böylece sınırın önemli bir bölümünde hakimiyet kurdu. Bundan sonraki hedef, Kobani’yi en batıda bulunan ve Antakya ile sınırdaş olan Afrin kantonu ile birleştirmek... Bunun için söz konusu iki kanton arasında bulunan ve Türkiye ile 90-100 kilometrelik sınırı olan Cerabulus bölgesinin PYD tarafından işgali gerekiyor. Fırat Nehri’nin batısında bulunan Cerabulus’u halen IŞİD ve rejim muhalifleri kontrol ediyor. Ankara, Kobani ve Tel-Abyad’daki senaryonun Cerabulus’ta da uygulanacağından endişe duyuyor. Yani, IŞİD Cerabulus’taki muhaliflere saldırarak onları ezmeye başlayınca, PYD duruma müdahale edecek. Sonra da ABD’nin hava desteğinden yararlanarak IŞİD’i bölgeden çıkarıp, Cerabulus’a hakim olacak. Bu şekilde, PYD’nin, ABD’nin siyasi iradesine ve hava desteğine dayanarak Afrin kantonu ile Kobani’yi birleştirmesi ve Irak’tan Antakya sınırına kadar yekpare bir otonom/bağımsız Kürt yapılanmasının yaratılması mümkün olacak.
(UD): Kırmızı çizgilere gelirsek...
TSK 10-15 KM DERİNLİĞİNDE
GÜVENLİK KUŞAĞI OLUŞTURACAK
(ŞE): Türkiye, PYD’nin Fırat’ı geçerek Cerabulus bölgesine yönelik askeri bir harekâtta bulunmasını ve bununla eşzamanlı olarak rejim güçlerinin kuzeye doğru operasyon yaparak İdlib’den ve Halep’ten yüzbinleri bulan sınırlarımıza yönelik bir göç dalgasına neden olmasını, kırmızı çizgi ihlâli sayacak. Böyle bir durumun vukuunda Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) YPG’ye karşı harekete geçecek ve sınırın Suriye tarafında 10-15 km derinliğinde bir güvenlik kuşağı oluşturacak. Bu şekilde, göç edenlerin sınırlarımızı geçmeden güvenli bir bölgede tutulması öngörülüyor. Oluşturulacak kampların güvenliği TSK tarafından sağlanacak. Bu şekilde aynı zamanda Kürt oluşumunun ve koridorunun gerçekleştirilmesi de önlenecek. Böyle bir durumda asker emir almaksızın doğrudan harekete geçecek ve belirlenen planı uygulayacak.
ABD EN GÜVENDİĞİ GÜÇ OLAN PYD’Yİ TÜRKİYE’YE EZDİRMEZ
(UD): Suriye’de bir Kürt devletinin kurulması Türkiye’nin bütünlüğünü tehdit eden bir gelişme olarak değerlendiriliyor... Ancak, Başbakanlık ve Dışişleri bürokratları hazırladıkları raporda bugünün şartlarında Suriye’ye müdahalenin gayet riskli olduğunu, faydadan çok zarar getireceğini vurguluyorlar. Askerlerin de bu görüşte oldukları anlaşılıyor. Sizin düşünceniz nedir?
(ŞE): Suriye’de bir Kürt devletinin kurulması, tartışmasız Türkiye’ye karşı ağır ve acil bir tehdit oluşturur... Zira, bu yeni devlet, PKK’ya Türkiye ile mücadelesinde yeni ve uzun bir cephe ve ayni zamanda stratejik ve siyasi derinlik kazandırır. Sözde “çözüm” süreci nedeniyle içerde ve dışarıda önemli mevziler ve imkânlar kazanan PKK’yı daha çok güçlendirir. Bu bakımdan böyle bir Kürt oluşumun önlenmesi zorunludur. Ancak, PYD’yi tasfiye için Suriye’ye yapılacak bir askeri müdahale Türkiye açısından ciddi güvenlik sorunları yaratır. Birincisi, Murat Karayılan böyle bir durumda PKK’nın Türkiye’de iç savaş çıkaracağını açıkladı. Bu, yoğun, yaygın ve uzun süreli bir çatışma olacaktır. Bu çatışmada, Türkiye karşısında, eskisine nazaran insan ve silah gücü ile diplomasi bakımından daha güçlü bir örgüt bulacaktır. Yani, Suriye’deki Kürt oluşumunu tasfiye etmek için Türkiye’nin önce PKK’yı çökertmesi zorunludur. İkincisi de, Suriye’ye girdiği takdirde, Türkiye, başta ABD olmak üzere, Rusya ve İran’ı, ayrıca IŞİD ile diğer selefi-mücahit örgütleri karşısında bulacaktır. Özellikle, ABD’nin bölgede IŞİD’e karşı savaşta bir numaralı partneri olan PYD’yi Türkiye’ye ezdirmeyeceği kesindir. Nihayet, Anayasamızın 92. maddesi yurtdışına asker göndermeyi “milletlerarası hukukun meşru saydığı haller” şartına bağlamaktadır. Bunun da anlamı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı olmadan TSK’nin Suriye topraklarına giremeyeceği demektir. Tabii, PYD Türk topraklarında terör eylemlerinde bulunursa o zaman Türkiye’nin sıcak takip ve müdahale hakkı doğar.
(UD): YPG’ye karşı harekât yapılamayacaksa, Erdoğan, Suriye’de Kürt devleti kurdurmayız diye ültimatom verirken bunu erken seçim hesabıyla göz boyamak için mi yaptı? PYD kırmızı çizgileri ihlâl edince bu gerçek ortaya çıkmayacak mı?
PKK VE PYD’Yİ SURİYE’DE
GÜÇLENDİREN ERDOĞAN’DIR
(ŞE): “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” derler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da zevahiri kurtarmak için gerekli önlemleri almış durumda. Bir taraftan, ufuktaki erken seçimde oy sıçraması gerçekleştirmek için esip gürler ve Suriye’de Kürt devletine izin vermeyiz diye tafra atar, diğer taraftan da, ABD ile başlatılan müzakere çerçevesinde Washington’a bazı ödünler vererek PYD’nin Fırat’ın batısına geçmemesini garanti altına alır. Geçen hafta ABD Başkan Yardımcısı Biden’le yaptığı telefon görüşmesinin de bu konuyu kapsadığı anlaşılıyor. Bu bağlamda, Türkiye, bugüne kadarki tutumundan vazgeçerek IŞİD karşıtı koalisyonun aktif bir üyesi olmayı kabul edebilir ve ABD ile birlikte IŞİD hedeflerine operasyon yapabilir. ABD ile pazarlık belki İncirlik’in ABD ve koalisyon üyeleri tarafından IŞİD’e karşı kullanılmasını da kapsamıştır. ABD Büyükelçisi Bass’ın yaptığı açıklamalardan, PYD’nin Ankara ile uzlaşması çerçevesinde, Fırat’ın batısına geçmemesi şartına ilaveten, Tel Abyad’a geri dönüşlere izin vereceği, bu bölgede bayrağını indireceği ve yönetimde etnik temele dayanmayan bir hiyerarşi kurmayı kabul edeceği anlaşılmaktadır. Yani, AKP Hükümeti, ABD baskısıyla PYD kanton yönetimiyle uzlaşıyor, ona meşruiyet yolunu açıyor, PYD tehdidini bertaraf etmekten ve güvenli bölge kurmaktan vazgeçiyor... PYD’nin, Kobani ve Tel-Abyad kazanımlarını ve otonom/bağımsız bir Kürt yapılanması olarak güney sınırlarımızın % 70’ini kontrol etmesini kabul ediyor. ABD himayesinde çok geçmeden kuzey Irak’a benzer bir yönetime dönüşecek olan bu yapılanma, büyük Kürdistan’ın kurulmasında en önemli adımı oluşturacağı gibi, PKK’nın Türkiye’deki hedeflerini gerçekleştirmesinde de önde gelen bir rol üstlenecektir.
(UD): ABD nasıl oluyor da “stratejik ortağım” dediği Türkiye’nin bölünmesine giden adımlar atıyor? Türkiye ABD’yi nasıl kaybetti?
(ŞE): Bunun önemli bir nedeni, kanımca Erdoğan’ın Obama’ya karşı uyguladığı inatlaşma ve restleşme politikasıdır. Hiç kuşkunuz olmasın, PKK ve PYD’yi Suriye’de ABD’nin bir numaralı partneri yapan, onları ABD’nin kucağına iten Erdoğan’dır. Erdoğan, Beşar Esad’ı yıkma politikası nedeniyle Türkiye topraklarının ve Güneydoğu sınır bölgesinin, ABD’nin ısrarlı uyarılarına rağmen, Selefi mücahitler için geçiş ve lojistik üssü haline getirilmesine göz yumdu. Bu politika IŞİD’in palazlanmasına yol açtığı gibi, IŞİD terörüne karşı ABD’nin yanında savaşan PYD’ye meşruiyet sağladı. Öte yandan Türkiye’ye misilleme yapan Esad, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtleri serbest bıraktı ve onların bölgede silahlı bir yapılanmaya gitmelerine izin verdi. Bugün Türkiye’nin Güney sınırlarında karşılaşılan felaket tablosu, Erdoğan’nın bahsettiğim basiretsiz kararlarının olduğu kadar, yine onun “eseri(!)” olan ve PKK sorununu derinleştirip çözümsüzlük aşamasına getiren “çözüm süreci”nin ürünüdür.
"Sınırdaki felaketin sorumlusu AKP’dir"
Duayen diplomat Şükrü Elekdağ, SÖZCÜ’ye konuştu. Çarpıcı açıklamalarda bulundu.