Öyle hasret kaldık ki her güzelliğe, ey gönüller Sultanı... Umudumuz bitti diyeceğim, lakin “nevmid/ümitsiz olma” diyorsun. Kör bir taassubun elinde alt-üst oldu değerler... Dünyaya, yeniden teşrif etsen, “benim getirdiğim din, bu mu” dersin.
Acı çekiyor insanlık.
Çocuklar ölüyor aç biilaç.
Darmadağın oldu yuvalar... Evsiz yurtsuzlar, sığınacak yer arıyorlar.
Bombalanan mahalleler hayalet şehirleri andırıyor.
‘Allah’u Ekber’ nidalarıyla insanlığın mirasını yakıp yıkanlar, değiştirmek istediğin Cahiliye döneminden de geriler.
On iki, on üç yaşındaki kız çocukları satılıyor pazarlarda...
Hayvan boğazlar gibi insan kesenler var!
Kâbe, etrafını gökdelenlerle donatan, arsız-ruhsuz-çapsız insanların elinde esir...
Haksızlık, hırsızlık, hukuksuzluk karşısında kalabalıklar sessiz; “zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır” dememişsin sanki!
***
Dalkavuklar el üstünde tutuluyor Sultanım...
Fikir çilesi çekenler ya zindanda ya sürgünde. Cehalet, hükmünü sürdürüyor ilim ve irfana inat; “OKU” emrine sağır kesildiler, senin peşinden gittiklerini iddia edenler.
Başköşelere yerleştiler meclislerde, şeytana pabucunu ters giydirenler.
Ne mümkün yanlarına yaklaşmak ağaların, beylerin...
“Ye kürküm” yerine, “ye yandaşım” diyorlar şimdilerde.
Putperestlik bitti sanma, ‘iktidar ve güç’ ihtişamla kuruldu yerine.
Bu denli sadakat görmemişti, devrindeki; Lat, Menat, Uzza, Hubel tanrıçaları bile...
***
Mücadele ettiğin ne varsa yaşıyor dipdiri...
Tiranlarla yönetiliyor İslam toprakları.
Ne gelir dağılımında adalet var, ne insan haklarında.
Yoksulluğun, yoksunluğun, cehaletin bini bir para.
Öyle ki “kurt, kuzulara şah olsa yapmaz”, Müslüman’ın Müslüman’a yaptıklarını!
Utanmıyor musunuz diye sorma Sultanım...
Utanacak yüzü de kaybettik hep beraber!
Cenazeni üç gün bekleten anlayış hâkim oldu tüm benliklere.
Torunun Hüseyin’i şehit edenler de bu zihniyetti...
Hani şu, “yöneticilere biat, dindir” deyip yutturanlar, sözüm ona “fitne çıkarmayın, zalim de olsa biat edin!” hadisini de uydurdular!
Cemel’in, Sıffin’in hesabını veremeyenler, Muaviye’yi, “ilmin kapısı” dediğin Ali’ye tercih ettiler. Bu tarih zindanından çıkmak ne mümkün; muktediri, uleması dört elle sarıldı kanlı içtihatlara...
Kaç ekol, kaç grup, kaç İslamcı örgüt var, sayısını bilen yok.
Ama fatura ağır...
Her biri “en doğru yol benimki” deyip, yekdiğerini “sapkın” ilan etti.
Olmadı, kesti, biçti, yok etti.
Hâsılı “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız” sözünüz, unutuldu gitti.
***
Bu coğrafyaya değmemiş gibi, “Mümin, elinden ve dilinden kimseye zarar gelmeyendir” sözün.
Gözümüzün içine baka baka yalan söyleyen muktedirlerden mi bahsedeyim?
Siyasetin emrindeki ilim erbabından mı?
Yoksa sözü ile özünü buluşturamamış sahte şeyhlerden, sahte dervişlerden mi?
“Yalan ile iman bir arada durmaz” demişsin; lakin aldıran yok Sultanım, aldıran yok.
“İslam güzel ahlaktır” hadisi, hat levhalarını süslüyor artık.
“Kaba ve katı kalpli olsaydın, etrafından dağılıp giderlerdi” ayetiyse vaazları...
Liyakatin yerini, yandaşlık, partizanlık, karındaşlık aldı...
Takvanın yerini ise başörtüsü, cuma namazı, görünür yerlerde alkol almamak!
Erdemmiş, bilgiymiş, adaletmiş Hakk getire...
Hele bir, “bu Müslümanlık değil” de, aforoz usulleri devrede...
***
Sen ki Gönüller Sultanı...
Kimseyi incitmedin, incitmenin yasak olduğunu haykırdın.
Kimsenin hakkına tecavüz etmedin, kul hakları “Allah’ın sınırlarıdır” dedin.
Saraylarda yaşamadın, mal-mülk biriktirmedin; çoluk-çocuğunu servetlere boğmadın.
Paylaştın, dayanışmayı emrettin.
İsrafı, gösterişi, debdebeyi yasakladın.
Halktan biri gibi yaşadın, halktan biri olarak ruhunu teslim ettin.
Şu kaderin cilvesine bak, ismini ağzından düşürmeyenler, senin üzerinden pirim yapıp, servetlerine servet katıyorlar!
Ve dahi, söylemeye dilim varmıyor... Lakin kalbim susma diyor...
Öyle sözler uydurmuşlar ki senin adına Sultanım, kimi akla ziyan, kimi getirdiğin Kitaba aykırı! Hani dirilip, “bu sözler bana ait değil” desen, korkarım; “sünnete karşı çıkıyorsun” deyip, seni tekfir etmeye cür’et edecek densizler bile çıkar!
Ezcümle...
Ne getirdiğin değerlere kulak asmış bir millet var yeryüzünde...
Ne “işte budur ümmetim” diyeceğin bir topluluk...
İlimden uzak, irfandan uzak, idrakten uzak, insanlıktan uzak...
Seni anıyoruz Sultanım, Seni arıyoruz...
(Sevgili Peygamberimizin doğum haftası vesilesiyle...)