Sevgili okuyucularım, koskoca bir yıl daha bitti... İyi günleriyle kötü günleriyle diyemeyeceğim çünkü günlerimiz çoğunlukla kötü geçti.
İyi günleri özler durumda kalıverdik.
Şimdi burada herkese soruyorum...
Hangi görüşte olursa olsun herkese...
Acaba sabah yatağınızdan mutlu kalktığınız, iyi haberler duyup akşam yatağınıza mutlu girdiğiniz kaç gününüz geçti?
Bir yıl boyunca karşımızda hep aynı manzara vardı:
Terör, baskı, diktatörlük özlemleri, dış politikada yaşanan fiyaskolar, sürtüşme, kavga dövüş...
Toplum yine bölündü, parçalandı, birbirimizi düşman olarak gördük.

* * *

7 Haziran ve 1 Kasım’da iki seçim yaşadık. İlkinde AKP yenilgiye uğradı, Meclis çoğunluğunu muhalefete kaptırdı.
Ama gelin görün ki üç muhalefet partisi birbiriyle hiçbir konuda uzlaşmaya varamayınca, apar topar ikinci seçime gittik ve nasıl olduysa oldu, iktidar bu kez oylarını artırıp kazanmayı başardı...
Ve filmin en başına yeniden döndük, aynı süreci bir kez daha yaşamaya başladık.
Bunlar toplumun sinir sistemini allak bullak etti, gerdi, düşmanlık tohumları bir kez daha ekilmiş oldu.
Şimdi yeniden “Başkanlık” edebiyatı hortlatıldı.
Ülkeyi kendi çiftliği gibi yönetmeye alışkın olanlar bu kez aynı yöntemi başkanlıkla deneyip hepimizi kendi kişisel çıkarlarına esir edecekler.

* * *

Güneydoğu’da resmen savaş var ve çok ciddi boyutlarda. Güneydoğu harabeye döndü.
Sorunun nasıl çözüleceğini devlet bilmiyor. Silah, asker ve polis gücüyle çözmeye çalışıyor, zor bir iş!
Yaşadığımız iki seçimde toplum iktidar yandaşlarıyla muhalefet yandaşları arasında gerilmişti, şimdi savaş başka iki kesim arasında...
Ülkeyi bölmeye kalkışan Kürtçülerle devlet arasında.
Karşımızda yakılmış yıkılmış, mahvolmuş Güneydoğu kentleri var.
Teröre göz yumup “Açılım saçılım süreci (!)” ilan edenler, 2009 yılında Habur Sınır Kapısı’nı açıp üniformalı teröristleri büyük tantanalarla Türkiye’ye buyur edenler, akil adamlar cambazhanesini kuranlar bu işin sorumlusudur...
Ama onlar aynı zamanda ve her seferinde zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkmanın ustalarıdır!
Onlara hiç kimse hesap soramaz, tam tersine hesabı onlar sorar!

* * *

Dış politikada içine düştüğümüz kocaman bataklığı hepimiz gördük.
Suriye dediler, Esad’ı devirmek uğruna o büyük bataklığa balıklama atlayıp ülkemizi dünya aleme rezil ettiler.
Uçağımızın düşürülmesine neden oldular, bir de Rus uçağını düşürdüler.
ABD ve NATO’ya sığındılar.
Güneydoğu ajanların, casusların, kirli adamların toplandığı bir yer oldu.
Reyhanlı ve Suruç bombalandı, Ankara’da bombalar patladı, yüzlerce insanımız can verdi.
Terör örgütlerinin oyuncağı olduk.
Türkiye’nin hiçbir yerinde can güvenliği kalmadı.

* * *

2015 yılında ekonomi daha da beter oldu, insanlar perişan durumda.
İşçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi, işadamı, ev kadını, öğrenci, ne olursanız olun...
Bir gün umutlu oldunuz mu?
Bir gün olsun kendinizin ve ailenizin geleceği konusunda iyimser düşündünüz mü?..
Yoksa her gün karamsarlık mı yaşadınız?
Maaşlılar geçinemiyor, ayın sonunu getiremiyor.
Esnaf bitik durumda.
İşsiz sayısı 4 milyona yaklaştı. Herkes iş arıyor.
Şimdi iş arayanların yerine yeni hazır kıtalar bulundu, çok daha düşük ücretle ve sigortasız çalıştırılan Suriyeliler, Iraklılar, Afganlar.
Bir tarafta milyonlarca böyleleri, öbür tarafta ise korkunç bir lüks içerisinde yaşayan küçük azınlık...
Saraylar, köşkler, altlarında son model makam araçları, bir elleri yağda bir elleri balda...

* * *

2016 yılına işte böyle giriyoruz.
İnsanlar sinirli, gergin, kavgalı, birbirinden nefret eder duruma getirildi.
İnsanlar mutsuz.
Vatandaşın yarısı işte bu tablo içerisinde bile gidip oyunu AKP’ye veriyor... Sorduğunuzda “Aman abi iş yapsınlar da çalsınlar, ben razıyım” diyor...
Ya da “Ama bunlar Müslüman” dediklerini duyuyorsunuz!

* * *

Muhalefet partileri derseniz hepsi yetersiz, niteliksiz, kendi iç kavgalarıyla uğraşıyor.
7 Haziran seçimi sonrasında hazır fırsat ayaklarına gelmişken o fırsatı teptiler ve iktidarı elbirliği ile yeniden AKP’ye teslim etmeyi başardılar!
2016’da bir şey değişir mi?
Hiçbir şey değişmeyecek ve her şey daha da kötüye gidecek.
Sürekli gerginlik yaşayacağız.
Birbirimizin kuyusunu kazmaya devam edeceğiz.
Bir sürü palavra nutuk ve yalan dinleyeceğiz...
Bombalar patlayacak, insanlar ölecek ve öldürecek, iş arayanlar bulamayacak, maaşlılar ayın sonunu yine getiremeyecek.
İnsan hakları paspas gibi çiğnenecek, hak, hukuk ve adalet iktidarın emrinden çıkmayacak...
Yataktan mutsuz kalkacaksınız, yatağa yine mutsuz, sinir sisteminiz bozulmuş olarak gireceksiniz.
2015’i bile arayacaksınız.
Yanılmayı dilerim ama bu kafalar iktidarda olduğu sürece yanılacağımı hiç sanmam.