Sevgili okuyucularım, bir yılı geçti ve doğru dürüst bir tatil yapamadım. Zamanımın neredeyse tamamı çalışarak geçti.
Hepimiz etten kemikten yaratılmışız, insan böyle bir tempoda ister istemez yoruluyor.
Sağlık sorunları çıkıyor, zaman ayırıp doktora doğru dürüst gidemiyorsunuz.
Bir yakınınız, arkadaşınız hastalanıyor, sorunları çıkıyor, ilgilenmeniz mümkün olmuyor.
Bir yere gitmeniz gerekiyor, beklenmeyen bir işiniz çıkıyor, yazılara ara veremiyorsunuz.
Oku, araştır, konu bul, otur yaz!..
Yazılarını iki tıktık bir şıkşık yöntemiyle, köşe doldurmak amacıyla yazanlar için iş
kolay.
Ama işini adam gibi yapmak isteyenler için zor!
Adeta yazı yazma makinesine dönüşüyorsunuz!
Sürekli stres, sürekli gerilim...

* * *

Şimdi bayram tatili bitiyor. İznimi biraz daha ertelesem önümüzde seçim var.
Seçimden hemen önce izin yapsam sizlerden haklı olarak çok sayıda eleştiri gelecek.
Seçimden sonraya, kasım ayına ertelesem bu kez kartopu oynama zamanına denk gelecek!
Ne yapmalı?..
En uygunu, hemen şimdi gitmeli ve yorgun kafayı biraz olsun dinlendirmeli!
Yorgun bedeni dinlendirmek kolay, yatarsınız, uyursunuz bir şeyiniz kalmaz...
Ama kafayı dinlendirmek ve boşaltmak için mutlaka ortamdan uzaklaşmak gerekiyor.

* * *

Her izin öncesinde sizlerden bir istirhamım olur.
Yazmadığım süre içerisinde bana lütfen e-posta, mektup ve faks göndermeyin zira dönüşte çok birikiyor ve onları okuma fırsatını bulamıyorum.
Dolayısıyla sizin emeğiniz boşa gitmiş oluyor.

* * *

Yaklaşık iki hafta burada sizlerle birlikte olamayacağım için beni lütfen bağışlayın.
Ülke gündeminde yine çok ilginç konular olacak, akıl almaz olaylar yaşanacak...
Onları yazamadığım için hayıflanacağım, üzüleceğim, “Tüh be, keşke Ankara’da olup bunu da yazsaydım” diyeceğim ama başka çarem yok.
Dönüşümde hep birlikte atışa devam ederiz.
Sizleri özleyeceğim sevgili okuyucularım.
Hoşça kalın.