Sevgili okuyucularım, yazar Ergün Poyraz’ın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi desem yeridir.
Olayı çok kısaca özetliyorum:
Ergün Poyraz düzmece Ergenekon davasında ilk tutuklanan kişilerden biri oldu. Temmuz 2007’de girdiği Silivri Cezaevi’nden Mart 2014’te öteki sanıklarla birlikte tahliye edildi.
Hapishanede de kitaplar yazdı. İçeride ve dışarıda yazdığı kitaplarıokuyan Tayyip Ailesi’nin sinir sistemi fena halde bozuluyordu.
Bazı kitapları şunlar:
Musa’nın Çocukları, Patlak Ampul, Hilafet Ordusundan Arap-Kürt Partisine, Kalpazan, Takunyalı Führer.
Hapishanede yazdığı son kitabın adı “İplikçi” idi.
Bu kitapta Tayyip’in yıllar önce “Bir şiir okuduğu için (!)” girip dört ay kadar yattığı Pınarhisar Cezaevi’ndeki lüks ve şatafatlı günlerini anlatıyor, o arada Tayyip’e yoldaşlık etmesi ve yardımcılığını yapması için denk getirilip birkaç ay mahkumiyet cezası verdirilen bir şahsın marifetlerine de değiniyor.



O şahıs Tayyip’ten birkaç gün önce hapishaneye danışıklı dövüş girip kalacakları odayı temizletmiş, duvar kağıdı kaplatmış, buzdolabı getirtmiş, sonraki günlerde dışarıdan yapılacak yeme içme servislerini örgütlemişti.
Kitapta adı geçen şahıs Ergün Poyraz’ı savcılığa şikayet etti ve hakkında hapis cezası istemiyle iddianame düzenlendi, dava açıldı.
Şimdi işin sonrasına çok kısaca, özetle bakalım. Bunlar olurken Ergün Silivri’de yatıyordu. Savcı çağırdı, ifadesini aldı.

* * *

İlk duruşmaya Ergün gitti, hakim yok. Yerine bakan hakim dosyayı bilmediği için davayı erteledi. İkinci duruşmaya Ergün katılamadı çünkü raporluydu. Koğuşunda hasta yatıyordu.
Üçüncü duruşmada hakim kendisine ve cezaevi yönetimine haber vermeden “Zorla getirtme kararı” aldı.
Dördüncüye gittiğinde hakime “Sizin verdiğiniz karar bana tebliğ edilmedi, haberim olmadı” dedi. Hakim de karşılık olarak Ergün’ün ilk duruşmaya bile gelmediğini söyledi. Aralarında şöyle bir tartışma yaşandı:
- Efendim ben geldim ama siz gelmemiştiniz.
- Hayır, ben gelmiştim ama sen gelmedin.
Zabıt katibi hanım araya girdi:
- Hakim Bey siz gelmemiştiniz!
Henüz savunması bile alınmamıştı ama hakimin Ergün Poyraz’a ceza vereceği belli olmuştu.
En sonunda, savunmasının alınmasına karar verdi!
Ergün Poyraz tam o sırada Silivri’den tahliye oldu ve yaşamakta olduğu Aydın’ın Çakırbeyli köyüne, ailesinin yanına yerleşti. (Adnan Menderes’in köyü.)

* * *

Bir süre sonra kendisine Aydın mahkemesinden bir tebligat geldi. İstanbul’daki mahkeme yazmış, Ergün’ün savunmasını istiyordu.
Ergün savunmasını süresi içinde verdi. Fakat bir süre sonra eline bir tebligat daha geldi. Savunmasını verdiği günlerde cezası kesilmişti.
“Cezanın en alt düzeyden verilmesine, 87 gün hapsine, ancak sabıkalı olduğundan cezasının ertelenmesine yer olmadığına...”
Oysa sabıkası yoktu.
Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndan bir tebligat daha geldi:
“Ya 87 gün daha hapis yatacaksın, ya da 1.740 lira ödeyeceksin.”
Ergün Poyraz itiraz etti:
“Ben yedi yıl boş yere hapis yatırıldım. O 87 gün, yattığım süreden düşülsün.”
Aradan haftalar geçti ve Aydın Savcılığı’ndan (Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nden) son bir tebligat daha geldi:
“Almış olduğunuz mahkumiyet sonrasında, 174 saat boyunca, yaşamakta olduğunuz Çakırbeyli Köyü Mezarlığı’nı temizleme görevi verilmiştir. Temizlik 4 Mart 2015 günü başlayacaktır. “

* * *

Yazar Ergün Poyraz dün sabah erken saatlerde işçi tulumunu giydi, ayağına çizmelerini geçirdi, eline kazma kürek, tırmık ve süpürgeyi aldı ve mezarlıktaki görevine başladı.
Oysa mahkemede savunma yapması bile mümkün olmamıştı... Çünkü yazdığı kitaplar en tepedeki vakvakları çok rahatsız etmişti.
Türkiye’deki “Hukuk devletinde (!)” bir yazarın başına gelenleri çok özetle anlatmaya çalıştım.
Hepimizin başına daha neler gelecek.
Ergün Poyraz şimdi günde sekiz saat çalışacak, yaklaşık bir ay süreyle mezarlıkta gözetim ve denetim altında tutulacak. Dün kendisiyle konuştum, sözleri ilginçti:
“Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz, korkmayız ve yılmayız. Ben şimdi Çakırbeyli Mezarlığı’nı nasıl temizleyip süpürüyorsam, yakında insanlarımız da onları süpürecektir.”
Temizlediği alanda dün ilk gözüne çarpan da, taşında “Erdoğan ruhuna Fatiha” yazan mezar oldu!
Bileğine kuvvet.