Sevgili okuyucularım, Cüneyt Arcayürek abimiz ülkemizin en eski ve kıdemli gazetecilerinden biriydi.
60 yıllık meslek hayatı boyunca Türkiye’yi sarsan çok büyük ve önemli gazetecilik olaylarına imza atmıştı.
Kendisini yakından tanıdım. Milliyet’te birlikte çalışmıştık. Orada epeyce sürtüşmemiş oldu.
Aradan geçen yıllar o sürtüşmeleri giderek eritti ve eski dostluğumuz yeniden oluştu.
Arcayürek son olarak Cumhuriyet Gazetesi’nde yazıyordu.
87 yaşında idi ve köşe yazarlığını sürdürüyordu.
Tayyipgillerin nefret ettiği gazetecilerden biriydi.

* * *

Günün birinde hastalandı ve hastaneye kaldırıldı. Yazılarını bir süre hastaneden yazdı ama durumu iyiye gitmiyordu.
Zaten birkaç gün sonra yoğun bakıma alındı.
Buradaki tedavisi birkaç hafta sürdü ve durumu giderek kötüleşti. Yılların kıdemli gazetecisi artık kendinde değildi.
Doktorlar ümidi kesmişti. Kötü haber her an bekleniyordu.
Cüneyt abi 23 Haziran 2015 günü vefat etti.

* * *

Tedavisi yoğun bakımda sürerken bazı ilginç (!) olaylar yaşanmaya başlandı.
Tayyip çeşitli yazıları nedeniyle ona da cumhurbaşkanına hakaret davaları açtırıyor, savcılık ve mahkeme tebligatları evine veya gazete adresine elden götürülüyordu.
Yanlışlıkla mı oldu bilmem, bir defasında bu tebligatlar hastanedeki yoğun bakım ünitesine gitti.
Görevliler kapıya dayanmıştı...
Arcayürek’in uyutulduğunu ve tebligatı alamayacak durumda olduğunu söyleyen yoğun bakım sorumluları, gelenleri doğal olarak yanına sokmadı. Sonrasında tebligatlar evine götürüldü.

* * *

Birkaç gün önceydi... Cumhuriyet Gazetesi’nde bir tekzip metni yayınlandı. Ölümü sonrasında aylar geçmiş ve Tayyip’in avukatları halen tekzip gönderiyordu. Geçtiğimiz Pazar günü (18 Ekim) gazetenin birinci sayfasında bir tekzip daha yayınlandı:
“Cevap ve düzeltme. Cumhuriyet Gazetesi’nin 9 Mayıs 2015 tarihli nüshasında manşetten ve devamında 10. sayfada yayınlanan Cüneyt Arcayürek tarafından kaleme alınan hakaret ve iftira niteliğindeki yazı ile müvekkilim TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ağır ithamlarda bulunulmuştur...
Bu yazıyla ilgili yasal haklarımızı hızlı, eksiksiz ve etkin bir biçimde kullanacağız.”
Yani tekzipler yetmiyor, hapis istemli davalar açılıyor.!

* * *

Cüneyt Arcayürek abimiz vefat edeli dört ay geçti. Ölmüş olması hiçbir şeyi değiştirmiyor...
Ve tekzip metinleri gönderiliyor, yayınlanıyor, açılan cumhurbaşkanına hakaret davaları devam ediyor.
Türkiye işte böyle oldu!
Eğer onlardan değilseniz ölünüze bile saygı yok.
Duruşmalar yapıldıkça mahkemeler ister istemez karar verecek...
“Şüphelinin vefat ettiği anlaşıldığından davanın düşürülmesine...”

Tekzip!


Pazar günkü “Bir Teşekkür Edin Be” başlıklı yazımda Kıbrıs’a denizin altından su götürme projesinin 1990’lı yıllarda Ecevit hükümeti döneminde başlatıldığını belgelemiştim.
Projeyi Alarko isimli firma hazırlamış, Devlet Su İşleri ile Alarko arasında sözleşme imzalanmış ve iş Resmi Gazete’de yayınlanan bir Bakanlar Kurulu kararnamesi ile bu kuruluşa verilmişti.
AKP 2002’de iktidar olunca bu sözleşmeyi rafa kaldırmış ve büyük paraların döneceği bu işi yandaş firmalara verebilmek amacıyla yeniden ihaleye çıkmıştı.
Büyük bir firma olan Alarko korkmuş ve bu hukuksuzluk karşısında sessiz kalmayı yeğlemişti.
Su götürme projesi için Türkiye ve Kıbrıs’ta yapılan törenler sonrasında yazdığım o yazıda şöyle demiştim:
“İnsan hiç değilse bir kez olsun, bu projeleri kendisinden önce iyi veya kötü başlatanlara bir teşekkür eder.”

* * *

Dün Devlet Su İşleri tarafından gönderilen bir “Tekzip” metni elime ulaştı. Yasal hakları saklı kalmak kaydıyla aynen yayınlanmasını istiyorlardı.
Yazdıklarımı tümüyle doğruluyorlar. Ecevit hükümeti döneminde yayınlanan kararnameyi, işin Alarko liderliğinde bir konsorsiyuma verildiğini de doğruluyorlar.
Uygulama projesine 2005 yılında geçilmiş, 2007’de ihaleye çıkılmış, bu konuda yeni bir Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkarılıp iş Alarko’dan alınmış.
İhale bu kez Sigur Ros-Kutay-Kalyon üçlüsüne verilmiş ve iş 2012 yılında başlatılmış.
Tekzip metninin özeti bu!
Onlar elbette geçmiş hükümetlere ve projede emeği geçenlere teşekkür ediyormuş ama kendileri de teşekkür bekliyormuş.
Tekzip metninde daha sonra projeyle ilgili teknik açıklamalara yer veriliyor.
Ancak ihaleye kaç firmanın katıldığını, isimlerini bilmiyoruz. Kazanamayanların hangi bedeli önerdiği de bilinmiyor.

* * *

Bir konuda açıklama (tekzip) gönderirseniz, önceden bazı koşullar olması gerekir.
Bilerek veya bilmeyerek yalan yazarsınız, yanlış yazar ve toplumu kandırırsınız...
İçinde hakaret vardır...
Konuyu saptırırsınız...
Yazıda bunlar olduğu takdirde tekzip gönderilir.
Oysa yazımda yalan ve yanlış yok, hakaret yok, konu saptırılmış değil.
Kıbrıs’a su götürmek AKP’nin başlattığı bir proje değildir.
Bu konuda bilgi veriyorum ve bu iş için geçmişte hizmeti geçen hükümetlere bir teşekkür bile edilmemiş olmasını eleştiriyorum.
O halde neyin tekzibi oluyor bu?!
Niçin gönderildiğini de size kısaca anlatayım.
Bunlar bazı gerçekleri gizliyor. Kamuoyuna işin en baştan en sona sadece kendilerinin eseri olduğunu göstermek istiyor.
Geçmiş inkar ediliyor, görmezden geliniyor.
Her şey bu kadar basit!