Sevgili okuyucularım, yeni bir cumhurbaşkanı seçildiği zaman yapılacak işler bellidir, anayasa ve yasalarda açıkça yazılıdır.
Tayyip cumhurbaşkanı seçildiğinde aynı işlem uygulandı.
Çıktı Meclis kürsüsüne ve anayasanın 103. maddesi uyarınca aşağıdaki metni okudu.
“Cumhurbaşkanı sıfatıyla devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına (devrimlerine) ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda NAMUSUM ve ŞEREFİM üzerine andiçerim.”

* * *

Şimdi bu şahsın cumhurbaşkanı seçildiği 10 Ağustos 2014 gününden bu yana yaptıklarına bakınız...
Hemen her attığı adımda, her söylediği sözde bu yemini paspas gibi çiğnedi, silindir gibi ezdi geçti!
Hukukun üstünlüğünü takmadı, adalet kavramını yok etti.
Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü koruyamadı. Adına “Çözüm süreci” denilen safsatayla birlikte vatan ve millet düşmanları güç kazandı, illeri ve ilçeleri ele geçirdi, nice insanlarımızı öldürdü.
Atatürk ilke ve devrimlerine karşı olan tavrı zaten biliniyor.
Bir gün olsun tarafsız kalmadı, kalamadı.
7 Haziran seçimi öncesinde hep birlikte gördük...
Miting meydanlarında boy gösterip milleti AKP’ye oy vermeye çağırdı ve partisi için 400 milletvekili istedi.
Gerçi nasihat aldı ama yeminini çiğnemiş oldu.
Şimdi bu ortamda tablomuza yeniden bakalım!
Ortada bir cumhurbaşkanı var...
Belli konularda namusu ve şerefi üzerine hem de Meclis kürsüsüne çıkıp yemin etmiş ama bu yeminin gereklerini yerine getirmemiş.
Dolayısıyla anayasayı çiğnemiş. Anayasayı çiğnemek vatana ihanet midir, değil midir?
Türkiye işte bu sorunla uğraşıyor!..

*  * *

Nasıl olur da bir cumhurbaşkanı ortaya çıkıp “Artık ülkede fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Türkiye’nin yönetim sistemi tümden değişti. Şimdi bu fiili durumun hukuki çerçevesini netleştirmek gerekiyor” diyebilir!
Hayır, Türkiye’nin yönetim sisteminin değiştiği falan yok.
Yönetim sistemi demokratik rejimlerde sadece anayasa ve yasalarla değişir.
Bizde böyle bir durum olmadı.
O halde, bu sözleri söyleyebilen Tayyip açısından iki olasılık var:
İlki, yönetim sisteminin nasıl değişeceğini bilmiyor ki, kendisi açısından çok vahim bir durumdur.
İkincisi ise anayasa ve yasaları hiçe sayıp kendi kendine gelin güvey oluyor!

* * *

Cumhurbaşkanı, anayasa uyarınca sadece vatana ihanetten yargılanır. Bunun başka yolu yoktur.
Peki ama vatana ihanet nedir?
Bu suçun tanımı da yasalarımızda yoktur!
Bu suçu Özal kaldırmıştı.
Bu durumda akla bazı sorular geliyor:
Anayasayı takmamak, anayasa ve yasalardaki hükümleri açıkça çiğnemek, sivil darbe yapmak, namus ve şeref yeminini yok saymak acaba vatana ihanet suçunu oluşturur mu, oluşturmaz mı?
Bu sorulara yanıt veren hukukçuların pek çoğu “Oluşturur ve Yüce Divan’da yargılanması gerekir” diyor.

* * *

Peki ama bu iş nasıl olacak! Bu kez de anayasanın 105. maddesine bakalım:
“Cumhurbaşkanı vatana ihanetten dolayı Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının en az ÜÇTE BİRİNİN teklifi üzerine, üye tam sayısının en az DÖRTTE ÜÇÜNÜN vereceği kararla suçlandırılır.”
Anayasa sürecin öncesine, sonrasına ve öteki boyutlarına değinmiyor. O kadar ki, cumhurbaşkanı cinayet işlerse ne yapılacağı belli değil!
Meclis’te toplam 550 milletvekili olduğuna göre, bunun üçte biri 184 kişi ediyor.
Bu durumda 184 muhalif milletvekilinin imzasını sağlayıp vatana ihanet önergesi vermek ve konuyu tartışmaya açmak çok kolay.
Yeter ki iki parti belli konularda (zahmet olacak ama) uzlaşmayı öğrensin.
Ancak gelin görün ki, dörtte üç çoğunluğu bulup kendisini suçlandırmak (AKP’li milletvekilleri nedeniyle) zaten mümkün değil.

* * *

Olsun varsın, o halde ne yapmalı?
Üç muhalefet partisini oluşturan CHP, MHP ve HDP, Tayyip’in yaptıklarına, ettiği namus ve şeref yeminini çiğnemesine karşı mı?
Karşı.
O halde bir araya gelip önergeyi verirler, konuyu belgeleriyle birlikte Meclis’e taşırlar ve konu Meclis’te (vatana ihanet olup olmadığı boyutunda) enine boyuna tartışılır...
Ve hem ülkenin, hem de devletin kayıtlarına girer.
Kaldı ki bu iş için üç partiye bile gerek yok. Örneğin sadece CHP-MHP işbirliği yapılsa bile, bu sayı üçte bir çoğunluk olan 184 rakamını geçiyor. (CHP 132 artı MHP 80 eşittir 212.)
Böyle bir tartışma sonrasında, ortada vatana ihanet olup olmadığı gündeme taşınmış olur.
Önemli olan sonuçta reddedilmesi değil örnek olması, kulaklara küpe olması ve başta Tayyip olmak üzere birilerinin ciddi bir biçimde uyarılmasıdır.