Çoğunuz hatırlarsınız...    Çoğunuz dedim, ama haklı mıyım bilemem, çünkü bu ülkede nüfusun yarısı, 30 yaşın altında.
Yani, “2000 yılında...” diye söze girdiğimde, okurun yarısının o tarihte, ergenlik çağında olduğunu dikkate almalıyım...
Neyse devam edelim.
2000 yılında komşu desem...
Ve dahi önüne, ardına hiçbir sözcük eklemesem, hangi ülke gelirdi aklınıza?
Ya bugün hangi ülke geliyor?
Dün komşu denilence, aklınıza gelen, çok büyük ihtimalle, Yunanistan veya Bulgaristan’dı.
Bugün ise muhtemelen Suriye, Irak ve İran...
Sadece bu soru-yanıt oyunu bile, anlatmak istediğime yeterli kanıt.

* * *

Yunanistan’da dün seçim vardı.
Anketler şaşmadı ise,  bugünkü gazetelerin birinci sayfasında, sol parti Syriza’nın  başarı hikayesi övülecek.
Popüler medya, halkçı projeleri öne çıkaracak;
Yoksula ayda 300 kwh bedava elektrik,
Küçük konutlara metrekare başına 3 Euro yardım,
Emekliye Noel’de 13. maaş gibi.
(Bu sonuncusu, biraz CHP’nin, bayramda 13. maaş önerisi benzeri)

* * *

İşsizliği azaltacak önlemler,  banka borcu ve hacize yeni düzen, vergi reformu gibi maddeler, tabii ki çok önemli.
Ama en az o kadar önemli olan, sol ve radikal koalisyon Syriza’nın, Avrupa Birliği üyeliğine yaklaşımı.
Biliyorsunuz, Yunanistan borçları, Avrupa Birliği’nde önemli bir sorun.
Syriza,dış borçlarda yeni paket öneriyor;
Borçların bir bölümü silinecek,
Ödemeler büyümeye endekslenecek,
Kamu yatırımları asla kesilmeyecek.
Peki Avrupa ne diyor?
Alman medyasına bakılırsa,
Merkel, Syriza seçimi kazanırsa, Yunanistan’ı Euro’dan atmayı planlıyor.
Becerebilir mi? Zor!
Çünkü Euro en çok kime yaradı?
Almanya ve kuzey Avrupa’ya...
Avrupalı sanayiciler tek para rejiminde, Latin Avrupa’ya ihracatta kazançlı çıktı.
Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz gibi ülkelerin ithalatla verdiği cari açık,
Almanya ve Fransa’nın cari fazlası oldu.
Peki gelelim ikinci ve can alıcı soruya...
Diyelim AB Yunanistan’ı kovmadı, Syriza neden Euro’da kalmak ister?
Tek sözcükle mecburiyetten!
Çünkü Yunanistan Euro’dan çıkarsa;
Drahmi aşırı değer yitirecek,
Enflasyon ve işsizlik patlayacak,
Ülkeye yabancı para girmeyecek.

* * *

İroniye bakın...
Komşuda radikal sol parti,
Avrupa Birliği’nin vazgeçilemez olduğunun farkında, bilincinde...
Bizde, liberal ve muhafazakar geçinen iktidar,
“Umrumda mı AB” havasında.
Son on yıldaki ezbere, pek uymuyor, öyle değil mi?

* * *

Size nasıl anlatıldı bilemem...
Ama 2001 ekonomik krizi, birikmiş sorunların eseriydi...
Susurluk gibi bataklığın,
Refah Partisi fantezilerinin, merkez sağın mafya bağının, başta Türkbank, banka bataklarının ezcümle küresel rotadan sapışın sonucuydu.
İktidarda sol bir partinin oluşu, tamamen rastlantı eseriydi.
O parti daha iktidarda 2 yılı dolmadan, krizle yüzleşti, faturasını çok ağır ödedi.
Oyu 3 yılda yüzde 21’den, yüzde 1’e düştü.
Ama unutulan odur ki, Türkiye’yi ekonomik krizden yine o parti çıkardı.
Dahası AKP yıllarca o ekonomik programı uyguladı.
O program ve demokratik açılım sayesinde,
Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakeresi başladı.
Demek ki neymiş?
Türkiye’yi Avrupa’ya sol parti taşımış, solun açtığı yolda yorulan AKP vazcaymış!
Şimdi bize böyle mi anlatılıyor?
Hayır...
Dahası da var.
Demek ki neymiş?
Ekonomik krize sağ partiler/politikalar neden olmuş, sol iktidar kucağında bulduğu krize kalıcı çözüm bulmuş.
Peki, şimdi bize böyle mi anlatılıyor?
Hayır...
Yalan söyleniyor, resmi tarih yeniden yazılıyor, çarpıtılıyor, masal anlatılıyor.

* * *
Önümüzde seçim var.
Ekonomiyi kim daha yönetir?
Bu sorunun yanıtı hakikaten önemli.
Gelin küçük testimizi unutmayın.
“Komşu” denilence hangi parti, hangi yöne, coğrafyaya bakıyor?
Çünkü malum, ekonomi bir ada gibi yalnız başına yönetilmez.
Hangi coğrafyaya yakın durduğunuz, kimi komşu gördüğünüz, faize, kura kadar etkiler.
Bir tüyo vereyim mi?
Cennet ülkemizde, sol çağdaş uygarlığı özler.
Yükseliş döneminde hep batıya yürüyen Osmanlı’yı anlamayan ama devamı olduğunu sanan şaşkınlar, nedense çöle öykünür, hilafet (=başkanlık)  hayali ile yaşar.
Seçim sizin!