23.02.2014 tarihinde Zarrab hapisteyken, Başbakan’a “Beni buradan bir hafta içinde çıkarın. Aksi halde hepinizi yakarım” diye haber gönderdiğini yazmıştım. Zarrab, tam bir hafta sonra tahliye edildi. Arkasından takipsizlik çıkardılar.
Erdoğan Bayraktar da aynı şeyi yaptı. O da “Beni Yüce Divan’a gönderirseniz, her şeyi anlatırım” deyince birileri tutuştu ve Bayraktar’ın şantajı doğrultusunda Yüce Divan’a gönderilmeme kararı çıkarıldı.
Şantajlar yerini buluyor.
Ancak, şantajın günün birinde ellerinde patlayıp, felaketlerine neden olacağını akıllarına
getirmiyorlar.
Bu yaşananlar “Zaptiyeler evi basacak üzülmedin mi? Seen bu işin sonunu düşünmedin mi” halk türküsünü anımsatıyor.
Öyle de öldük, böyle de diyor, her türlü melaneti yapıyor, dünyaya rezil oluyorlar.
Şimdi sıra Meclis genel kuruluna geliyor. Tüm AKP’li milletvekillerine (çantada keklikmiş gibi) bir daha seçilme garantisi verildiği, 3. dönem nedeniyle seçilemeyecek olanlara da akıl almaz vaatlerde bulunulduğu söylentileri ayyuka çıkıyor.
Yani AKP, “Meclis’i, hükümeti, medyası, yandaş liboşlarıyla” hırsız ve rüşvetçileri koruma seferberliğine katılıyor. Böyle bir onursuzluk dünyanın hiçbir yerinde yaşanmıyor.
“Yapılanlar yolsuzluk değil, günah işleme özgürlüğüdür ya da bir darbedir” gibi zırva fetvalar üreterek başta yargı, bilgin, aydın, akil-sakil kim varsa cümbür cemaat herkes (on paralık çıkarlar uğruna) rüşvetçileri kurtarma seferberliğine katılıyor. Böyle bir ülkeyi tarih yazmıyor.
4 bakan ve çocukları fasa fisodur. Olay, onlar üzerinden Tayyip Erdoğan’ı kurtarma oyunudur. Şimdilik Soruşturma Komisyonu’nda bunu başarıyor. “Hırsızları ipten kurtarmak için destan yazdırdık. Şimdi de (sanki kurtuldular gibi) gazamız mübarek olsun” diyorlar.
Her şeyin tefessüh (kokuşmuş) olduğu bir ülkede bu destancı güruhun basiretleri bağlanmış mıdır? Nasıl oluyor da kendilerini bu denli AKP’nin hazin akıbetine teslim edebiliyorlar?
Dünyanın hiçbir ülkesinde “dış odakların tezgah ve çıkarları doğrultusunda (analar ağlamasın hokkabazlığıyla) kendi ülkesini “bir şer planına feda etme uğruna” askerinin kolunu, kanadını kırdırıp, kendi ordusunun çökertilmesi zilletine düşen bedhahlara tanık olunmuyor.
Dünya üzerinde terör örgütü başına “siz bana yolsuzluk yargılanmasından kurtaracak başkanlık ve anayasayı değiştirecek oyu sağlayın”, ben de size özerklik ve özgürlük vereyim diye oyla-vatanı becayiş (değiş-tokuş) etme aymazlığına düşen bir lider ve buna sessiz kalan bir halkı, Tanrı yalnız Türk milletine nasip eyliyor.
“Vatan ve Misakımilli” üzerinde bu melun pazarlıklar yapılırken, başta “Atatürk’ün göz bebeği ordunun”, “laik Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğinin” ve “yüzde 80 Atatürk hayranı Türk halkının” üstlerine ölü toprağı serilmiş olmasıTürk milletinin talihsizliği oluyor.

BU KADAR KOLAY SATIN ALINAN SÖZDE BİLGİN, AYDINLARI, BU KADAR KOLAY ALDATILAN BİR HALKI TARİH YAZMIYOR

Tüm dünya ülkelerinde bilgin, aydın, yazar-çizerler “devrimcilik, demokrasi, özgürlük, bağımsızlık ve çağdaşlığı” simgeliyor.
Buna karşın menfur çıkarlar uğruna el etek öpen dekanlar, gericiliğin, ilkelliğin sembolü bilgin, aydın kimlikli hokkabazlar, yalnız bizim ülkemizde neşvunema (yetişme) buluyor.
Gönderdiği TIR’lar dolusu silahlarla donattırdıkları, komutanlarını Türkiye’de tedavi ettirdikleri IŞİD’i şimdi Türkiye ve dünyanın başına bela ettiriyor. Türk kelimesini ağızlarına almıyor. Güneydoğu’da devlet mafiş. Tüm bu melanetlere tek laf etmeyen toplum virüsleri, aydın, yazar-çizerler...
Gezi Parkı’nda kendi insanlarına karşı vahşi destanlar yazdıran vali ve polis şefleri...
17 Aralık asrın soyguncularına dokunulmazlık veren savcı ve yargıçlar...
K...... kılı olurum diyen kadınlar, Türkiye’nin ilkellik ve yolsuzluk batağına gömülmesinden en az Tayyip Erdoğan kadar suçlu ve sorumludurlar.
Aslında Tayyip Erdoğan’ı yaratanlar da bu bedhahlardır.
Atatürk; “Bu memleket kahramanları kadar hainlerinin de bol olduğu bir ülkedir” diyor.
İstiklal Savaşı’nda kahramanların çoğunlukta olması “laik Cumhuriyet’i” yaratıyor.
Bunların döneminde hainler çoğunlukta olunca Güneydoğu PKK’ya peşkeş çekiliyor. “Laik Cumhuriyet mevtalaştırılıyor.”
İsmet İnönü; “Bir memlekette dürüst, namuslu insanlar, namussuz, sahtekarlar kadar cesur olmadıkça bir yere varılamaz” diyor.
İsmet Paşa döneminde dürüst, namuslu insanların çoğunluğuyla devlet katmanlarında bir tek hırsızlık olayına tanık olunmuyor. Hukuk devleti, anayasal kurumlar güçleniyor.
Bunların döneminde namussuz ve sahtekarlar çoğunluğa geçince “hırsızlıklarda dünya rekorları kırılıyor.” Hükümet, devlet, yargı ve ordu çökertiliyor.