Türkiye acılar içinde kavruluyor...
Mardin’de PKK’nın kalleş mayınlı saldırısı sonucu biri emniyet amiri dört polis daha şehit!..
Kana susamış terör örgütü en kolay hedef olarak artık trafik polislerine bile saldırıyor...
Evlere ateş düşüyor...
Analar kan ağlıyor!..
Peki Türkiye ateşler içinde yanarken siyasette neler oluyor?..
Dün tezkere ve bağımsız (!) bakanların yemini için bir açılıp bir kapanan Meclis tatilde...
Saray resepsiyonda...
Eşine ender rastlanan “takla sanatı” ise gündemde!..
***
Saray’daki o resepsiyona koşa koşa gidenler arasında CHP’den istifa eden milletvekili İhsan Özkes de vardı...
CHP milletvekiliyken “müftülüğünü” de konuşturarak saray için şöyle demişti:
“İsrafı itibar yaptınız... Hz. Muhammed o saraya kesinlikle girmezdi”
CHP’den istifa ettikten sonra Saray’daki resepsiyona gittiğinde ise, “din adamı” olarak şöyle konuştu:
“Hz. Muhammed saraya kesinlikle giderdi”
Ve bir fotoğraf:
İhsan Özkes, Saray’daki resepsiyonda yüzüne yayılmış geniş bir tebessümle Tayyip Bey’le el sıkışıyor!..
***
Bu bir sanattır ve siyasete girenlerin bu sanatı kavraması gerekir...
Yoksa olduğun yerde kalırsın!..
Tuğrul Türkeş, “Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum” diyen Tayyip Bey’e dişlerini gıcırdatarak ne cevap vermişti?..
“Ayağını kırarlar senin... Ayağını!”
Şimdi tek başına AKP iktidarının Başbakan Yardımcısı oldu!..
***
Peki Tuğrul Türkeş’in “Ayağını kırarlar senin ayağını!” dediği Tayyip Bey, AKP iktidarının kurduğu seçim hükümetine Tuğrul Türkeş’in girmesi için ne dedi?..
“Tuğrul Bey renk kattı”
Sonra Ahmet Davutoğlu, Tuğrul Türkeş’le birlikte Alparslan Türkeş’in mezarına giderek ibrikle suladı, çiçek bıraktı...
Davutoğlu Ahmet daha önce Alparslan Türkeş’in mezarının yerini bilir miydi?..
Siyaset işte böyle bir şey...
Nitekim...
AKP iktidarı için “Harun gibi geldiler, Karun gibi oldular” diyen Numan Kurtulmuş partisini terk edip iktidar saflarına iltica ettikten sonra Başbakan Yardımcısı oldu...
Rakip partinin genel başkanıyken AKP’yi en ağır sözlerle sallayan Süleyman Soylu da şimdi AKP Genel Başkan Yardımcısı...
***
Eskiler, “Baş ol da istersen soğan başı ol” derlerdi...
Kolay iş değildir siyaset yapmak ve baş olmak...
İlkeli olan da vardır, ilkesiz olan da...
İlkeli olanların çoğu öteden beri siyaset dışı kalmış, sanatını konuşturanlar saltanat içinde yüzmüşlerdir...
Ya takla atma sanatını bileceksin ya da oturup...
Şehitlerine ağlayacaksın!..
Sahipsiz ülke!..
Sahipsiz bir park...
“Ülkenin sahibi var mı ki parkın sahibi olacak?” derseniz haklısınız...
Ama ülkedeki durumun nefessiz bıraktığı halkımızın, Kadıköy’de tabiat harikası Fenerbahçe yarım adası üzerindeki Fenerbahçe Parkı’nda nefes alması da mı mümkün olmayacak?..
Cengiz Özyalçın’ın Belediye Başkanlığı döneminde Turing Otomobil Kurumu’nun o zamanki efsane Başkanı rahmetli Çelik Gülersoy’un büyük emek vererek planladığı, ağaçlandırdığı, peyzajını yaptırdığı bu parka, insanların rahatsız olmaması için bisiklet girmesi yasak, ama motosiklet girmesi serbest!..
Parka bisiklet girmesi yasak, ama kamyon, kamyonet girmesi serbest!..
Ve park bir film seti halinde... Hemen her sabah dizi veya reklam filmlerinin çekildiği bir plato...
Ağaç dallarını kıran, insanların yolunu kapatan malzeme kamyonları, kıyafet, makyaj, dinlenme karavanları, jeneratör kamyonları...
Reklam filmi veya TV dizisi çekenler para kazanacak diye parka nefes almak için gelenler sabah sabah strese girecekler, egzoz dumanı soluyacaklar...
Gitsinler Ömerli çayırında film çeksinler, şehrin göbeğindeki parktan başka yer mi yok?!.
Ama ülke sahipsizken...
Parkların sahipli olması düşünülebilir mi?!.