Belli ki korkuyorlar: Birkaç bin takipçili, neredeyse kendi içine kapalı bir çevrede varolan troll hesaplar geçen hafta aniden deşifre olmaya başladı Twitter‘da. Örgütlü bir iş mi, bilmiyorum. Arkasında ciddi bir organizasyon mu var, emin de değilim. Ama her önüne gelene had bildiren, sinir sistemi sağlam olmayanları delirten, ağlatan, kaçırtan troll‘lerin Türkiye’deki örnekleri şimdi giderek hesapları kapatıp sessizliğe gömülüyorlar.
Bir süre önce hayatını kaybeden Robin Williams‘ın kızı sosyal medyada kendisine saldıran troll‘ler yüzünden isyan edip hesabını kapatmıştı.
Oysa Türkiye’deki troll‘ler ifade özgürlüğünü en geniş şekilde kullanmak ve kendilerine koruma zırhı örmek için sahte isimli bu hesaplara başvuruyorlar; benim takip ettiklerimin çoğu hiç kimseyi tehdit etmek ya da canından bezdirmek için değil, sadece düşünceleriyle dövmek için yazıyorlar(dı). Çoğu zeki ve bilgiliydi.
Şimdi deşifre olmaktan korkanlar hesapları kapadı.
Twitter‘daki birkaç satır yüzünden olur olmaz herkesin mahkeme kapısına çağrıldığı bir çağı yaşıyor Türkiye. Belli ki gülüp geçilemiyor da...
Mesela, troll‘lerin “Sen bizim atamızsın” diye hitap ettikleri eski milletvekili (ve şimdi CHP aday adayı) Feyzi İşbaşaran bu yüzden hapis yattı. Koskoca köşe yazarları bu durumun absürtlüğüne karşı çıkmak yerine İşbaşaran‘ın ne kadar ‘çirkin’ biri olduğunu anlatıp durdular.
Halbuki ciddiye alınacak biri değildi ki... İngiltere’de alkolü fazla kaçırıp bilgisayarın başına geçtiğinde ve olur olmaz komplo teorileri yazdığında kahkahalarla güldürüyordu sadece. Erdoğan’ı kaç kere öldürdü mesela! Bir insanın her analizi, her haberi mi yanlış çıkar; her satırında komik duruma düşüyordu.
Peki şimdi ne oldu: Belki de bir ifade özgürlüğü savaşçısı olarak Meclis’e girecek. Kim bilir, CHP’li delegeler belki de ona oy verecek ön seçimde.
Twitter hesabı ise tüm rengini, deliliğini, saçmalığını kaybetti ve ciddileşti tabii ki.
Ben çok renkli toplumlarda adına ister troll deyin, ister başka bir şey, grotesk karakterlerin gerekliliğine inanıyorum. Bunlar hem toplumun gazını alıyorlar, hem de bedavadan eğlence sağlıyorlar.
Yıllar önce her hafta televizyona çıkıp vizyonunu anlatan Besim Tibuk böyle bir troll büyüğümüz değil miydi?
Ancak yolda bir yerde Türkiye tamamen aklını kaçırdı ve eğlenceyle gerçekliği ayırt etme yeteneğini tamamen kaybetti. Reha Muhtar‘ı ciddiye aldı Türkiye, Cem Uzan‘a sandıktan yüzde 7 oy çıktı.
Troll‘lük ana akıma egemen oldu, diyaloğu ve tartışmayı yönetmeye başladı.
Türkiye’de Nihat Doğan‘ın tek bir sözü kitleleri harekete geçirip aleyhte imza kampanyaları başlatıyorsa, entelektüel tartışmalar Nihat Doğan etrafında dönüyorsa toplumun ruh sağlığı ve bilgi birikimi hiç yerinde değil demektir.
Toplumlar layık olduğu şekilde yönetilir: Küba‘da hiç olmayan camiyi yeniden yapmaya kalkmak, Amerika’yı Müslümanların keşfettiğini ve Obama‘ya sağlık reformu fikrini verdiğini söylemek troll‘lük değildir de nedir?
Kabataş yalanı tam bir troll işi değil miydi? Yalan başladığı gibi bitmişken, bu yalanın mimarı troll‘ü ekrana çıkartarak tartışmayı yeniden alevlendirdiler, yalan daha da büyüdü şimdi. Burada şuç troll‘lerin mi troll‘lerin tuzağına düşenlerin mi?
Türkiye’de olan hiçbir şey akla ve mantığa sığmadığı için hepimiz gitgide troll‘leşiyoruz ve gerçeklikle ilişkimiz giderek kopuyor.
İşin en acıklısı da böylesi bir karanlıkta hepimize yol göstermesi gereken aydınlar, entelektüellerin bizzat kendilerini tam bir troll‘e dönüşüyor: Alın size Murat Belge ve her yıl geleneksel olarak tekrarladığı “Darbe olabilir” konulu söylemleri.
Yeri gelmişken Twitter troll‘ü Koli Blair‘in Murat Belge parodilerine göz atmanızı ısrarla tavsiye ederim.

Beyhude bir Taha Akyol çabası

Bi­rand komp­lek­si­ni ye­ne­me­di!..


Bi­ri­siy­le bit­me­miş bir he­sa­bı­nız var­sa en azın­dan o ki­şi öl­dük­ten son­ra bu­nu unu­tur­su­nuz, bir da­ha ak­lı­nı­za ge­tir­mez­si­niz de­ğil mi? As­ga­ri in­san vic­da­nı bu­nu ge­rek­ti­rir. Ay­nı şey kıs­kanç­lık, re­ka­bet ve komp­leks­le­ri­miz için de ge­çer­li de­ğil mi? Ha­ya­tı­nız bo­yun­ca ol­mak is­te­di­ği­niz bi­ri var, di­ye­lim. Bir tür­lü ola­ma­dı­nız ve o öl­dü, hâlâ onun gi­bi ol­ma­ya ça­lı­şır mı­sı­nız? Doğ­ru­su, Ta­ha Ak­yo­l’­un CNN Tür­k’­e yi­ne an­sik­lo­pe­di­ler­den oku­du­ğu bil­gi­le­ri an­lat­tı­ğı uy­du­ruk bir bel­ge­sel çek­ti­ği­ni gö­rün­ce bu­nu dü­şün­düm.
Me­ğer Meh­met Ali Bi­rand on­da ne bü­yük komp­leks ol­muş... Bi­rand bu dün­ya­dan geç­miş, git­miş, ama Ta­ha Ak­yol hâ­lâ onu aşa­ma­mış.
Öm­rü Meh­met Ali Bi­ran­d’­la uğ­raş­ma­ya, onun gi­bi ol­ma­ya adan­mış, as­la onun gi­bi
ola­ma­ya­ca­ğı­nın acı­sıy­la ge­çen bir ha­yat Ta­ha Ak­yo­l’­un­ki...
Meh­met Ali Bi­rand ve eki­bi son­ra­dan adı CNN Türk ola­cak ka­na­lı kur­mak için gö­rev­len­di­ril­di­ğin­de dar­be ya­pıp yö­ne­ti­mi ele ge­çir­miş­ti. Te­le­viz­yon­cu­luk­tan bir gram an­la­ma­ma­sı­na, hiç­bir tec­rü­be­si ol­ma­ma­sı­na rağ­men.
O gün­den be­ri bir de bel­ge­sel­ler yap­ma­ya ça­lı­şı­yor, bel­ki Bi­rand ola­bi­li­rim di­ye... Ya­zık...
Kim iz­li­yor, ki­min umu­run­da... Hiç..
Ne acı, kos­ko­ca bir ada­mın bu hal­le­ri.

Ha­yat ar­ka­da­şı evi terk et­ti

Çe­tin Al­ta­n’­a kim ba­kı­yor?


Çe­tin Al­tan bir sü­re­dir yaz­mı­yor. Bun­ca yıl­lık mes­lek ha­ya­tın­da ne olur­sa ol­sun ya­zı­la­rı­nı ya­zar, hiç ak­sat­maz, Köy­ce­ği­z‘­de ta­ti­le git­ti­ğin­de bi­le mut­la­ka ma­ka­le­si­ni tes­lim eder­di.
Oy­sa en son 18 Oca­k’­ta yaz­mış...
Bu­gün­ler­de oğ­lu fa­lan iyi­ce gün­dem­dey­ken bel­ki bir ka­lem oy­nat­mış­tır di­ye dü­şün­düm kö­şe­si­ne bak­tım...
He­men yıl­lar­dır Çe­tin Al­ta­n‘­ın hem ha­yat ar­ka­da­şı, hem de sağ ko­lu olan ya­zar Sol­maz Ka­mu­ra­n‘­ı ara­dım. Ka­mu­ran ba­şa­rı­lı ro­man­la­rı­nın ya­nı­sı­ra ay­nı za­man­da Al­ta­n‘­ın ki­tap­la­rı­nın da edi­tör­lü­ğü­nü ya­pı­yor­du.
“Doğ­ru­su­nu is­ter­se­niz bil­mi­yo­ru­m” de­yin­ce şa­şır­dım. Na­sıl olur? Me­ğer­se Sol­maz Ka­mu­ran epey za­man­dır Çe­tin Al­ta­n‘­la ay­nı ev­de ya­şa­mı­yor­muş. “Be­ni ta­nı­yan­lar bi­li­yor, o yüz­den giz­li bir du­rum de­ğil, an­lat­mam­da sa­kın­ca yo­k” de­di. Çe­tin Al­tan en son kal­ça­sı­nı kır­mış, “Sa­nı­rım sağ­lı­ğı da iyi de­ği­l” de­di Sol­maz Ka­mu­ran.
Pe­ki o yok­sa ün­lü ya­za­ra kim ba­kı­yor?
“O­nu bil­mi­yo­rum ama ben is­ten­me­di­ğim yer­de dur­ma­ya­ca­ğım için eş­ya­la­rı­mı top­la­dım ve ken­di evim­de ya­şı­yo­rum.” Ka­mu­ran de­va­mı­nı an­lat­ma­dı, “Ar­tık da­ha faz­la­sı de­di­ko­du­ya gi­re­r” di­ye. Bi­raz so­ruş­tur­dum, an­la­dı­ğım ka­da­rıy­la Çe­tin Al­ta­n‘­ın oğul­la­rı Ah­met ve Meh­met ba­ba­la­rın kim­sey­le gö­rüş­tür­mü­yor­muş. Sol­maz Ka­mu­ra­n‘­ı da dış­la­yan­lar on­lar ol­muş söy­le­nen­le­re gö­re... Her­hal­de bir bil­dik­le­ri var­dır. Ama ke­sin olan şu ki yıl­lar­ca Çe­tin Al­ta­n‘­ın ya­nın­da du­ran Sol­maz Ka­mu­ra­n‘­a bü­yük bir ayıp ya­pıl­mış.

Yı­lın en ba­şa­rı­lı di­zi­si

Ye­ni Ha­ne­da­n’­ı ka­çır­ma­yın...


Eğer “Em­pi­re­”ı iz­le­mi­yor­sa­nız te­le­viz­yon adı­na çok şey ka­çı­rı­yor­su­nuz de­mek­tir. Ge­çen Çar­şam­ba ak­şa­mı AB­D’­de ilk se­zon fi­na­li ya­yın­la­nan di­zi­nin böy­le bü­yük bir hit ola­ca­ğı­nı kim­se tah­min et­mi­yor­du. Çok cid­di bir ba­şa­rı ya­ka­la­dı ilk bö­lü­müy­le, ama son­ra­dan eşi ben­ze­ri az gö­rü­len bir şe­kil­de iz­le­yi­ci sa­yı­sı­nı kat­la­ya­rak ar­tır­dı.
Twit­te­r’­da “S­can­da­l”­ın stra­te­ji­si­ni uy­gu­la­dı. Bü­tün oyun­cu­lar ya­yın saa­tin­de twe­et at­ma­ya baş­la­dı ve bir bö­lüm bo­yun­ca di­zi hak­kın­da atı­lan twe­et sa­yı­sı 700 bin­le­ri bul­du.
Di­zi­de hiç­bir şey man­tık­lı de­ğil. Her şey abar­tı­lı, saç­ma, ko­mik ve inan­dı­rı­cı­lık­tan uzak.
Ama tam da o yüz­den iz­le­ni­yor.
Bir baş­ka ta­bu­yu da­ha yık­tı: Ne­re­dey­se ta­ma­mı si­yah­lar­dan olu­şan bir di­zi­yi Ame­ri­ka­lı­lar iz­ler miy­di? Bu di­ziy­le bir­lik­te ya­nı­tı ve­ril­miş ol­du.
Di­zi­nin ya­ra­tı­cı­la­rın­dan Le­e Da­ni­els “Dal­la­s” ve “Ha­ne­da­n” gi­bi bir ai­le dra­ma­’sı ya­rat­mak is­te­miş. Bu se­fer ai­le bir rap mü­zik şir­ke­ti­nin sa­hi­bi, üç oğul­dan bi­ri de şir­ke­tin ve­li­ah­tı ola­cak... Ba­ba ölüm­cül has­ta­lık­la bo­ğu­şu­yor, an­ne 17 yıl son­ra ha­pis­ten çı­kı­yor ve res­me da­hil olu­yor... Ci­na­yet, uyuş­tu­ru­cu, iç­ki, seks, komp­lo, ar­ka­dan bı­çak­la­ma, al­dat­ma, pa­ha­lı ev­ler, ara­ba­lar, ya­lan­lar... Ne arar­sa­nız var... Irk, cin­si­yet, ho­mo­fo­bi gi­bi ko­nu­la­ra da de­ği­ni­yor.
Hat­ta ilk bö­lüm­de eş­cin­sel oğu­lun çö­pe atıl­ma sah­ne­si biz­zat Le­e Da­ni­el­s‘­ın ken­di tec­rü­be­le­rin­den esin­le­ni­le­rek ya­zıl­mış.
Di­zi­de her an her şey ola­bi­li­yor. Cid­di an­lam­da ba­ğım­lı­sı ol­dum ben. Ka­çı­ran­lar şim­di 13 bö­lü­mü ar­ka ar­ka­ya iz­le­ye­bi­lir. Emi­nim bir baş­la­yın­ca bı­ra­ka­ma­ya­cak­sı­nız za­ten.
Ya­şa­sın kö­tü te­le­viz­yon.
Ben en kı­sa za­man­da bu di­zi­nin Pres­tij Mü­zik ko­nu­lu yer­li ver­si­yo­nu­nu da bek­li­yo­rum.

İletişim: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @orayegin.