Dün Meclis’te AKP ile CHP arasında önemli bir görüşme yapıldı. Gündem maddesi “Anayasa tartışmaları” idi.
Davutoğlu, kendisini başbakanlıktan edecek olan Başkanlık Sistemi’ni ve yeni Anayasa’yı Kılıçdaroğlu’na anlattı.
İktidar partisi CHP’yi kafaya alırsa, Erdoğan’ın büyük arzusu yerine gelecek.
Aslında Davutoğlu zor durumda ama eli mahkûm! İçinden Başkanlık Sistemi’ni, istemiyor fakat, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da karşı çıkamıyor!
Başkanlık sistemini hararetle savunan Erdoğan:
“Başkanlıktan niye korkuyorsunuz?” diye soruyor.
Gelişmiş ve kalkınmış ülkeler hep başkanlıkla yönetiliyormuş, Türkiye neden yönetilmesinmiş?

* * *

AKP’nin istediği acayip Başkanlık Sistemi’ni bir de ben anlatayım: Bildiğim kadarıyla, Avrupa’nın hiçbir ülkesinde, Fransa hariç, Başkanlık Sistemi yok. Fransa’da da Başkanlık değil, Yarı Başkanlık Sistemi var.
İngiltere’de Kraliçe, İsveç, Norveç, Danimarka gibi ülkelerde Kral var ama, sistem bizdeki gibi “Parlamenter Sistem”dir ve o ülkeleri, başbakanlar yönetir.
Başkanlık Sistemi, Amerika hariç, dünyanın hiçbir ülkesinde iyi sonuç vermemiş, bir çoğunda diktatörlüklere yol açmıştır!

* * *

- Başkanlık sisteminde Başkan her şeyin başı oluyor.
- Başkan, bakanları bizzat tayin ediyor.
- Meclis’ten geçen yasaları Başkan veto edebiliyor, o yasanın bir daha gündeme gelmesi için 330 milletvekilinin oyu gerekiyor. İmkânsız gibi!
- Başkan’ın istediği yasa Meclis’ten çıkmazsa, Başkan, Meclis’e hiç aldırış etmeden “Başkanlık kararnamesi” adında tek başına istediği yasayı çıkarabiliyor.
- Başkan sıkıyönetim ve olağanüstü hal ilan edebiliyor ve o dönemde özgürlükleri kısıtlayan kararname çıkarabiliyor.
- Anayasa Mahkemesi’nin yarısını Başkan seçiyor, öteki yarısını da, partisinin milletvekilleri seçiyor. HSYK ile Danıştay da bu yöntemle seçiliyor ve yargı tamamen başkana bağlanmış oluyor.
- Başkan, Meclis’e karşı sorumlu olmuyor. Başkan hakkında yolsuzluk iddiaları olursa ancak 367 milletvekilinin imzasıyla soruşturma açılabiliyor. (ki bu sayıyı bulmak hayal)
- Diyelim ki 367 bulundu. Soruşturma sonunda, diyelim ki başkan suçlu görüldü. O zaman ancak 413 milletvekilinin oyuyla Yüce Divan’a yollanabiliyor ki, Meclis’te bu sayıya ulaşmak imkânsız.
- Bizde düşünülen Başkanlık Sistemi, bu! İlkel ve kötü!
Neden istemediğimizi bilmem anlatabildim mi?
Böyle bir sistemde “Demokrasi sizlere ömür!”

Aramızdan ayrılanlar


Bugün yılın son günü... Gece saat 24’te berbat 2015 yılını yolcu edeceğiz.
2015, her bakımdan kötü bir yıl olarak geçti. İç politikada da, dış politikada döküldük. Dışarıda, iki-üç Arap ülkesi hariç, bir tek dostumuz kalmadı. Bütün komşularımızla papaz olduk!
Ekonomide de Türkiye’nin en az yarısı sefilleri oynuyor!
2016’dan da, şahsen benim umudum yok. Umutlu olabilmek için önce kötü yönetimden kurtulmamız gerekiyor. Yakın bir gelecekte o umut da yok! Ancak biz, ülkemizi seviyoruz ve halkımızı uyandırma çabalarımız aralıksız devam edecek.

* * *

2015’te birbirinden değerli yazar, sanatçı ve devlet adamı kaybettik.
Siyasi görüşlerini ve sanatlarını sevseniz de, sevmeseniz de bunlar bir zamanlar Türkiye’ye yön veren önemli insanlardı.
Kimler aramızdan ayrıldı?
Süleyman Demirel, Yaşar Kemal, Bedri Koraman, Çetin Altan, Sadun Boro, Oktay Akbal, Müzeyyen Senar, Kayahan, Levent Kırca, Zeki Alasya, Erol Büyükburç, Fikret Otyam.
Bunlar aklımda kalanlar. Hepsine gani gani rahmet diliyorum.
Dilerim 2016’da geçtiğimiz yıl gibi acılar yaşamayız.

Te­bes­süm


“İmdat! Uçağım düşüyor!”
Tarık Karslı’dan bir fıkra:
Pilot Temel var gücüyle bağırıyor:
“Ula düşeyrum, Kule düşeyrum!”
Bir an duruyor, sonra İngilizce bağırıyor:
“Meydey, meydey!” (Telsizle yapılan uluslararası imdat çağrısıdır ‘Mayday’ diye yazılır)
Kontrol kulesi hemen onu yanıtlıyor:
“Mesaj anlaşıldı... Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin!”
Temel gayet ciddi cevap veriyor:
“Pilot kabini, öndeki sol koltuk, pilot kabini, öndeki sol koltuk!”

Gü­nün Sö­zü


Bazı insanlar ev köpekleri gibidir. Yamandıkları kapıdan ayrılmazlar!