“Balyoz”, “Ergenekon”, “Poyrazköy”, “Odatv”, “İstanbul Casusluk”, “İzmir Casusluk-Fuhuş” ve benzeri isimlerle bu ülkede başta askerler olmak üzere çok sayıda kişi “kumpas” mağduru oldu. O mağdurlar, yalnız bu davaların değil, kumpas sonucu yargılananların yanında olmak amacıyla kısa adı KUMPAS-DER olan bir dernek kurdu. Başında da kumpas mağduru Emekli Albay Hanifi Yıldırım var.
Gelinen nokta şu: Adalet Bakanlığı yetkilileri, bir dönemin kumpas mağdurlarına “Sizlere iftira atanlarla, birlikte mücadele edelim. Cemaat mensuplarına dönük davalarda sizler de şikayetçi olun, müdahil olun” dedi.

HESAPLAŞMA ZAMANI


Dahası, Adalet Bakanlığı yetkilileri, kendilerine ulusal basın mensuplarından görüşme talepleri geldiğinde KUMPAS-DER yöneticilerine yönlendirme yapabileceklerini de belirtiyorlar. Yani, askerler geçmişte Adalet Bakanlığı yetkililerine duyuramadıkları “Sessiz çığlıkları”nı beraatler gerçekleştikten sonra şimdi halka duyurulmasına destek verecekmiş... Breh...breh...
Dahası onlara moral de verdiler. “Sizlere bu iftiraları atan adliye ve Emniyet personeli hakkında kapsamlı çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmaları diğer kurumları da içine alacak biçimde genişletiyoruz” diyorlar. Kuşkusuz böyle bir yaklaşım, devletin yıllarca mağdur ettiği kişiler için önemli bir fırsat. Ama davaların beraatle sonuçlanması her şeyin bittiği anlamına gelmemeli. Asıl hesaplaşma şimdi başlamalı.

DAVANIN SAVCISI NE OLACAK?


Bu kumpasları kuranlar, iftiraları atanlar, sahte belge düzenleyenlerin tek tek ortaya çıkarılması gerekiyor. Yapılanların tek sorumlusu olarak cemaati görenler yanılır. Çünkü, cemaatin hükümetin bilgisi dışında adım atmasının imkansız olduğu da bilinir. Davalar devam ederken, “Ben bu davanın savcısıyım”, “Ne istediler de vermedim” diyenleri o mağdurlar unuttu mu acaba? Yoksa, “Bunları unutalım da, kaybettiğimiz hakları alalım, devleti tazminat cezalarına çarptıralım” diye yola çıkıp “Her istediğini veren, davaların savcısı”na ve bu mağduriyetlerin bir numaralı sorumlusuna karşı sessiz mi kalınacak?
Evet, aynen öyle gözüküyor. Çünkü, Adalet Bakanlığı yetkilileriyle dernek yöneticileri arasında yapılan görüşmeden sonra, dernek başkanı Hanifi Yıldırım, üyelerine şu notu gönderdi:
“Bizlere iftira atan zihniyetin tam olarak bitirildiği kanısında değilim. Bunların bugünkü konjonktür nedeniyle sessiz kaldıklarına inanıyorum. Özlük haklarımız konusunda bir takım mağduriyetlerimiz devam etmektedir. Bu aşamada bizlerin müdahil olmasında, bir takım hakların kazanılmasında veya yasal düzenlemenin yapılmasında hükümetle işbirliği içinde olmanın daha faydalı olacağına inanıyorum.”

OLAN, YİNE DEVLETE OLUYOR


İnsanları mesleklerinden ettiler, cezaevlerine attılar, geleceklerini kararttılar. Ama bunların hükümetin bilgisi dışında yapılması mümkün olmadığına göre, kumpaslardan da hükümet yetkililerinin haberi vardır.
Devlet eliyle mağdur edilenler, “Balyoz Davası”nda beraat eden komutanlar şimdi haklı olarak tazminat davaları açıyor. Bu davaların bazıları sonuçlandı. Mahkemeler ayrı olduğu için tazminat davalarının miktarları da birbirinden hayli farklı çıkıyor.
Örneğin “Balyoz Davası” mağduru Tümgeneral Abdullah Dalay, yaklaşık 3 yıl cezaevinde kaldı. Devlete açtığı tazminat davasında, mahkeme 45 bin lira ödenmesine hükmetti. Cezaevinde daha az kalan Albay Orkun Gökalp’a ise devletin 500 bin lira tazminat ödemesini öngördü. Şu anda çok sayıda asker devlet aleyhine tazminat davaları açıyor. Haklılar da. Ama kumpasın kurulmasına seyirci kalanlar, hatta o günlerde bu kumpası destekleyenlerin cebinden bu para çıkmayacak.
Yine, olan devlete olacak. Ohh, ne güzel memleket...

Bir “Doğu Yatırım Holding” vardı


Dönemin İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım’ın öncülüğünde, Doğu ve Güneydoğu’nun kalkındırılması, yeni iş alanlarının açılması, böylece terörün önlenmesi için 1996’da “Doğu Yatırım Holding” kurulmuştu.
Bu holdingin ortakları arasında Koç, Sabancı, Eczacıbaşı, Tekfen, Nurol, Sanko, Dedeman, Yaşar Holding gibi 70’e yakın holding bulunuyordu. Holdingin kuruluş sermayesi de o günün parasıyla 875 milyar liraydı. Holding bölgede yatırım yapacak, işsizlik ve terör azalacak beklentisi vardı. Bazı adımlar da atıldı. Örneğin Dedeman grubu Diyarbakır’da otel açtı. Urfa’da seracılık, Sarıkamış’ta kayak merkezi ortaklıklarına girildi.
Sonra ne mi oldu? Yıldırım’ın ayrılmasıyla yönetim boşlukları başladı, yatırımlar durma aşamasına geldi. Anlayacağınız 875 milyar da uçup gitti. Holdingi canlandırmak için Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yüzbaşıoğlu büyük bir çaba içinde. Ortaklara mektup yazdı, yeni bir yönetim oluşturdu.
Hükümet, kendilerinden önceki bu projeye duyarsız kalmamalı. Beklenen, destek ve moraldir...