Seçim dönemi yaklaşınca, iktidar partisi devlet ve belediye olanaklarının yanı sıra yardım kuruluşlarını seferber eder, yapılan yardımlar sanki iktidar partisi tarafından yapılmış gibi halka ulaştırılır. Üzerinde, yardım yapan kamu kuruluşunun ya da yardım kuruluşunun adı yazılmaz, iktidar partisinin ya da yöredeki adaylarının ismi yazılı paketler halka ulaştırılır.
Hey “kara gün dostu Kızılay’’ hey... Kendi içinde yöneticileri öyle bir anlaşmazlığa düşmüşler ki 11 kişilik yönetim kurulu tam üçe ayrılmış. Kızılay’ı AKP’nin yardım kuruluşuna dönüştürmek için her şey yapılıyor. Yönetim kurulu üyelerinden biri aynı zamanda başbakanın danışmanı...

İşine gelmeyince “cemaat’’

Kızılay yönetiminde, AKP’nin her isteğine “evet’’ demeyenler, sorun yaratmış olacak ki, bugün toplanacak Kızılay Yönetim Kurulu’nun gündeminde, seçime 13 ay kalmasına rağmen olağanüstü kongreye gidilmesi yer alıyor. Eğer yönetim kongre kararı alamazsa, bu iş mahkemeye taşınacak.
AKP-cemaat ittifakı her yerde olduğu gibi Kızılay’da da geçerliydi. 17-25 Aralık soruşturması ve operasyonundan sonra ipler koptu.
Şimdi, Kızılay yönetiminde yer alan bazı kişiler “cemaatçi’’ olmakla suçlanıyor ve bunların gönderilmesi planlanıyor. Oysa o kişilerin yönetime girmesi için neler neler yapıldığını unutmuşlar. 2013 yılının Nisan ayında yapılan olağan kongre iki gün
sürmüştü. İlk gün konuşmalar, ikinci gün ise seçim...
Ama ilginç durumlar vardı. Cumartesi günü el altından üye yapılanlar, pazar günü genel merkez yönetim kurulu üyesi, yazartesi genel sekreterlik gibi etkin göreve getirildi. Kızılay’ı tanımayan, bilmeyenler bir anda tüzüğe aykırı olarak asırlık kurumun başına geçirildi.

O başkan, hâlâ görevde

Onların ilk icraatları ise İstanbul’a bir il başkanı tayin etmek oldu. Eski Bakan Binali Yıldırım‘ın kardeşi İlhami Yıldırım için yeni bir ofis kiralandı, altına Kızılay’ın otomobili verildi. Peki bu başkanın ilk icraatı ne oldu? Dil, din, milliyet, cinsiyet ayırımı yapmaması gereken Kızılay’ın, il yöneticiliğine getirdiği İlhami Yıldırım‘ın, Okmeydanı’nda çıkan olayda bir vatandaşımızın öldürülmesi üzerine attığı tweetler şaşırtıcıydı. “Ya bu ülkede eşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz. Sizlere her kim destek oluyor, yüz veriyorsa o da şerefsizdir. Eğer arpanız fazla geldiyse o arpayı önünüzden almayı da biliriz. Arpa taşıyanları da biliriz’’ diyordu.
Alevi vatandaşlarımızın haklı tepkilerinden sonra Kızılay işi yumuşatmak için “Soruşturma açtık, müfettiş görevlendirdik’’ dedi. Ama o kişi hâlâ  görevde. Gecenin bir yarısında resmi araç, şoförü ve olay yerinden kaçışı üstü kapalı da olsa çok önemli bir haberdi. Peki sormak gerekiyor, o hakaretleri yağdıran, sözde soruşturma açtırdığınız kişi niçin hâlâ görevde tutuluyor?

Sözde, Kızılay’ı tanıttılar

Kızılay, milletin gönlündedir. Ama hükümete yakınlığı ile bilinen gazeteye, televizyona destek verilmesi için yöneticilere talimat verilmiş olacak ki, 250 bin lira karşılığında sözde Kızılay’ı tanıtıcı televizyon programı yayınlattırdılar. Ödeme zamanı gelince, Kızılay’ın bazı yöneticileri buna karşı çıktı. Yönetim kurulunun bu kararına muhalefet şerhi koydular. Kızılay’ın televizyonlara para verip kendisini tanıtması geçmişte hiç yaşanmamıştı. Üstelik, 147 yıllık bir geçmişe sahip olan Kızılay’ın para ödeyerek kendisini tanıtmaya ihtiyacı mı var? Yoksa “yandaşa kıyak’’ için mi bunlar yapılıyor? Kızılay’ı yıpratmamak adına şimdilik yeter...
Kızılay’ı AKP’nin Kızılay’ı yapmak isteyenlere fırsat verilmemeli, Kızılay, kara gün dostu olarak kalmalı...

TBMM’nin yasaklıları

İstanbul Şehit Anneleri Derneği Başkanı Pakize Akbaba, 13 Kasım 2009’da TBMM Genel Kurulu dinleyici bölümüne bir şehit annesiyle birlikte gelmişti. “Çözüm süreciyle’’ ilgili bir bakan konuşma yaparken, “Böyle bir çözüm sürecini kabul etmiyoruz’’ diye bağırdı. Koluna sarıp içeriye soktuğu Türk Bayrağı’nı çıkarıp salladı. İşte bu anne, “hatibin konuşmasına müdahale ettiği’’ için TBMM tarafından “sabıkalılar’’ listesine alınmış...
Eğer, Pakize Akbaba, AKP’lilerin lehine olan bir konuda bağırsaydı belki TBMM’ye bir daha gelişinde kapıda karşılanacaktı. Bugün ise Pakize Akbaba‘nın bırakın genel kurul dinleyicisi kısmını, TBMM yerleşkesine girişine bile yasak koymuşlar. Böyle bir yasağın konulduğunu da Akbaba, TBMM’ye sokulmayınca öğrendi.
Biz de acaba benzer durumda olan kaç kişi var diye araştırdık. Milletvekillerinin verdiği dilekçeyle, daha önce TBMM’de taşkınlık yapanlar ve girmesi halinde olay çıkarabileceklerin listesi oluşturulmuş. Tam 431 kişinin TBMM’ye girişleri Güvenlik Koordinasyon Kurulu tarafından yasaklanmış.
Şehit anası için 6 yıl önce konulan bu yasağı kaldırmayı düşünmüyor musunuz? Evlat acısıyla yanan bir annenin feryadı sizi bu kadar mı ürküttü, korkuttu da giriş yasağı devam ettiriliyor?