TBMM’de AKP’lileri hop oturup hop kaldıran belki de tek isim CHP’li Kamer Genç’ti... Terör örgütlerinin önemli bir güç haline geldiği Tunceli gibi bir ilimizde her seçimden başarıyla çıktığı gibi terör örgütünün simgelerini dağlarda görünce, “Nerede bu devlet, nerede bu hükümet?” diye isyan ediyordu. Merak etmesinler, artık Tunceli için bunları söyleyecek milletvekili olmayacak. Çünkü Genç, aday gösterilmedi.
TBMM’de AKP’lileri kızdıran, onları ayaklandıran Kamer Genç’e, parti yöneticileri de sahip çıkmıyordu. Hatta, onun söylediklerinden dolayı bazen AKP’lilerden özür de diliyorlardı. Genç’in bir açıklaması öyle bir büyütüldü, öyle bir çarptırıldı ki TBMM’de o gün kıyamet kopmuştu.

Söyler, bakalım ne söyler

Tarih 25 Nisan 2013’ü gösteriyordu. TBMM Genel Kurulu’nda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan bir tasarı görüşülüyordu. Bakanlık binasına verilen yüksek kiradan tutun, Kamer Genç bakana değişik sorular yöneltti. Bu bakanlığın yayınladığı dergide Çanakkale Savaşları’ndan söz edilirken Atatürk’ün adının yer almaması, CHP Milletvekili Kamer Genç’i kızdırdı. Genel Kurul salonunda bakanı şöyle eleştirdi:
“...Ama Atatürk kelimesini ağzına almıyor. Atatürk kelimesini ağzınıza almak sizi çok mu rahatsız ediyor? Acaba bu cumhuriyeti kurmasaydı, siz hangi devletin vatandaşıydınız? O makamda oturacak mıydınız? Otursaydınız hangi tarikat mensubu kitlenin, bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz. Atatürk’ün getirdiği nimetleri inkar etmeyin.”
Bu sözler ortalığı karıştırmaya yetti. Fatma Şahin çok sinirlendi. Genç’e, “Sizinle bu çatı altında bulunmaktan büyük utanç duyuyorum. Atatürkçülüğü sözde yapmıyoruz. Ülkenin çağdaşlaşmasına gövdemizi koyuyoruz. O yüzden haddinizi bilin, ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan birine ‘kaç eşli’ olabileceğini soracak kadar hadsiz ve terbiyesizsiniz. Herkes haddini bilecek.” dedi.

Tazminat davası açtı

Kamer Genç’e yapılan bu hakaretler yetmemiş gibi, bu kez AKP Grup Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı aldı sazı eline... Söyler bakalım ne söyler:
“Bu salonda adı Kamer Genç olan bir kişi var. Bütün işi gücü gelip burayı karıştırmak ve sonra kaçmak. Yok olan itibarını herhalde canlı tutmaya çalışıyor. Kendisini lanetliyorum, protesto ediyorum.”
AKP’liler öylesine bastırdı, öyle bir gürültü çıkardı ki, Kamer Genç’e bu sözlerinden dolayı “kınama” verildi. Kınanmasının ardından Fatma Şahin de parlamentonun duyarlılığına teşekkür ederken, o gün Genel Kurul’da bulunmayan Kamer Genç için ise “Genel Kurul’a gelemeyecek kadar korkak ve yüreksiz” dedi.
Kamer Genç aleyhine hava oluşturuldu. Fatma Hanım da, Genç aleyhine 100 bin liralık tazminat davası açtı. Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi de, Genç’i 20 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti. Kamer Genç kararı temyiz etti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkan Vekili Kamil Kancabaş, üyeler Sadık Demircioğlu, Selma Bellek, Ali Akın, Hüseyin Kulaç bütün siyasetçilere ders niteliğinde olan şu kararı verdi:

Siyasetle uğraşıyorsan katlanacaksın

“Gerek dairemizin, gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) istikrar kazanmış uygulamalarında, siyasetle uğraşan kişilerin kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere dahi katlanması gerektiği vurgulanmış ve bu durum demokratik toplum hayatının vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir.
AİHM’in anılan davada belirttiği gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinin sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirlere değil, aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendirenlere de uygulanabileceği belirtilmiş ve bu ifadeler var olmadan demokratik bir toplumun söz konusu olamayacağı, bunların çoğulculuk, hoşgörü ve geniş fikirliliğin talepleri olduğu vurgulanmış.
Fatma Şahin’in açtığı davada 18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle davacının hazırlatmış olduğu derginin önsözünde Atatürk kelimesinin hiç geçmemesinden hareketle davalı milletvekili Kamer Genç, TBMM Genel Kurulu’nda konuşmuş, davaya konu edilen sözleri sarf etmiştir. Bu sözlerin Atatürk’ün olmaması halinde tarihin gelişim seyrinin değişeceği, davacının bir kadın olarak konumunun daha kötü olabileceğine dair kanaat açıklamasından olması tarafların siyasi kişilik olmalarının yanında, konuşmanın TBMM Genel Kurul konuşmaları sırasında yapılmış olması da göz önüne alındığında, sarf edilen sözlerin düşünce açıklaması ve siyasi eleştiri olarak kabul edilmesi olarak gerekir.”
Bu karar, siyasetçilere ders olsun. Özellikle AKP’liler haklarındaki en küçük eleştiriyi bile “iftira, hakaret” diye yargıya taşımayı adet haline getirdi. Bu karar hoşlarına gitmemiş olabilir ama en azından saygı duysunlar.
Gelelim Kamer Genç’e. Kararı tedavi gördüğü ABD’de öğrenen Genç, telefonda “Daha ülkemizde yargı bitmemiş. Buna sevindim. Atatürk’le ilgili o gün söylediklerimin sonuna kadar arkasındayım. Atatürk’süz bir Çanakkale olur mu? İşte o yüzden Çanakkale ile ilgili filmlerde, dergilerde Atatürk adını siliyorlar. Buna yalnız ben değil, hepimizin tepki göstermesi gerekirdi” diyor.