Seçimler demokrasinin en özgün göstergesi değildir. Örgütlenme özgürlüğüyle birlikte eşit koşullarda ulusun özgün istencine dayanmazsa biçimsel bir yöntem olmaktan öteye geçemez. Özellikle korkuyla, bağış ve yardımla gerçekdışı sözler ve sömürülerle sağlanan oylar, seçimi lekeler. Geçerliliği tartışılır ve sonuçları sürekli suçlanır. Ülkemizde son seçimlerde katılmayanlar, geçersiz sayılan oylar ve seçim sürecinde özellikle iktidarın açılımları gözetilirse sonucun savunulacak yönü bulunamaz.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçmenlerin değil, oylamaya katılanların %52’sinin oyunu almakla övünen günümüz cumhurbaşkanının tutumu sonucun nasıl kullanıldığının örneklerinden biridir. Ayrıca, buyruğundaki yönetimle istediği gibi davranıp oldubittilerle baskısını sürdüren Bay RTE, Anayasa’ya uymak yerine Anayasa’nın kendisine uydurulmasını istemekle hukuk dışına düştüğünü açıklamış olmaktadır. Özetle AKP döneminde Anayasa askıya alınmıştır.
Ülkemizin iktidar tarafından içte ve dışta içine düşürüldüğü durum, islâma dayalı bir yönetim oluşturma amacından kaynaklanmakla sorumluları dinsel amaçlı siyaset oyuncularıdır. Hepsi birlikte siyasal tarihimizde “AKP Dönemi” olarak yerini alacaktır. Kanımızca bu dönem, gerçekleşmesine çalışılan gerçek demokrasinin tersine çevrildiği bir “gölgeli ara dönem” olarak değerlendirilecektir. Anayasa’ya uymayan cumhurbaşkanıdır. Anayasa’yı tanımadığını söyleyen bakan AKP’lidir.

NEDENLERİ

Sömürgeci dış güçlerle içimizdeki işbirlikçisi padişah-halife yönetimine karşı zaferle sonuçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kazandırdığı lâik cumhuriyetin karşıtı dincilerin at koşturdukları bir süreç oluştu. Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesine, kurucularına, devletin niteliklerine saygı gösterilmemiş, işlemlerle uygulamalarda kurallar çiğnenmiştir. Yargı bağımsızlığı konularında büyük çelişkiler yaşandığı gibi yargı kararlarına uyulmamış, kararları etkisiz ve geçersiz kılacak yeni işlemler yapılmış, Anayasa dışına düşülerek hukuksuzluk ortamı oluşturulmuştur. Terör örgütüyle ve yandaşlarıyla ödünler içeren görüşmeler yapılmıştır. “Tehlikeli alâkalar” AKP döneminin kötü bir gerçeğidir. Yargı bu dönemde güven yitirmiştir.
Kuvvetler ayrılığı sözde kalmış; yasama, yürütmenin egemenliğine bırakılmış; bağımsız kurullar ve kurumlarla üniversiteler yandaşlara teslim edilmiş, medyaya baskı şimdiye değin görülmemiş boyutlara çıkarılmıştır. Bu yolla ulusa baskı yapılmıştır. Güç sarhoşluğuyla diktaya geçişin yollarına taş döşenmiştir. Demokrasiye kıyım sayılacak sert gidişle ülkenin dışarda saygınlık ve güvenirliği zarar görmüş, yabancı devletlerle, özellikle AB ile soğukluk artmıştır.

DAHASI

Ekonomi allak bullak olmuş, yolsuzluk ve rüşvet olaylarına kimi bakanlarla cumhurbaşkanının ve çocuklarının adı karışmıştır. “Darbe” ve “Paralel” suçlamalarıyla iktidar kendini kurtarmaya çalışmış, Silâhlı Kuvvetler kışlaya çekilmiş, Emniyet uzmanları emekli edilmiş, görevlileri karakollara kapatılmıştır. Son terör olayları kürtçülerle iktidarın arasının açılmasıyla tırmanmıştır. İktidarın çelişkili konuşma, tutum ve davranışlarının somut göstergesi olmuştur. Terör bu dönemin karabasanıdır. En çok kanlı olay bu dönemde gerçekleşmiştir. Öğrenim birliği, eğitim düzeni bozulmuştur. Suçlar, özellikle kadınlara saldırılar utandıran çizgiye gelmiş, Kürtçülük, ayrımcılık, bölücülük, mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik, şeriatçılık hortlamış, inanç sömürüsü sınır tanımaz olmuştur. Lâik Cumhuriyet’in ilkelerini yansıtan anıtlara, büstlere çirkin saldırılar, saygısızlıklar almış yürümüş, devlet kurucusuna hakaret eden kimse onun makamında konuk olarak ağırlanmıştır.
AKP dönemi, özetle gericilik, bölücülük, yalancılık, çıkarcılık, sömürü, yolsuzluk, rüşvet, kayırma, baskı, gözdağı, dayatma, yıldırma, korkutma, satma, kara para, kumpas, hukuksuzluk, üniversite ve devlette üs kurma, yadsıma (inkâr), kara çalma (iftira), ikiyüzlülük, döneklik, sıkmabaş gösterisi, dış ilişkilerde bozgun, genelde bir polis devleti, kara dönem olmuştur.
Artık hiçbir durum AKP’den kurtulmak kadar önemli değildir. Bu yaşamsal, tarihsel görev başarılmazsa, muhalefet TBMM Başkanlığı’nı AKP’ye kaptırdığı gibi anlamsız karşıtlıklarla bu seçimi de kaptırırsa tarih onları asla bağışlamaz, hiçbir savunma kendilerini haklı kılamaz. Seçmenlere de büyük sorumluluk düşmektedir. Demokrasiye kıyım, terör durdurulmalı, durduramayanlar çekilip gitmelidir. Muhalefetin çağrıları içtenlikli, gerçekçi ve güçlü olmalıdır.