İnsanlık tarihinde pek çok aydınlanmadan bahsetmek mümkün.
Bizim hamurumuzda ise iki büyük aydınlanma var.
Biri ta on üçüncü yüzyıl Anadolu’sunun kaosundan aydınlatır günümüzü; diğeri ise daha dün, otuzların, kırkların Cumhuriyetinden.
Aydınlanmalar bize bir İRFAN, bilmeler içinden bir BİLME örneği sunarlar.
Günümüzün geçer akçesi yobazlığa karşı, bir panzehirdir İRFAN.
Cehalete, fanatizme, şekilciliğe, tekçiliğe karşı bir iksirdir İRFAN.
Peki, nedir İRFAN? Önce Kamus-ı Türki’ye (Şemseddin Sami) bakalım: “Bilme, biliş”dir; “anlayış, vukuf; vakıf olma, künhe varma”dır. Okyanus Sözlüğü ise bu manaya “Gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş” ifadesini de ekledikten sonra; “Hakkı ve sıfatlarını bilme” şeklinde derinleştirir.
Anadolu irfanının büyük ismi Mevlana’ya göre “insanın sahip olacağı en değerli bilgi, kendi varlığının ve benliğinin hakikatini bilme irfanıdır.”
Hakk’ı bilmek, kendini bilmekten başlar. Kendini bilmek, kendini bildirmek değildir, kendini bildirtmek de... Hele bizim ham/kaba softaların yaptığı gibi, koca koca kendi yanlışlarıyla uğraşmak varken, onun bunun kılığı kıyafeti, kadınların saçı-başı, şortu-mini eteği, başkalarının namazı abdesti, içkisi meyhanesi ile uğraşmak hiç değildir.

KENDİNİ BİL

Öyle sanıyorum ki bugün her yere nüfuz etmiş olan taassuptan da, düzenin içimize yerleştirdiği hırslardan da, nefsimize yenik düştüğümüz öfkeden, nefretten, ötekileştirmelerden de böyle çıkılacaktır. Yunus’un asırlarca evvel söylediği gibi:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır.
İşte Anadolu aydınlanmasının ilk sacayağının oluştuğu 13. asırdan böyle seslenir bize dünyaca ünlü halk ozanımız. “Kendini bil!” Tıpkı eskiYunan’da, Delfi’deki Apollon Tapınağı’nın girişinde altın harflerle yazılı olduğu gibi, “Kendini bil”.
İrfan geleneğimizin özü böylece örülmeye başlar.
Kişinin kendini ilmek ilmek örmesi, tanıması ve zamanla Hakk’ı ve hak olanı bilmesi. Adaletle davranmayı öğrenmesi... İyiyi, güzeli, estetik olanı kendi irfanı ile bilmesi; araya hiç kimseyi
sokmaksızın aklını kullanması.

İKİNCİ ANADOLU AYDINLANMASI

Ne yazık ki, on üçüncü yüzyıl Anadolu’sunun hoşgörüsü, 16. yüzyılda yerini, gitgide rengi koyulaşan bir taassuba bırakacaktır. Bunun 19. yy’da bizi getirdiği yer ise aklı selim tarihçilerimizce sabittir; Cumhuriyetimizi bu bağlamda değerlendirmek yerinde olacaktır; yaklaşık ikiyüz yıllık bir zincirin son halkası olarak.
Kadim Osmanlı rejiminin halka dönüşüdür Cumhuriyet.
Sadece devlete hizmet verecek olan bürokratik elitin değil, halkı ve onun aydınlanmasını merkeze alan ve bunun temeline de okuryazarlığı ve özgür düşünceyi yerleştiren anlayıştır Cumhuriyet.
İnsan temelli dünya görüşünü şiar edinmiş bir harekettir Cumhuriyet.
Müspet ilimlerin okutulduğu üniversitelerden, dil-tarih ve coğrafya fakültelerine kadar yeni şiarın somutlaşmış halidir Cumhuriyet.
Osmanlı ve Selçuklu’dan evvel binlerce yıl Anadolu’da ve yakın Doğu’da yaşamış farklı kadim kültür ve medeniyetlerin, bilim ve dil aracılığıyla halka aktarılmasıdır Cumhuriyet.
Köy Enstitüleri’nde doğrudan köylüye ulaşan müspet ilimdir Cumhuriyet.
Halkla ve köylüyle yeniden bir olmanın adıdır Cumhuriyet.
Bir kopuş değil, aksine tarihe ve geçmişe yeniden ve yenilenerek eklemlenmedir Cumhuriyet.

RÖNESANS HAREKETİ

Cumhuriyet, Kur’an’ı Kerim’in Türk tarihinde ilk kez Türkçe’ye çevrilmesini sağlamıştır.
12. yy’dan itibaren pek çok Avrupa diline tercüme edilen Kur’an, bin yıldır Müslüman olan Türkler’in diline ancak Cumhuriyetin eliyle kavuşabilmiştir.
Sadece Kur’an mı; Hz. Peygamber’in hadislerini içeren Sahihi Buhari’nin Türkçe çevirileri de...
Tarih kasıtlı saptırılıyor!
Kavram kargaşası ve yaralar kasten kaşınıyor!
Evet, insanlık bir kriz içinde, Müslümanlar ise bu kaosun tam ortasında.
Ancak tarihin de bizlere gösterdiği üzere, insanlığa umut verecek düşünürler, düşünce sistemleri ve iyi örnekler hep böyle kriz ve kaos ortamları içinden çıkmıştır.
Bugün biz, Anadolu Aydınlanması’nın ikinci sac ayağı olarak anıyoruz Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Hasan Ali Yücellerimiz, Ahmet Hamdi Tanpınarlarımız, Kemal Tahirlerimiz, Yaşar Kemallerimiz, Nurettin Topçularımız, Cemil Meriçlerimiz vb... Köklerden beslenerek geleceğe doğru hareket etmek suretiyle ancak bu aydınlanma ve Rönesans hareketlerini gerçekleştirebiliriz.
(Geçtiğimiz cumartesi, Anadolu Erenleri Kültür Ve Sanat Vakfı, düzenlediği “İrfani Geleneğimiz ve Anadolu Aydınlanması” sempozyumunda, önemli isimleri bir araya getirdi. Vakfın Başkanı Bülent Gürsoy’u ve yönetimini tebrik ediyorum.)