Başta kadınlar olmak üzere toplumun her kesiminden tepki alan “cinsel istismar düzenlemesi” geri çekildi. Kadınların ve çağdaş düşüncenin şimdilik zaferi!
Neden böyle söylüyorum; zira geri çekilen önergenin tartışıldığı günlerde, ilahiyatçı bir fıkıh profesörü önergeyi canhıraş savunuyor; üstelik yüzyıllar öncesinin fetvalarını, günümüzdeki yanlış uygulamalara dayanak olarak sunuyor. Bakın ne diyor fıkıhçı profesör:
“Cumhuriyetten önce İslam hukukunun uygulandığı herkesin malumudur. İslam hukukuna göre, bir kız çocuğunun ergenlik çağı 12-15, erkek çocuklarının ise 15 yaştır. Halkımız bu hükme dayanarak, asırlardır bu yaşta çocuklarını evlendirmiş ve günümüzde devam etmektedir. Bunun tecavüzle ne alakası var? ... Esasen devlet bu konuda, halkın dini inançlarını ve geleneğini dikkate almadan kanun çıkarmakla hata etmiştir. Kanunları çıkaranlar, halkın, ihtiyaçlarını, örf adetlerini dikkate almak durumundadır. Bizim halkımızın örfünü dikkate almadan, kanunlar, Avrupa halkının örflerine göre çıkarılınca (!) halkımızın asırlardır uyguladığı evlilikler kanun adamlarına takılınca, bu tür evlilikler tecavüz olarak adlandırılmaktadır.”
Bu ifadelerden sonra profesör, bu işin kökten halledilmesi için “evlilik yaşının uygulamaya göre yeniden düzenlenmesini” talep ediyor. Böylece kız çocuklarının 12 yaşından itibaren evlendirilebileceğini, hem geleneğe hem de dine dayandırmış oluyor!

ZAMANIN DEĞİŞMESİYLE HÜKÜMLER DEĞİŞİR

Öncelikle şunu soralım, bu hoca kendi kızlarını 12-13 yaşında evlendirmiş olabilir mi? Hakeza torunlarının bu yaşta evlenmesine rıza gösterir mi?
Ben cevap vereyim; hayır, zira bu ve benzer fetvaları savunanların, kızlarına yüksek tahsil yaptırdıklarını çok iyi biliyorum.
Bu beylere ikinci soru; gareziniz kırsal kesimdeki gariban aile çocuklarına mı? Zira çok iyi biliyorsunuz ki kentli ve eğitim seviyesi yüksek kesim -dindar olsun ya da olmasın- sizin bu fetvalarınızı dikkate almazlar.
Gelelim içtihat boyutuna: Fıkıh din değildir, yorumdur. Yorumlar Ahmet Cevdet Paşa’nın yazdığı, İslami hukuk kurallarını içeren Mecelle’deki “Ezmanın tagayyürü ile ahkâmın tagayyürü inkâr olunamaz” (zamanın değişmesiyle hükümler değişir) kaidesine tabidir.
Her çocuğun temel eğitiminin yanı sıra arzu ettiği alanlarda yükselmesi en tabi hakkıdır. Bu konuda devlet başta olmak üzere herkese sorumluluk düşer. 12 yaşındaki bir çocuğu evlendirmek, onun her türlü gelişiminin önünü tıkamaktır. Küçücük bedenine, zihni ve ruhsal gelişimine haksızlıktır.

İSLAM’A KİMSE İLKELLİK YÜKLEMESİN

Türkiye’de her gün 30 kadın tecavüze, 95 kadın tacize uğruyor.
2015’te 16 bin 957 çocuk istismarı sebebiyle dava açılmış.
Bu sadece bir yılın raporu, bir de yargıya intikal etmeyenler var.
İçinde yaşadığımız toplumsal gerçeklik buyken, din adamalarının, dışlayıcı ve tehditkâr geleneğe ve hükümlere karşı çocukları ve kadını koruması gerekmez mi?
Adı üzerinde çocuk... Bu yavrulara kadınlık ve annelik rolünü reva görmek hangi vicdan ölçüsüne sığar?
Kanunlar elbette toplumun ihtiyaçlarını, örf ve adetlerini dikkate almalı; ancak halk arasında geçerli olan kurallar insani değilse, ahlaki değilse, zamanın ruhuna uygun değilse, bunun devamından yana olmak İslami bir tavır olabilir mi?
İslam dinine, kimsenin, ilkel bir dindir dedirtmeye hakkı yoktur.
Ya da ilkel düşüncelerini, hiç kimse, İslam ile meşrulaştırmaya kalkmaksın. Ayıptır, günahtır.

MESELENİN ÖZÜ

Bu ve benzer pek çok konuda ortaya çıkmış içtihatlar, ataerkil ve tarım toplumuna göre yorumlanmıştır. Zihniyet tarihi üzerinden düşünecek olursak “çocuk evlilikleri” kavramını kullanmamız modern çağın ürünüdür. Evvelden böyle bir mefhum söz konusu değildir.
Aile kurumu, sosyolojide, modern ve modern öncesi şeklinde ele alınır. Modern öncesi aile, üretim birimidir. ‘Çocuk berekettir’ sözünün altında; tarla, zanaat, ırgat, asker vb. kavramlar yatar. Ortalama yaşam süresinin 30 olduğu da dikkate alınırsa, espri daha net anlaşılacaktır.
Oysa modern dönem evlilikleri özü itibariyle sevgi/aşk odaklıdır. Kur’an da evliliğin temeline sevgiyi (mevedde) ve şefkati (rahmet) koyar.
İnsanlık çizgisi ise yeni okumaları, yeni tahlilleri zorunlu kılıyor.
Ezcümle; İslam bir dindir. İnsan ile Allah arasındaki ilişkileri belirler. Birinci hedef budur. Allah ile insan arasındaki ilişkilerin yerini, dinin hedefi olarak, devletle insan ilişkilerine dönüştürdüğünüz zaman, din din olmaktan çıkar.
İslam’ı kamusal alana hükmettirme iddiaları ve çabaları sadece İslam karşıtlığını besliyor. Bu böyle biline...