Sevgili okuyucularım, Fethullah cemaatinin “Marifetlerini” izlemeyi sürdürüyoruz. Aman unutmayalım, şimdi cemaatin üzerine böylesine gidenler, onu devlete sokup kendi elleriyle güçlendiren ve her türlü pisliğe yol açanlardır.
Yani AKP hükümetleridir.
Bu husus hem de kendi sözleriyle defalarca ifade edilmiştir.
Şimdi yakındıklarına bakmayın...
Polisi, yargıyı, askeriyeyi ve kamu kurumlarının çoğunu cemaate onlar teslim etti...
Çünkü geçmişte işbirliği içindeydiler.
Aralarında hırgür çıkana kadar iki taraf birbirinin ayrılmaz ve sarsılmaz parçasıydı.

*  *  *

Şimdi size bu konuda somut bir örnek vereyim. Meclis tutanaklarına bakıyorum.
24 Mart 2011 günü TBMM’de Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısı görüşülüyor.
İktidarla cemaat o sırada henüz kapışmış değil...
Aralarındaki büyük dostluk devam ediyor.
Meclis kürsüsünde CHP Mersin Milletvekili İsa Gök şöyle diyor: (Meclis tutanaklarından özetliyorum.)
“ İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum... Şimdi Silivri’de tutuklu olan gazeteci Ahmet Şık, Nokta dergisinde Özden Örnek’in darbe günlüklerini yayınlayan gazeteci...
Ama gel gör ki, bu gazeteci bir kitap yazmak istiyor. Kitap “İmamın Ordusu” isimli. Bu kitapta, Emniyet teşkilatı içinde örgütlenen Fethullah Gülen cemaatinin, cemaat, tarikat, çete, ne derseniz deyin ama hayırlı hiçbir kelimeyi kullanamazsınız, olumlu tek bir kelimeyi Fethullah Gülen adından sonra
kullanamazsınız.(...)
Şimdi bu Fethullah Gülen Emniyet teşkilatına sızıyor, her birime giriyor, ama her birime. İstihbarata, KOM’ a, her yere giriyor ve bir gazeteci, araştırmacı bir gazeteci, bu teşkilatı, Emniyet teşkilatı içindeki Fethullahçı yapılanmayı deşifre ediyor, isim isim, makam makam buluyor. Kitap yazmak istiyor. Başına ne geliyor? Tutuklanıyor...”

*  *  *

Hemen ardından Bekir Bozdağ, AKP Grup Başkanvekili sıfatı ile İsa Gök’e yanıt vermek ve Fethullah’ı savunmak için kürsüye çıkıyor. (Yine tutanaklardan özetliyorum.)
“BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sataşma vesilesiyle söz aldım. (...)
Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir.
Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor, her şeyi de açık.
Devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şeyi göz önünde olan...
Yapılan hizmetlere baktığınızda siz bunu, hakkında herhangi bir savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birini “Çete” diye itham ederseniz ona karşı büyük bir haksızlık yaparsınız.
Kendisi burada yok ama siz çeteden yargılananları çete iddiasıyla soruşturulanları, kovuşturulanları, demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddiasıyla yargılananları milletvekili olmak için Meclis’e taşıma gayreti içerisinde olurken, temiz insanları “Çete” diye suçlamak kabul edilemez.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar.)”
Evet, Meclis tutanakları özetle böyle.

*  *  *

Bekir Bozdağ şimdi Adalet Bakanı...
Ve bu kimliği ile Fethullah hakkında en ağır suçlamalarda bulunuyor, suçlu olduğunu vurguluyor ve ABD hükümeti tarafından sınır dışı edilip Türkiye’ye iade edilmesi gerektiğini savunuyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu önümüzdeki günlerde veya haftalarda birlikte ABD’ye gidecekler, Fethullah’la ilgili dosyaları götürecekler ve iade talebini ABD hükümet yetkililerine karşı tekrar edecekler.

*  *  *

Varsayalım ABD hükümeti bu istemi incelerken, Bozdağ’ın Meclis’te yaptığı bu konuşmayı buldu ve kendisine sordu:
- “Sayın Bakan, 2011 yılında onu savunuyordunuz ama şimdi adamı bizden istiyorsunuz. Bu çelişkinin yasal gerekçesini bize açıklar mısınız!.. Örneğin hakkında verilmiş bir mahkûmiyet kararı var mıdır?”
Bu isteme karşı devlet ciddiyetiyle nasıl bir yanıt verilebilir?
Şöyle derseniz adama gülerler:
“Efendim o günlerde aramız iyi idi ama sonra cemaatle kapıştık ve birbirimize düşman olduk. Pastanın paylaşımı nedeniyle aramızda kavga çıktı. Tutuklama kararı falan yok ama iade etseniz fena olmaz!.. Hiç değilse başka bir ülkeye (Tayyip Erdoğan’ın deyişiyle) deport edin. (Sınırdışı edin.)”

*  *  *

Şimdi şu tabloya bir kez daha ve gerçekçi bakalım.
Bu iktidarın baştan sona bütün mensupları, Erdoğan dahil, aralarından su sızmadığı dönemde Fethullah ve cemaate övgüler düzüyor muydu?
Evet, düzüyordu!
Onları görmezden gelip her türlü desteği veren ve koskoca devleti ellerine teslim eden kendileri değil miydi?
Evet, kendileri idi!
Araları bozulunca cemaate “Bizden ne istediniz de vermedik” diye sitem eden Tayyip Erdoğan değil miydi?
Ta kendisiydi!

*  *  *

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bir hukukçu...
Dün Meclis kürsüsünde bile savunduğu Fethullah’ı bugün suçluyor, Türkiye’ye iadesini istiyor ve şimdi bu amaçla ABD’ye gidiyor.
Bu ikili ve çelişkili davranışını hukukla, hukuk adamlığı ile nasıl bağdaştırıyor!
Dün dündür, bugün bugündür mü diyor!