Sevgili okuyucularım, Avrupa Futbol Şampiyonası maçları için Türkiye’den yüzlerce beleşçi Fransa’ya götürüldü.
Bunu spor yazarı arkadaşlar yazdı ama iş orada kaldı.
Çıkan haberlere göre avantacıların sayısı 500’ün üzerinde.
Medyanın büyük çoğunluğunun Tayyipgiller iktidarı ve sarayla yakın ilişkisi olduğundan, işin üzerine fazla gidilemedi.
Korktular!
Beleşçilerin sayısı kaçtır, isimleri nedir, geçen günkü yazımda ben de sordum ama hiçbir yanıt verilmedi. Zaten verilmesini de beklemiyordum.
Ülkemizin her kesiminde şimdi yeni bir anlayış egemen... Ne yazarsanız yazın, ne söylerseniz söyleyin, işin içinde çok büyük bir yanlışınız ya da yalanınız yoksa yanıt verilmiyor.
Anlayış şöyle:
“İstediklerini yazsınlar, istediklerini söylesinler. Her gün yazacak değiller ya, birkaç gün sonra unutur giderler ve yaptıklarımız yanımıza kâr kalır!”

* * *

Şimdi burada bir kez daha soruyorum:
- Fransa’ya ense yapmaya Federasyon tarafından kaç beleşçi götürüldü?
- İsimleri ve görevleri nedir?
- Hangi nedenle onlar seçildi?
- Bu işin maliyeti (uçak, otel, yeme içme vesaire) toplam kaç para oldu?
Unutmayın!..
Kafilede yer alanların tamamına yakını yandaş, eş dost, Federasyon ve iktidardan torpilli.
Hepsi de varlıklı insanlar. İçlerinde bu avantaya ihtiyacı olan bir kişi bile yok.
Üstelik götürülenler arasında örneğin bir tek şehit yakını,başka spor dallarında uluslararası başarılara imza atmış bir sporcumuz falan da yok!
Malı yine beleşçi-yandaş-iktidardan torpilli yamyamlar götürdü, helal olsun!

Tayyip’in Paris programı belli oldu


Her gün her konuda konuşan çok sayın ve muhterem dünya liderimiz milli takımın ilk iki maçında uğradığı bozgun konusunda sessiz kalmayı yeğledi. Sonuçta üçüncü maçı kazandık da, gruptan çıkıp çıkmayacağımız dün bu yazıyı yazdığım sırada belli değildi.
Ancak saray ve hükümette görevli olan ve uçan sineği bile kaçırmayan danışmanlar ordusu bu konuda belli hazırlıkları bitirdi bile!..
Gruptan çıktığımız takdirde programın her aşaması hazır:
- Kaderin cilvesiyle elde edilen bu büyük başarıyı (!) kimselere bırakmak istemeyen dünya liderimiz özel uçağına binip Fransa’ya gidecek ve ilk maçımızda stadyumda boy gösterip takıma moral verecek.

* * *

Ancak sonrası çok daha önemli. Hazırlıklar sürüyor:
- Sadece maçı izlemekle yetinmeyecek. Hazır yolu oraya düşmüşken Paris’te bir toplu iftar düzenleyecek.
- Paris’in muhtarları iftara çağrılacak. Aynı uygulama Fransız artistleri ve şarkıcıları için de yapılacak. Türkiye’de başardığı büyük işleri onlara tercüman aracılığı ile anlatacak!

* * *

Her şey tamamlandı. Sonrası da çok ilginç! Duyduğuma göre Fransa’dan özel izin almış.
Hazır gitmişken Paris’te görkemli bir toplu açılış töreni düzenleyecek ve Fransız hükümeti ve özel sektör tarafından daha önceden yapılmış olan 320 tesisi törenle hizmete açacak.
Paris metrosu, hava limanı, hastaneler, bulvarlar, kebapçı dükkanları... Bazılarının yapımı Birinci Dünya Savaşı’nda bitmiş olsa da hepsinin açılışını uğurlu elleriyle bir kez daha yapmış olacak.

* * *

Son olarak Eyfel Kulesi’nin resmi açılış törenini yapacak. Toplu iftar gösterisinden sonra yanındaki kafile ile kulenin önüne gidip konuşma yapacak. Değerli baş danışmanı, dünkü yazımda sözünü ettiğim İlnur Çevik tarafından hazırlanan konuşma metni şöyle:
“Aziz ve değerli Paris’li hemşehrilerim... Bugün bu mübarek günde Eyfel Kulesi’nin açılış törenini yapmayı da Rabbim bize nasip etti. Bu kulenin 1889 yılında yapıldığını biliyorsunuz. Ancak Ankara’da gelen bir ihbar sayesinde ortaya çıkardık ki, kulenin resmi açılış töreni bugüne kadar yapılmamıştır! Böyle bir tesisin resmen açılmadan çalıştırılmasını içime sindiremedim. İşte o yüzden şimdi buradayız...”

* * *

Sonra Ankara’dan özel kutuyla getirilen kırmızı kurdeleyi yine uğurlu elleriyle kesecek ve şunları söyleyecek:
“Eyfel şu anda resmen açılmış olmaktadır. Ancak Paris’in göbeğinde böyle demir yığınlarından oluşan koskoca bir kulenin durması tamamen kaynak israfıdır.
Şimdi Paris belediyesinden bir ricam olacak.
Bu kuleyi bizim Binali hükümetine devredin. Bu büyük alanı daha sonra bizim yandaş müteahhitlere verip ranta açarız, buraya her biri 50 kattan oluşan en az 20 gökdelen dikeriz. Yarısı sizin yarısı bizim olur.”

* * *

Bu konuşma yapılırken danışmanlardan biri Fransız yetkililerin kulağına fısıldayacak:
“Müteahhitlerimiz çok iyidir, işlerini bilir! İçlerinde gerekirse milletin a’sına koyacaklar vardır, koymayacaklar vardır...”
Şaşıran Fransız yetkili belki soracak:
“Ekselans biz tam anlayamadık. Milletin a’sına koymak ne demektir?”
Danışmanlar o konuda hazırlıklı olacak, bunu kendisine kibarca anlatacak! Ama ya adam sorarsa...
“Acaba sizin yandaş müteahhit bu sözleriyle Türk milletinin mi, yoksa Fransız milletinin mi a’sını kastetmiş?”
Gel de yanıt ver bakalım!

* * *

Uzun lafın kısası, bizim milli takım gruptan çıkmayı başarırsa asıl kazanan Fransa olacak!
Bir dünya lideri maça gelip ülkelerini onurlandıracak, Paris’li muhtarları toplayıp nutuk atacak, iftar gösterisi yapacak, toplu açılış töreni düzenleyip 320 tesisi hizmete açacak ama en önemlisi, Eyfel Kulesi’nin açılışını yapıp tesisi hizmete sokacak!
Böylece AB’ye girmek için önümüzde hiçbir engel kalmayacak.
Haydi milli takım, bastır milli takım, şu gruptan çık!..
Başarı sizden, dualar ve üzerinde kavga ettiğiniz primler bizden!..