Sevgili okuyucularım, Türkiye gibi bir ülkede olanlara baktığınızda, Meclis’te temsil edilen bir muhalefet partisinin genel başkanı olmak kolaydır.
Ülke olarak bir sürü rezilliğin göbeğinde yaşıyoruz.
Ne söylesen, nasıl eleştirsen gider.
Böyle bir iktidarın karşısında muhalefet yapmak epeyce kolay bir iştir.
Konu boldur!.. Elinizi nereye atsanız maden bulursunuz...
Yeter ki siz sorumlu bir muhalefet partisi olun, yeter ki iktidar partisinin kucağına oturmayın...
Ya da onun bastonu, stepnesi, kurtarıcı meleği olmaya soyunmayın.
Ancak adam gibi muhalefet lideri olmak hem zordur, hem de her kula nasip olmaz.

*  *  *

Bu söylediklerimin ışığı altında şimdi bir de gelin, şu Devlet Bahçeli’nin tutumuna, tavırlarına bakın!
Daha da önemlisi, sergilediği şu acayip muhalefet gösterilerine bakın!
Beyefendi acaba bu iktidarın ortağı mıdır?
Görevi iktidara her seferinde el uzatıp kuyudan çıkarmak mıdır?

*  *  *

AKP’nin ısrarla peşinden koşturmakta olduğu başkanlık konusu uzun süredir gündemden düşmüştü.
Beyefendi Meclis’te durup dururken bir konuşma yaptı, bu soğumuş konuyu altın tepsi içerisinde yine onlara sundu, yol gösterdi.
Çanak tuttu, “Getirin bu olayı gündeme, referanduma götürelim” dedi...
Ve iktidar partisi bu sözlerin üzerine balıklama atladı...
Hatta referandum takvimini bile belirledi...
Önümüzdeki nisan ayı...

*  *  *

Devlet Bahçeli gibi bir muhalefet partisi başkanı, bildiğim kadarıyla bugüne kadar Cumhuriyet tarihinde görülmedi.
Dikkat ediniz, “Muhalefet lideri” demiyorum, “Muhalefet partisi başkanı” diyorum...
Çünkü lider olmak kolay değildir.
Ama parti başkanı olmak, kendi seçtirdiği delegeler sayesinde o makama demir atıp zamkla yapışmak çok daha kolaydır.

*  *  *

Başkanlık sistemine niçin çanak tutuyor?
Devletin yasama, yargı, yürütme yetkilerinin tamamı bir tek kişinin insafına terk edilecek, bütün güç ve yetki Recep Bey’in ellerine tek başına verilecek, parlamenter sistemin dibine dinamit konulacak...
Acaba bu sistemi niçin arzu ediyor?
Devlet Bey bunu partisinin tabanına sordu mu?
Hayır, sormadı.
MHP’nin benim bildiğim ülkücü tabanı yurtseverdir. Bu gibi konularda genel başkanının arkasında durmaz.

*  *  *

Devlet Bahçeli muhalefet yapmıyor, muhalefetçilik oynayıp kendi tabanı başta olmak üzere toplumu kandırmaya çalışıyor.
Ben AKP’nin yerinde olsam, başkanlık sistemi önümüzdeki aylarda geldiği takdirde Devlet Bey’i ödüllendiririm!..
Örneğin onu Başkan Yardımcısı yaparım, partinin önüne bir de heykelini diktiririm.
Bu kadar hizmeti, vatan uğruna katlandığı fedakarlıklar boşa gitmemiş olur.

Anne ile bebeğin çilesi


Burada sizlere sık sık, cemaat kesiminden olup haksızlığa uğradığını savunan kimselerden gelen mektupları iletiyorum.
Cemaatle yıllarca kavga etmiş bir gazeteci olsam da, bu benim insanlık görevimdir.
Özellikle anneleriyle birlikte tutuklanan küçük bebeklerin, ya da bebekleriyle birlikte tutuklanan annelerin dramına dikkat çekmeye çalışıyorum.
Aşağıdaki mektubu yazan genç adamı dün arayıp konuştum. Cemaate yakın olduklarını inkar etmedi. Mektupta adı geçen pansiyon cemaate aitmiş. Ayrıca geçmiş yıllarda Bank Asya’da altın hesabı açtırıp sonra kapatmışlar, altınların yarısı da orada kalmış.
Yaşanan olaylar hiç de normal değil. Kurunun yanında yaş da yanıyor, suçluların yanında masum insanlara çile çektiriliyor.
Teröre, darbeye bulaşmamış şu anneyi tutuklamak şart mı acaba?

*  *  *

“Hayırlı günler Emin Bey. Biz Konya’da ikamet ediyoruz. Eşim 11 Ekim günü İstanbul Sancaktepe’de doğum yaptı. 12 Ekim günü babasının evinde idik.
Polisler geldiler, eşimi bir günlük bebeği ile birlikte gözaltına aldılar. Bebeğin ateşi çıktığı için Sultanbeyli devlet Hastanesi’ne götürdüler. Burası yüksek ateş ve sarılık teşhisiyle Pendik Devlet Hastanesi’ne sevk etti.
Fakat anne ve bebeği hastaneye götürmeden tekrar karakola götürdüler. Bebek ateşler içinde karakolda beklerken Konya’dan ekip gelip sizi götürecek dediler ve öylece bekledik.
Biz gelen ekip bizi hastaneye götürür derken onlar savcının talimatı var hemen gitmeliyiz deyip dokuz saatlik yolu iki gün önce doğum yapmış ve dikişleri bulunan anneye ve yüksek ateşi bulunan bebeğe çektirdiler. Yalnız polisler siz ne zaman isterseniz (hastaneye gitmek için) yolda dururuz demişler. Teşekkür ederim.
Memlekete gelir gelmez hastaneye yattı ve Beyşehir Devlet Hastanesi’ndeki doktorlar dört gün boyunca eşimi ifadeye yollamadı.
Beşinci gün savcılığa ifadeye gittiğimizde önümüze ByLock diye bir şey koydular ve kırmızı listedesin dediler. Daha önce ne gördüğümüz ne de duyduğumuz ve dahası ne olduğunu dahi bilmediğimiz bir şeyden dolayı eşimi tutukladılar.
Eşim daha önce kapatılan bir pansiyonda görevliydi. Uzun zamandır ayrılmayı düşünmüş ama doğacak bebeğimizin masrafları olur düşüncesiyle ve dört aylık doğum parasını da almak için bekliyordu.
Şimdi bir haftalık bebeğimizle Konya Cezaevi’nde yatıyor. Lütfen sesimizi duyurun ve bir şeyler yapın.”
Ne yapmalı, ne demeli...