Ahmet Davutoğlu konuştu:
“Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak bile kımıldamaz!..”
Yıl 2016. Recep Tayyip Erdoğan konuştu:
“Darbeyi eniştem haber verdi!..” (Kız kardeşinin eşi Ziya İlgen.)
Yıl 2015. Fransa’da teröristler Charlie Hebdo isimli mizah dergisini basıp çok sayıda insan öldürdü.
Recep Tayyip Erdoğan konuştu:
“Eyy Fransa, senin istihbarat servisin uyuyor muydu?..”
Yıl 2016. Türkiye’de darbe girişimi oldu. Bu olayı eniştesinden duyan Recep Tayyip yine konuştu:
“İstihbarat zaafımız olduğu anlaşılıyor!..”
(Tek çare enişteyi MİT’in başına getirmek!)

*  *  *

Yıl 2013. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu:
“OHAL’i biz kaldırdık. Kürt kardeşlerim bize hep şunu söylediler. OHAL kaldırılsın, başka bir şey istemiyoruz... OHAL kalktı ama maalesef herhangi bir (olumlu) gelişme yok.”
Yıl 2015. Adalet Bakanı Cemil Çiçek OHAL isteyenlere sert çıktı!
“OHAL olmadan sınırlar korunmuyor mu? 20 yıldır OHAL vardı da ne oldu?..”

*  *  *

Devlet Bahçeli Güneydoğu’da OHAL ilan edilmesini istemişti. Dünya liderimiz bu lafın altında elbette ki kalamazdı.
Meclis kürsüsünden hemen yanıt verdi:
“Çıkıp OHAL ilan edin, açılımdan (Kürtçülük açılımından) vazgeçin diyorlar. Allah aşkına soruyorum, 73 milyonun yüreği sızlarken bunu konuşmanın zamanı mı? Terör örgütü, OHAL yeniden ilan edilsin ve Türkiye yeniden 90’lı yılların ülkesi olsun diye kanlı eylemler yapıyor. Ankara’dan birileri de buna yağ sürüyor.”
Sözlerini sürdürdü ve adına OHAL denilen nesnenin iç yüzünü şöyle anlattı:
“OHAL yerleşim bölgelerini boşaltmaktır. Eğitime ara vermektir. Tehlike var diye binaları yıkmaktır. Temel ihtiyaç maddelerine el koymaktır. Sokağa çıkma yasağıdır. 1987’de OHAL ilan edildi ve biz kaldırıncaya kadar devam etti. Hangi yaraya merhem oldu, hangi sorunu çözdü? Yasaklarla, kısıtlamalarla, tecritle ne terör geriledi, ne kayıplar azaldı. Aksine gerilim arttı. OHAL terörü derinleştirdi, bölge halkını mağdur etti. OHAL istemek terörün diline teslim olmaktır...”

*  *  *

Partisinin bir toplantısında milletvekilleri kendisine sordu:
“OHAL ilan etmeyi düşünüyor musunuz?”
Yanıt verdi:
“Böyle bir planımız yok. TSK’nın da böyle bir isteği yok. Geçmişte yapılan çalışmalar da zaten bu tip uygulamaların başarılı olmadığını gösterdi. Mücadelemize demokrasiden taviz vermeden devam edeceğiz!”
(Demek ki OHAL gelince demokrasiden taviz veriliyormuş!)

*  *  *

Yıl 2016, günlerden 20 Temmuz...
Dünya liderimiz gece geç saatlerde OHAL açıklaması yaptı:
“Bu uygulama kesinlikle demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir. Tam tersine bu değerleri koruma, yükseltme ve geliştirme adınadır.”

*  *  *

Biz de haddimiz olmayarak bu konuda anayasa ve yasalarda öngörülen hükümlere bakıp bundan sonra neler olacağını bir kez daha anımsama olanağını bulduk:
Hak ve özgürlüklere kısıtlama ve sınırlama...
Toplantı ve gösteri yasakları...
Herkes için evinde, işyerinde, sokakta yakalama ve gözaltı emri...
Kişilerin evlerinin, işyerlerinin üstlerinin ve araçlarının aranması...
Gözaltı sürelerinin hükümetin istediği kadar uzatılması...
Sokağa çıkmayı yasaklamak...
İhtar yapılmadan vur emri yetkisi...
Bütün kararların kanunla değil kararnamelerle alınması...
Medyanın sansüre tabi tutulması, yayın yasakları getirilmesi...
Gerek görülen kamu görevlilerinin sorgusuz sualsiz kovulması...
Bu konularda yargıda hak aramak, dava açmak falan söz konusu değil.
Yani bu yeni durumda her şey dünya liderimizin geçmişteki sözleriyle
tam bir uyum (!) içerisinde.
Hele kendisinin deyişiyle “Demokrasi, hukuk ve özgürlüklere ters düşecek” bir durum asla yok!
Başarılar dilerim.