Sevgili okuyucularım yıllar ne çabuk geçti, 2013 gezi olaylarından bu yana üç yılı devirmiş olduk.
AKP iktidarının baskıcı yüzü 2007 yılında ortaya çıkmıştı.
Hiç yoktan, adına Ergenekon silahlı terör örgütü denilen bir dava icat ettiler. Tamamen düzmece idi. Ellerindeki polis ve yargı gücünü seferber edip kendilerine karşı olan masum insanları tutuklattılar.
O sırada cemaatle henüz kapışmamışlardı! Cemaat bütün gücünü ve desteğini iktidardan alırdı.
İkisi işbirliği yapıp Silivri cezaevini doldurmayı başardılar!
Asker, gazeteci, siyasetçi, işadamı, hukukçu, Allah ne verdiyse herkes bu kumpas sayesinde içeri tıkıldı.
2009’da piyasaya Balyoz davası sürüldü. Bu kez hedefte Türk ordusu vardı.
Ordumuzu mahvettiler, bütün dengelerini bozdular.
Bunları yaparken sadece ve sadece bir tek amaçları vardı:
Ergenekon ve Balyoz’dan tutuklananların üzerinden topluma korku salmak, sindirmek, ses çıkaramaz ve tepki veremez duruma getirmek.
İtiraf edelim, bu taktik başarılı oldu!
Zaten sessiz, ürkek ve tepkisiz olan toplumun sesi kısıldı.
AKP-cemaat işbirliği hedefe ulaşmıştı.
Ancak Türkiye sessizce, için için kaynıyordu.

*  *  *

Bütün bunlar olurken, Türkiye’de bir anda farklı gelişmeler yaşandı. Taksim’de Gezi parkında belediye tarafından kesilen ağaçlar sonrasında protestolar oldu, olaylar çıktı...
Ve korkutma-sindirme yöntemleri polis eliyle hemen devreye sokuldu.
İnsanların üzerine ateş edildi, tonlarca su sıkıldı, tonlarca gaz püskürtüldü.
Olaylar Türkiye’nin dört bir yanında büyüdü.
Kitleler sokağa dökülmüştü. Milyonlarca kişi artık sokakta idi. Polis sadece su ve gaz değil silah da kullandı, insanlar öldürüldü.
Hükümet gücünü yitiriyordu. Yorgun düşen polis kaldırımlarda yatıp uyuyor, görevi aksatıyordu.
Her kritik olayda olduğu gibi iktidar yargısı yine devreye sokuldu, tutuklamalar başladı. Adam öldüren polisler bile korunup kollanırken nice suçsuz insan bir anda cezaevlerine tıkıldı.
Hükümet korkmuştu.

*  *  *

Toplum üzerinde psikolojik baskı uygulamak amacıyla yine yalanlara sarıldı!..
Eylemlere katılanlar camilerde içki içmişti!
Kabataş’ta AKP’li Bahçelievler belediye başkanının başı örtülü gelinine topluca saldırıp yere yatırmışlar, caddenin ortasında üzerine işemişlerdi! Zavallı gelin hanım fantezilerini anlattıkça anlatıyordu. Adamların belden yukarısı çıplaktı! Başlarında bandana, ellerinde deri eldiven ve kırbaçlar vardı!
İktidar medyası bu yalanı ballandıra ballandıra anlatırken, bir Hürriyet gazetesi yazarı da hiç utanıp sıkılmadan videoları gördüğünü, anlatılanların doğru olduğunu savunuyordu.
İşin ilginç yanı, Recep Tayyip bunları sanki doğruymuş gibi Meclis kürsüsünden anlatıyordu!
Sonra her şey ortaya çıktı... Hepsi yalandı. Ne camilerde içki içilmiş, ne de gelin hanıma saldırıp üzerine işeyen olmuştu.
Gezi olaylarında sekiz genç can verdi. Bazılarını polis vurmuş, bazılarını iktidarın militanları sokaklarda linç etmişti.
Bazıları ise gözlerine isabet eden gaz fişekleriyle kör olmuştu.

*  *  *

Hükümet ve cemaatin kadroları, olayları şiddet kullanarak bastırmayı başardı. Kesinlikle inanıyorum, direniş bir süre daha devam etseydi yorgun polis ister istemez pes edecek, ülkede dengeler değişecekti.
Polis ve yargı gücüyle sindirilmiş, korkutulmuş, uyuşturulmuş, morfinlenmiş, ses çıkaramaz, tepki veremez duruma düşürülmüş olan bir toplumun böylesine eylem koyması inanılır gibi değildi.
Gezi olayları bir mucize idi.
Organize eden örgütler ve elebaşılar yoktu.
Türkiye’nin dört bir yanında kendiliğinden oluşmuştu.
AKP iktidarı şaşırmış ve en büyük dersi işte o zaman, bundan üç yıl önce almıştı.
Cumhuriyet tarihine onurla geçen Gezi olaylarını unutmayalım.

Bugün yine miting var!


Sevgili okuyucularım, bu iktidar sayesinde toplum karpuz gibi bölündü, insanlar birbirine düşman oldu.
Karşımızda kendisi için her gün bir fırsat yaratıp nutuk atan ve bu yolla toplumu geren biri var.
Recep Tayyip Erdoğan!
Bugün aynı şeyi İstanbul’da yine yapacak... Büyük mitingin hazırlıkları tamamlandı.
Paralar Büyükşehir Belediyesi tarafından harcandı, çakma surlar inşa edildi, bunlar çakma askerler tarafından ele geçirilecek!
İstanbul’un fethinin yıldönümü!
Bindirilmiş partili kıtalar, öğrenciler, kamu kurumları çalışanları miting alanına zorla ve resmi yazıyla taşınacak, ellerine birer bayrak tutuşturulacak, kumanya dağıtılacak ve televizyon görüntüleri için kalabalık yaratılacak.
Halkın milyarlarca lirası propaganda uğruna yine uçtu gitti.
Bütün televizyon kanalları her zaman olduğu gibi onun sözlerini canlı yayında sizlere aktaracak.

*  *  *

Göreceksiniz, bugünkü konuşmasında İstanbul’un fethi sadece çerez olacaktır.
Tarafsızlığını, bu konuda etmiş olduğu namus ve şeref yeminini, devletin tepesinde olduğunu falan unutup yine birilerine bindirecek, muhalefete ve özellikle CHP’ye veryansın edecek, Fatih Sultan Mehmet’i bile günlük siyaseti için kullanmaktan kaçınmayacaktır.
Her zaman yaptığı gibi cumhurbaşkanı değil, bir parti başkanı edasıyla esip gürleyecektir.

*  *  *

Siz istediğiniz kadar düşünün “Yahu fetih yıldönümünde bu sözlerin işi ne” diye, yanıtını bulamazsınız.
Konuşmadan duramıyor.
Kendisini yarın da muhtarlar ya da kuş sevenler derneği toplantılarından birinde nutuk atarken (yani ekranda gizlenen cam aygıttan okurken) görürseniz sakın ola ki şaşırmayın!
Konuş babam konuş, nasıl olsa canlı yayın garanti.
Bugün sırada İstanbul’un fethi var, yarına Allah kerim.