Sevgili okuyucularım, yargıyı bütünüyle ele geçiren hükümet son birkaç hafta içerisinde binlerce hakim ve savcının atamasını gerçekleştirdi.
Bazıları terfi ettirildi ama çoğu sürgüne uğradı.
Adalet artık siyasi iktidarın emrinde ve hizmetinde.
Sadece adli ve idari yargı değil...
Yüksek yargı da öyle.
Dünyanın hangi ülkesinde adli ve idari yargının en üst düzeydeki “Başkanları”, her anında siyasetin içinde ve göbeğinde olan cumhurbaşkanının yanında sağda solda gezinip çay hasadı yaparken poz verirler!
Biz bunu bile yaşadık.
Yargıtay Başkanı olan beyefendi ile Danıştay Başkanı olan hanımefendi Tayyip’le birlikte Rize’ye gidip çay hasadı yaptılar...
Danıştay Başkanı yine Tayyip’le birlikte Kırşehir’e gidip öğrenci yurdu açılışında bulundu.

*  *  *

Bunlar başka bir ülkede olsa kıyamet kopar, yargı çevreleri, hakimler, savcılar ve hukukçular başta olmak üzere bütün kamuoyu ayağa kalkıp protesto eder.
Bizde ise birkaç istisna, birkaç hukukçu dışında tık yok.
Şimdi hükümetin Meclis’ten geçirmekte olduğu yasa ile Yargıtay ve Danıştay’ın içi boşaltılıyor.
Yüksek mahkeme üyelerinin çoğu tasfiyeye tabi tutulacak.
Kazanılmış hakları sıfırlanacak, bir bölümü görevden alınıp başka yerlere atanacak.
Türkiye böyle bir hadiseye darbe dönemlerinde bile tanık olmamıştı.
Hukuk çiğneniyor, anayasa ve yasalar yok sayılıyor, adalet tümüyle iktidarın emrine veriliyor...
Ama bu iki yüksek yargı organının çay toplayan başkanları yerlerinde bırakılıyor!

*  *  *

Yargıtay ve Danıştay’da yüzlerce üye var. Çoğu emeklilik hakkını kazanmış durumda...
Biz beklerdik ki hiç değilse içlerinden bir bölümü çıksın ortaya mertçe konuşsun:
“Bu yapılanlar anayasa ve yasalara aykırıdır. Hukukun çiğnenmesini protesto ediyor ve emekliliğimizi istiyoruz...”
Ancak gelin görün ki bunu yapan olmadı...
Zira hepsinin bir umudu var:
“İnşallah torbadan benim ismim çıkmaz, burada üye olarak kalırım.”
Elbette ki isimler torbadan çıkmayacak...
Elbette ki çekiliş yapılmayacak...
Kimlerin şutlanacağına ve kimlerin kalacağına iktidarın emrindeki HSYK karar verecek!

*  *  *

Bu durumda hepsi Allah’a dua ederek bekleşiyor...
“Bana dokunmasınlar Yarabbim, amin!..”
Oysa bazıları bir araya gelip yapılanları hukuk adına protesto edebilirdi.
Bir açıklama yapar, istifa dilekçelerini verip emekliye ayrılırlardı.
Onurlu bir davranış olurdu...
Dediğim gibi, hemen hepsi emeklilik hakkını kazanmış kimseler. Hiçbiri boşta kalacak değil.
Avukatlık yaparlar, danışmanlık yaparlar, namerde muhtaç olmazlar, aç ve açıkta kalmazlar.
Onlara yol göstermek haddim değil ama böyle onurlu davranışlar için vakit henüz geçmedi.

*  *  *

Türkiye’de 100’den fazla hukuk fakültesi var. Burada isim saymak yakışıksız olur, bir bölümü dandik üniversitelerin göstermelik hukuk fakülteleri.
Sağdan soldan toparlanan hocalarla eğitim veriyorlar.
Aynen bazı tıp fakülteleri gibi. Oralardan çıkan doktorların niteliği konusunda bütün tıp aleminin ciddi kuşkuları var.
Hukuk fakülteleri de öyle...
Yarım yamalak kadrolarda yetiştirilen, bazıları hukukun h’sından bile haberdar olmayan ama “Hukukçu” diploması verilen gençler.

*  *  *

Sağlam olsun göstermelik olsun, bu hukuk fakültelerinde bin’den fazla öğretim üyesi var...
Hemen hepsi hukukçu...
Profesör, doçent, yardımcı doçent...
Türkiye’de anayasa ve yasalar böylesine çiğnenir ve yargı iktidarın emrine sokulurken, Yargıtay ve Danıştay bile hükümet tarafından şimdi hallaç pamuğu gibi atılırken, siz bu fakültelerden, bu hukukçu öğretim üyelerinden bugüne kadar toplu bir ses duydunuz mu?
Duymadınız.
Peki şu olanlar konusunda bu hukuk fakültelerinden, dekanlarından, onların bin’i aşkın anlı şanlı hocalarından (birkaç bireysel olay dışında) bir tepki duydunuz mu?
Tamam, onların önemli bir bölümü yandaş.
Kendi yandaş üniversiteleri onlara paye verip doçent, profesör yapıyor.
İyi de kardeşim, bu hocaların içinde herhalde yandaş olmayan birkaç yüz kişi vardır.
Onlar acaba nerede?
Neden korkuyorlar, YÖK’ten mi?

*  *  *

Sevgili okuyucularım, Türkiye’nin hukuk alanındaki içler acısı halini görüyorsunuz.
Hukuk ve adalet altüst edilirken yüksek yargıdan, üniversite ve hukuk fakültelerinden, kimseden korkmaması gereken yüksek yargı üyeleri ile üniversite hocası hukukçulardan en ufak bir tepki yok.
Hepsi korkutulmuş, susturulmuş, sütre gerisine çekilmeye ve sessiz kalmaya zorlanmış, iktidar ise almış başını gidiyor.
Herkes kendi derdine düşmüş, kendi başının çaresine bakıyor...
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyor!
Bu kadarı da hayret bir şey yaaa!
En iyisi çay toplamaya devam galiba!