Türkiye’nin içine düştüğü çıkmazı gördükçe Büyük Önder Atatürk’e her zamankinden daha çok muhtaç hale geldiğimizi anlıyoruz...
Bir bataklığın içinde çırpınıyoruz!..
Çırpındıkça da batıyoruz!..
Atatürk ilke ve devrimlerini silip atmak, onun hedeflerini unutturmak için her türlü çabayı sürdüren bir kadro, Türkiye’yi bir beladan başka bir belaya sürüklüyor...
Bir Esad takıntısı...
Bir Suriye cinneti...
Türkiye’nin başına üç-dört türlü bela açtı!..

* * *

Bunlar bir zamanlar Şam’a gidip namaz kılma hayallerindeyken, şimdi Suriye’de sınırımızın dibindeki Türkmenlere bile sahip çıkamaz hale geldik...
Suriye’deki iç savaşa elimizi sokup karıştırdık, karşımızda IŞİD ve PYD’yi bulduk, Rusya’yı da sonunda düşmanımız yaptık!..
Sana ne Suriye’den...
Hayır, biz bölgede oyun kurucuyduk!!!
Kibir abidesi gibi ortalıkta dolanan kifayetsiz muhterislere göre, bizden habersiz bölgede yaprak bile kıpırdamazdı...
Şimdi ne yaprak kaldı, ne ağaç...
Güya oyun kurucuyduk, tribünden bile attılar bizi...

* * *

Esad’ı devirmek için ne oldukları bilinmeyen, adına “Özgür Suriye Ordusu” denilen grupları desteklediler, karşımıza IŞİD çıktı...
PYD için “PKK’nın Suriye kolu” dedik; PYD, Rusya ve ABD’nin müttefiki oldu...
AKP iktidarı “PYD terör örgütüdür” diye yırtınıyor, Obama özel temsilcisini PYD’ye gönderiyor ve özel temsilciye PKK’lı terörist plaket veriyor... Askeri üniformalı PYD’linin kolunda “Rojava Ordusu” yazıyor!..
Rusya ile ABD, PYD’ye her türlü silah ve mühimmatı veriyor, bunların bir kısmını PKK Cizre ve Sur’da kullanıyor...
İktidarın ise hiçbir etkinliği kalmamış, sadece laf üretiyor...

* * *

Sınırımızdan dışarı burnumuzu dahi çıkaramaz duruma düştük...
IŞİD’e ve diğer terörist unsurlara karşı Suriye’ye uçak kaldıramıyoruz...
Rusya, “Suriye hava sahasına girsinler de görelim” diye Türkiye’yi açıktan tehdit edip alaya alıyor, ağzımızı açamıyoruz...
Rusya yine hava sahamızı ihlal ediyor, geçen defaki korkumuzdan üstüne gidemiyoruz, yalayıp yutuyoruz...
Rusya Türkmenleri vuruyor, bizimkiler iki laf edip çenesini kapatıyor...
Güya Türkmenlere yardım ediyorduk, şimdi Bayırbucak’ta Türkmen kalmadı...
Hepsi yerlerinden yurtlarından oldu, Türkiye’ye göç ediyor...
Ege sahillerimizde ise bir trajedi hüküm sürüyor...
Türkiye’de gelecek göremeyen Suriyeli sığınmacılar, kendilerini uygar ülkelere atmak için ölümü göze alıyorlar ve ölüm onları Ege Denizi’nde buluyor...
Her gün bir facia haberi alıyoruz; bu trajedinin sorumlusu da AKP iktidarıdır!...

* * *

Hâlâ akıllanmadılar...
Saddam diktatördü, tamam...
Ama o gitti Irak’ın haline bakın, fiilen üçe bölündü, bombaların patlamadığı gün yok...
Kaddafi alay konusu olan bir diktatördü, adamı linç ettiler, şimdi Libya’da iç savaş var...
“Kardeşimiz” dedikleri Esad’ı devirmek istediler, içişlerine burunlarını soktular, oradaki iç savaş Türkiye’yi bile perişan etti...
Ne oldu Arap baharına?..
Sadece şimdilik Mısır’da istikrar var...
Çünkü bizimkilerin kolu ve gücü (!) oraya kadar uzanamadı...
Sisi darbe yaptı, ama Mısır’da istikrarı sağladı...
İktidarın, radikal İslamcı Mursi’yi desteklemesi fayda etmedi!..

* * *

Bütün bunları gördükten sonra Büyük Önder Atatürk’ü her zamankinden daha çok anıyor ve arıyoruz...
O, verdiği Kurtuluş Savaşı ile Türkiye’yi işgalden kurtardı, Cumhuriyet’i kurdu;
Bunlar Cumhuriyet’in değerlerini yerle bir etmek için her yolu denedi, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığının içine sürükleyip başını bir beladan ötekine soktu!..
Ve şimdi halimizi görüyorsunuz...
Her gün minnetle andığımız Atatürk’ü nasıl aramayalım?..
Ama şunu da bilelim:
Atatürk gibi bir dahi bu dünyaya bir daha gelmeyecek!..