Euro 2016... Nice sokakları... Alman’ı Türk’ü, İspanyol’u Polonyalısı bir arada sevinç çığlıklarıyla, sloganlarla ülkelerini destekliyor. Kazanmışlar, kaybetmişler farketmiyor. Herbirinin elinde bayrak, flama, forma üstlerinde kavgasız, gürültüsüz de olabiliyormuş demek diyorsunuz. Sporun, futbolun birleştirici ruhunu, aklıselim tarafını içselleştirmişseniz ‘futbol bahane dostluk, eğlence şahane’ kıvamına geliyorsunuz. Tabii bu dostluk ortamında hemen aklıma Gezi sürecinde üç ezeli rakibi bir araya getiren o unutulmaz kareler geldi. Taraftarların omuz omuza vererek BJK, FB, GS formalarıyla Taksim’de kardeşçe yürüdüğü muhteşem günler! Sonuç ne olursa olsun, kazanan-kaybeden kim olursa olsun insanlığı, barışı, diyaloğu içine sindirebilmiş medeniyetler her zaman kazanıyor. Kanla, kavgayla, dövüşle, savaşla beslenenler kibirlerinde, kötü kalplerinde yok olup gidiyor. Ve gidenin arkasından değil dua, esamesi bile okunmuyor. Biliyorsunuz turnuvanın global sponsoru Hyundai. Hyundai Türkiye’nin de efsane patronu Ali Kibar ve oğlu Kerem Kibar’ın insanca, mütevazı duruşu, ülkeme ve insanlığa dair pozitifliği, benim de olumlu duygularıma katkıda bulundu tabi. Teşekkür ederim Kibar Ailesi’ne. Ben Euro 2016’ yı bu umut dolu duygularımla seyretmeye devam edeceğim.

harbiye-3


Son! Harbiye konserleri


Harbiye Açıkhava Konserleri bu yaz da başladı ama anladığım kadarıyla o anılarımızı bıraktığımız tarihi mekan yaz sonu itibariyle artık olmayacakmış. Biraz daha büyütülecek, üstü kapatılacak, yepisyeni olacak imiş. Tarihi Atatürk Kültür Merkezi’nin hali ortadayken insan şüpheyle yaklaşıyor bu tür ‘yeni’ liklere. Cemil Topuzlu nasıl bir hüviyete kavuşacak onu bilemiyorum ama Atlantis Yapım’ın organizasyonunda halen devam eden Vodafone Red Konserleri’ni kaçırmayın derim. Mesela bu akşam efsane MFÖ sahnede. 24’ünde müziği bıraktım deyip gerisin geri koşar adım dönen Teoman, 25’inde ise Doğulugillerden Kenan sahne alacak. Benim ilk gençliğime tatlı bir dokunuşu vardır Açıkhava Tiyatrosu’nun. Anıtlar Kurulu ne der bilemem ama böylesi tarihi bir yapının yıkılacağına çok inanmıyorum. Belki birkaç tadilatla hayatına devam edecektir. Fakat tadilat derken Aspendos Tiyatrosu’nun başına gelenleri kastetmiyorum tabii. Hani şu kör gözün parmağına soktukları mermerli restorasyon rezilliği var ya !!! İşte o.

merve-1


Azmin adı: Merve


Merve Karakaya bir sporcu. Mucizeler yaratmış, küllerinden doğmuş bir şampiyon o. Dünya 2.liği elde etmiş, Türkiye Şampiyonu bir milli sporcu. Hayatına baktıkça azmin insana neler kazandırdığını görüyorum. Yeter ki iste, başarırsın diyor Merve kazandığı zaferlerde. Dans yarışmalarında sayısız birinciliklerinden sonra kendisine ait ‘Bellyfit’ dersi ile fitness sporuna yeni bir soluk getirmiş. Başarıları birbirini kovalarken 2012 Kasım’ında geçirdiği trafik kazasıyla hayatı tamamen değişmiş Merve’nin. Köprücük kemiği, dizi ve kaburgaları kazada kırılmış. Kafasına aldığı darbede ile sol bacağını kullanamaz hale gelmiş. Doktorlar spor hayatın bitti demişler ama Merve yılmamış. Azmetmiş. Tam 1 buçuk yıl yatakta tedavi görmüş. Yetmemiş, gece gündüz çalışmış, fitnessla ayağa kalkmış. Bitti denilen spor yaşamını bileğinin hakkıyla yeniden kazanmış. Kendi imkanlarıyla yarışmalara hazırlanıp bikini fitness dalında önce Türkiye Şampiyonu ardından İtalya’da Dünya 2.si olmuş. Hedefi şimdi Dünya Şampiyonluğu. Eminim bunu da yapacaktır. Sponsoru olursa daha da iyisini yapacaktır. Merve’nin azmine şapka çıkarmayıp da ne yapmalı! Bravo Merve sana bravo!

ibiza-2


Ibiza’ya bir iki!


Bizim havayolu şirketlerine bir haller oldu farkında mısınız ? THY’de Sözcü gibi çok satan, tıklanan ve çokça kitlesi olan gazeteleri uçak ve loungelara almamalarından bahsetmiyorum elbette. Harika bir değişim içinde uçak firmalarımız.  Son olarak BoraJet’in reklamlarından, gelen maillerinden anladığım kadarıyla Ibiza uçuşlarına da imza atıyorlar. Ay sonundan itibaren vatandaş atlayacak Sabiha Gökçen’den tak diye kalkan BoraJet uçağına, şak diye Ibiza’ya iniverecek. Aktarma yok, valiz taşıma derdi yok. Harikulade bir yenilik bu. Özellikle gençlerin ve benim gibi genç düşünenlerin tercih ettiği bir havayolu Bora. Mykonos, Rodos, Beyrut uçuşlarının doluluğundan da bu anlaşılıyor zaten. Yurt içi seferlerinde de gayet aktifler. Fatih Akol ve Onur Akgül Beyefendiler’e helal olsun. Belki seneye Floransa’ya da direkt uçarlar. Belli mi olur!?

regnum-1


Turizmin yüz akı Regnum Carya


Antalya turizmi genel olarak büyük sıkıntılar yaşıyor. İnşallah yakın zamanda bu soruna çare bulunur. Hafta içinde Belek sahillerinde boy gösteren Regnum Carya Golf ve Spa Resort’taydım. Doluluk yüzde 80 civarında. Yöredeki otellere baktığınızda harikulade bir oran. Zira hem sahil turizmi hem de golf turizmi açısından dünya çapında bir tesis. Zaten Kasım ayındaki G-20 Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasından ne kadar değerli ve özellikli bir otel olduğunu anlamışsınızdır. Ağırlıklı olarak Rusya’nın, İngiltere’nin ve elbetteki memleketimizin zengin zümresi bu otel ve villalarında konaklamayı, çoluk çocuk tatil yapmayı bir prestij olarak görüyor. Benim izlenimim o ki Regnum Carya’da bu yaz kriz fazla hissedilmeyecek. Otel zaten hizmette en üst noktada, dillere destan bir güzellikte. Uluslararası turnuvalara ev sahipliği yapan müthiş golf sahasına sahip. Konumlanışı açısından tesisi içinde bol miktarda çam ağacı var ki bu benim için çok önemlidir. Spor tesisleri, kumsalı, iskeleleri ile Türk Turizmi’nin göğsünü kabartan harika bir otel. Duyumum o ki, 16 Temmuz’da Messi, Neymar, Puyol, İniesta gibi baba futbolcular ve hatta Maradona, Pele gibi efsaneler Eto’o nun bir organizasyonunda Regnum’da buluşacaklar. Gerçekten çok heyecanlı. Bu arada tesisi Türk turizmine kazandıran Fikret Öztürk’ün oğlu Ali Şafak Öztürk’ün de Antalyaspor’un başkanlık seçimlerinin favorisi olduğu konuşuluyor. Hayırlısı tabi. Bugün
Antalyaspor’a yarın Fenerbahçe’ye. Neden olmasın?


Passport’la hıphızlısın


Hazır söz uçuşlar ve havaalanlarından açılmışken, memleketin sayılı önemli havalimanlarını işleteni, yurtdışında da son derece aktif  TAV’a bir Allah razı olsun demek isterim. Neden? Çünkü TAV Passport sayesinde havalimanlarındaki sıkıcı, bunaltıcı kuyruklardan, insan karmaşasından o kadar güzel sıyrılıyorsun ki havalimanı uygulamaları sana zulüm gelmiyor. Özellikle yurtdışı çıkışlarındaki polis kontrol noktalarında dakikalar süren beklemeleri yaşamıyorsunuz. Lounge’larında beklerken, gerilip kasılmıyorsunuz. Yurtiçi uçuşları da aynı. Sıra beklemeden güvenlikten geçip, loungeta kahvenizi yudumladıktan sonra sakin kafayla uçağa ya da evinize gidiyorsunuz. Üstelik ücretsiz otopark gibi ve daha da fazla avantajları da cabası. Malum, önümüzde iki tane 9 günlük bayram tatilleri var. Özellikle tatil seyahatlerin de sıkılaştığı bu yaz günlerinde havalimanları size stres kaynağı olmasın. O yüzden sevgili TAV’cılara bir kez daha teşekkür ediyorum. Neden? Passport uygulamasını hayatımıza soktukları için.