İstanbul Valiliği çok bereketli. Verimli.  Şöhret üretiyor. Sarsıcı haberler doğuruyor. Bir eski İstanbul Valisi’nin işsiz güçsüz oğlunun aylık kirası 10 bin dolar olan lüks katından para kasaları, para sayma makineleri, destelenmiş dolarlar çıkmıştı. Bir başka İstanbul Valisi’nden de “yoksul, sahipsiz çocuklara dağıtsın diye gönderilen devlet parasını” Fethullah dershanelerine teslim etmek cömertliği çıktı. Daha dün gibi çok yakın bir zamanda; “Benim Valim... Büyüklük taslamayacak binecek kömür kamyonuna... O kömürü yoksul vatandaşımın evinin kapısına kadar teslim edecek...” diye “parti valisi olmanın” ilk şartı sıralanıyordu. Bugün, “FETÖ’ye aktarılan her kuruş, bu millete sıkılmak üzere namluya sürülmüş mermidir” diyerek “eski parti valisinin” şöhreti yerle bir ediliyor.
Bakın şu valiye!
Dün polisin başıydı.
Kondu!
Polis nezarethanesine.
6 saat sorgudan geçti.
Bugün “Benim Valim” hapiste!

* * *

Vali atanmış biri. Devleti temsil ediyordu. Seçilmişin, devlet bütçesinden gönderdiği 500 milyar liraya (yarım milyon TL) yakın parayı valilik kurumları ile dağıtmadı.
Devlete güvenmedi.
Fethullah’a güvendi.
Parayı Fethullah’a aktardı.
Aslında!
Devletin yetkisini aktardı.
Benim Valim!
Darbeci mermisi!
Oldu.
Bu boylu poslu, namazında, niyazında, cumhurbaşkanının ve başbakanın, bakanların ve iktidar partisinin “yüksek itibar yüklediği” eski İstanbul Valisi, yarın mahkemeler kurulup duruşmalar başladığında:
FETÖ’cü sanık.
Kalk ayağa!
Savun kendini.
Diyecekler.
Vali de ayağa kalkıp:
Sayın Hakim!
Örnek aldım.
Kerteriz saydım.
Sünnet kabul ettim.
Derse!

* * *

Mahkeme heyeti, “duruşmaya 10 dakika ara...” mı diyecek? Duruşma yeniden başladığında Vali, savunmasına devamla; “Allah’ıma şükürler olsun ki, benim evimde ayakkabı kutularından dolar çıkmadı. Döviz dolu kasalar da bulunmadı. Ben Ankara’dan gelen parayı Allah rızası için çalışan, gönüllü bir hizmet hareketi olduğu bizzat cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlarca defalarca tekrarlanan ve Cumhurbaşkanımızın, “aynı menzile(!) ulaşmak için birlikte yola çıktıklarını” söylediği Fethullah Hizmet Hareketi’ ne verdim. Cumhurbaşkanımızın sonradan “ne istediniz de vermedik” deyişinden yola çıkarak; ilham buldum. Her istedikleri verilen Fethullah’ı ben de en güvenli yol saydım. Cumhurbaşkanımızın davranışlarını sünnet kabul ettim. Onu örnek aldım. Kerteriz kabul ettim. İlhamımı Cumhurbaşkanından aldım... ” derse....
Mahkeme Heyeti:
“Duruşmanın ertelenmesine... Cumhurbaşkanının çağrılmasına... Vali’den önce FETÖ’ye siz de güvenmişsiniz. Niçin?” diye sorulmasına karar verirse tadından yenmez olur! Demokrasi işte o zaman bayram yapar. Çünkü hukuk: Fethullah’a dayanışma sistemi kurulmasının köküne inmiş olur.
Olmaz mı?

Haydi Kılıçdaroğlu!


Pazar günü 3.5 milyon insanın toplanması beklenen Yenikapı “Birlik-Beraberlik Mitingine” Kılıçdaroğlu da katılmayı kabul etti. Doğrusunu yaptı. Herhalde bir konuşma da yapacaktır. Konuşmasında; “Ben buraya ülkemizi darbe ortamına kadar getiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sarsılan itibarını kurtarmak için gelmedim. Ben buraya parti ayırt etmeden bir- beraber olalım, cumhuriyet değerleri olan laikliği, tam bağımsız Türkiye’yi, dinin siyasetten, siyasetin dinden elini çekmesini, bölünmeden ulus devletin korunmasını, bağımsız yargıyı, parlamenter demokrasinin güçlenmesini savunalım diye geldim...” diyecektir. Haydi Kılıçdaroğlu!