Hepiniz gibi, biz de, gazeteciler olarak bütün geceyi Ankara’daki Rus Büyükelçiye yönelik suikasti anlamaya çalışarak geçirdik.
Bildiğimiz ve açıklanan pek çok bilgi var, ama gazetecinin sorusu bitmez. O nedenle ben olaya,  “FETÖcü polis, ilişkileri bozmak için elçiyi vurmuş” sadeliğiyle bakamadım doğrusu.
Çok değil bundan sadece bir yıl önce yaşadığımız “Rus uçağı düşürüldü” krizi ile dün geceyi aklımda karşılaştırdım.
Rus uçağı düşürüldüğünde hem Türk tarafı hem de Rus tarafı son derece gergin açıklamalar yapmışlardı.
Putin, Türkiye’nin IŞİD petrolünü pazarladığını söyleyecek kadar ileri gitmiş, yetmemiş “sırtımızdan bıçaklandık” demişti.
Tayyip Erdoğan ise “özür dileyecek bir taraf varsa bu biz değiliz, hava sahamızı ihlal edenler özür dilemeli” açıklamasını yapmıştı.
Üstelik olay yatıştırılmaya çalışılacağına, tam tersine Rus tarafı her gün gerginliği de Türkiye’ye yönelik yaptırımları da artırmıştı.
O kadar ki, düşürülen uçağın kara kutusu Rus Devlet Televizyonu tarafından “canlı yayında” tüm Rus halkının gözleri önünde açılmış, ağır mesajlar verilmişti !
Yine Putin “Türkiye bu davranışı nedeniyle pişman olacak” demişti.

* * *

Dün gece, korkunç suikastin haberi geldiğinde biz görüntüleri önce Rus medyasından izledik.
Vurulma anının videosu bile servis edildi Rus haber sitelerinde.
Saldırının her anı zaten olay yerinde bulunan haber fotoğrafçıları tarafından saniye saniye görüntülenmişti.
Bütün o fotoğraflar da benzer şekilde Türk ve Rus medyasında yer aldı, hem de ilk dakikalardan itibaren.
Sosyal medya kapatıldı, ama bir yayın yasağı gelmedi.

* * *

Gecenin ilk resmi açıklaması da Rus Dışişleri'nden geldi.
Bakanlık Sözcüsü Mariya Zaharova,  elçilerine yönelik saldırının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin gündemine taşınacağını söyledi…
Yani Rusya’nın hedefinde bu kez Türkiye değil, Birleşmiş Milletler vardı. Suriye politikalarında sürekli ayrı düştükleri Birleşmiş Milletler yani…

Bu sözlerin hemen ardından bu kez Duma açıklama yaptı.

Rusya Devlet Duması Güvenlik Konseyi Başkanı, Moskova ile Ankara arasındaki ilişkilerde yeni bir soğukluk dalgası yaşanmayacağını, hatta “saldırının Türk-Rus ilişkilerini yeniden canlandırma sürecini baltalamaya yönelik bir provokasyon olabileceğini” söyledi.
Bu sözler Moskova görüşmeleri için yola çıkan ve suikast sırasında hala havada olan Türk tarafını da biraz olsun rahatlatmıştır eminim.
Ve gecenin şoku Erdoğan ile Putin’den eş zamanlı gelen açıklamalarla bitti : “Bu bir provokasyondur, Türkiye Rusya ilişkileri tam tersine daha da güçlenmiştir…”

* * *

Gecenin özeti bu.
Dün gece Rusya ne yazık ki Ankara’daki hain bir saldırıda çok değerli bir Büyükelçisini kaybetti.
Büyükelçinin bir koruması yoktu, zırhlı araç kullanmıyordu.
Ve biz gece boyunca Rus uçağı krizinden çok farklı yaklaşımlar izledik, hem Rus hem Türk tarafında.
Diyelim ki tetiği çeken FETÖcü bir polisti, iyi de onu kim ne için kullandı ?
Sonuç : Türkiye bu suikast ile NATO’dan daha uzak, Rusya’yla daha yakın artık.
“İyi oldu, kötü oldu”, ben dış politika uzmanı değilim, onu büyüklerimiz bilir.
Ben sadece şunu merak ediyorum “Niye o zaman öyle oldu da, dün gece böyle oldu… ?”
Hem de tam Rusya’nın “Ermenistan ile ortak ordu kurma” çalışmalarını başlattığı günlerde.
Bizzat Putin bir ay önce açıkladı, kurulacak ordu Rusya ve Ermenistan'ın kara sınırlarını koruyacak.
Ordunun başında ise Ermenistan'ın atayacağı ve Rusya'nın onaylayacağı bir komutan olacak.
Görüyorsunuz işte, gazetecilik tuhaf meslek, çok üzücü bir suikastten yola çıktık, Ermenistan sınırına kadar vardık…
Biraz daha kafaya taksak, 3 Aralık 1920 Gümrü Anlaşmasına kadar gideceğiz.
Gümrü Anlaşması da ne derseniz, onu da siz bulun bence internetten.

Bak Kızım;


“Kalp durur… akıl unutur. Ben dostlarımı ruhumla severim. O ne durur, ne unutur.” Mevlana.