Birinci sayfadaki TOKMAK-1 sütunumda sevgisizliğin kol gezdiği, akıl almaz cinayetlerin işlendiği, insanların, birbirlerinin gözünü oymak için fırsat kolladığı bir ülkede yaşadığımızı anlatarak:
“14 Şubat Sevgililer Günü’nün bizim için insancıl bir anlamı olması gerekiyor” dedim.
Sevgi yoksunu bir toplum haline geldik.
Hiçbir toplumun sevgisiz kalmaması gerekir.
Sevgisiz dünya olmaz!

*  *  *

Ülke olarak biz ne haldeyiz?
Kadına şiddette rekor kırıyoruz!
Basit bir trafik tartışması bile, silahların çekilip, etrafın kan gölüne dönmesine yol açabiliyor.
Güneydoğu’da, gözü dönmüş teröristlerle yapılan savaşta, 6 ay içinde 300 civarında şehit verdik.
İktidarın vaatlerinin tersine, analar ağlıyor, gözyaşları dinmiyor!
Böyle bir ortamda “14 Şubat Sevgililer Günü” büyük anlam ifade ediyor.
Hangi yaşta olursak olalım, kalplerimizde sevgi tomurcukları yeşermeli.

*  *  *

“Sevgililer günü” Batı ülkelerinde İngilizce adıyla “Saint Valentine’s Day” olarak anılır.
Her yılın 14 Şubat günü hemen hemen tüm dünyada kutlanan özel bir gündür.
Kökeni Roma Katolik Kilisesi’ne dayanır.
“Saint (Aziz) Valentine” iyi yürekli bir papazın adıdır.
İki bin küsur yıl önce Roma İmparatorluğu’nda, Hıristiyanların evlenmeleri yasaktı.
Aziz Valentine, birbirini seven gençleri, imparatorluktan gizli olarak evlendiriyordu.
Roma İmparatoru günün birinde bunu haber alınca Aziz Valentine adlı bu papazı yakalatıp, idam ettirdi. 14 Şubat o papazın öldürüldüğü gündür.
Kimi tarihçilere göre bu anlatılanlar sadece efsanedir. Çünkü tarihsel bir kanıt yoktur.

*  *  *

Yüzyıllar sonra dünyada 14 Şubat günü, sevgililerin birbirlerine hediye aldığı, kartlar gönderdiği “özel bir gün” olarak kutlanmaya başlandı.
Günümüzde 14 Şubat, ticari yönden büyük önem kazanmış, dünyada ticaretin canlandığı bir gün haline gelmiştir.
Sevgililer Günü’nde alınan hediyelerde en çok tercih edilen renk tutkuyu sembolize eden kırmızıdır.
NOT: Yalnız Suudi Arabistan’da İslâm dinine aykırı diye “Sevgililer Günü”nü kutlamak ve hediye ürünlerini satmak yasaklanmıştır, ağır cezası vardır!

İş neden uzadı?


Bir takım aydın müsveddeleri devleti suçluyor “Güneydoğu’da devlet katliam yapıyor” diye bildiriler yayınlıyor, sanatçı geçinen bazı zirzoplar da “Devlet halka zulüm yapmayı bıraksın” mealinde ipe sapa gelmez suçlamalarda bulunuyor!
Vatan sevgisinden uzak bu seviyesiz davranışlar, gerçek yurtseverleri üzüyor tabii ki...

*  *  *

Diyelim ki bugün Güneydoğu ilçelerinde yaşanan olayların benzeri, demokrasinin en üst düzeyde olduğu Amerika’da meydana gelseydi... Ayrılıkçıların yaşadığı Teksas Eyaleti’nde bir kısım bölücüler bazı kentleri işgal edip isyan bayrağını açsaydı ne olurdu?
ABD Hükümeti “Aman ne güzel” diye seyreder miydi? Yoksa o eyalette derhal sıkıyönetim ilan edip, bütün bölgeyi tarar, tüm isyancıları yakalar, karşı koyanları vurur, karşı ateş açanları yok eder, direnme yuvaları olan binaları yerle bir mi ederdi?
Tabii ki böyle yapardı... Bir parti bu isyanları mı destekliyor? Derhal yargılanır, bölücülük yapanlar bir daha güneş yüzü göremezlerdi!

*  *  *

Güneydoğu’da asker ve polislerimiz vatandaşlara yaklaşıyor, bölge halkına insancıl davranıyor, sivillere zarar vermemeye özen gösteriyor, bu nedenle kendi hayatlarını bile tehlikeye atıyorlar!
İşin uzaması ve ilçelerin teröristlerden temizlenmesinin gecikmesi bu yüzdendir.
Güneydoğu’da asker ve polisimizin halka işkence ettikleri ve katliam yaptıkları iddiaları vicdansızca bir iftiradan ibarettir!

Te­bes­süm
“Heyecanın yatışsın!”

Çarpışan arabalardan birisinin sürücüsü olan Temel, viski şişesini diğer arabanın sürücüsüne uzatır:
“Birkaç yudum alın da heyecanınız yatışsın!”
Öteki alır, içer ve teşekkür ederek geri verir, fakat Temel’in içmeden şişeyi arabaya götürdüğünü görünce:
“Size de iyi gelirdi” der. Temel:
“Tabii” diye tasdik eder “Trafik polisleri gelip alkol muayenesini bir bitirsinler hele... Ondan sonra içerim!”

Gü­nün Sö­zü
Sevginin bittiği yerde zulüm başlar!