Güneydoğu’da “kurtarılmış ilçeler” oluşturmayı amaçlayan bölücü terör örgütünün amacına ulaşacağını hayal edenler, bunun boş olduğunu gördü. Bölücü örgütün ilçe yapılanmasında yer alanların bir kısmı öldürüldü, bazıları kaçtı. Çöken binaların enkazı arasında da teröristler olduğu sanılıyor. Özellikle Nusaybin’de teröristler en büyük kaybı verdi.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan istememize rağmen net sayıyı alamadık ama Nusaybin’de 70’in üzerinde şehit verildi. Yıkılan mahalleler şimdi tel örgüler içine alınıyor. Ev sahiplerinin dönüşlerine izin verildiğinde de evlerini, eşyalarını bulamayacaklar. Şırnak’ta da durum farklı değil. 22 güvenlik görevlisinin şehit edildiği bu ilimizde de hayat durmuş. 4 mahalle yerle bir oldu. İki mahallenin yarısı harabeyle döndü.

ORTADA BIRAKILMASIN


Devlet, yıllarca yöre halkını teröristlere karşı korumadı. Devleti göremeyince, terör örgütü militanları askeri birliklerin önünden silahlı olarak marş söyleyerek gidecek kadar işi azattı. Polisin mahallere giremediğine ilişkin tutanaklar düzenlendi.
Teröristler, “serhildan” yani “başkaldırı” halinde, halkın kendileriyle birlikte olacağını düşünüyordu. Devletin kararlı bir içimde gelişini gördüklerinde, onları silah zoruyla bile tutamadılar. İşte, devletin yanında olduğunu gösteren o insanlar bugün evsiz-barksız, perişan durumda... Gittikleri yerlerde kira yardımı yapılacağı söylendi sadece bir ay aylık kiraları ödendi. Üzerlerindeki elbiseden başka bir şeyi kalmayan bu insanlar daha ne kadar perişan edilecek?
Devletin, Suriyelilere yaptığı yardımı, yöre insanından esirgediğini öğreniyoruz. Bu insanların göz göre göre terör örgütünün kucağına atılmasına seyirci kalınıyor. Şırnak’ta, Nusaybin’de operasyonların bittiği açıklanıyor ama yurttaşların dönüşlerine ise izin verilmiyor.

KALICI PÖH VE JÖH’LER


İlçe operasyonları tamamlandı ama bundan sonra benzer olayların yaşanmaması için neler yapılacağına bir an önce karar verilmeli. Görünen, kritik ilçelerde polis-jandarma yığınağının yapılacağıdır. İlçelerde 600 civarında olan polis sayısı 2 bin civarına çıkarılacak. Bu yetmiyor, her ilçede olaylara anında müdahale etmesi için bulundurulan polis özel harekat timlerindeki personel sayısı artırılıyor. Bu da yetmedi o ilçelerde Jandarma Özel Harekat (JÖH) taburları da bulundurulacak.
Polis karakolları güvenli değil. İşte bunun için de sınır bölgelerinde yapılan, özel donanımlı, ağır silahlara, bombalara karşı dayanıklı “kalekol” sistemine geçilecek. Bakacaksınız ki örneğin Cizre’de 20 ayrı “kalekol” yapılmış. Bunlara “polis noktası” denilecek. Halimize bakın kendi ülkemizde askerimizi polisimizi kendi vatandaşlarımızdan korumak için milyonlarca lira harcanıyor. Yaşanan olaylar büyük bir güvensizlik yaratmış. Nusaybin’de yaşayan bir vatandaşla telefonda konuşuyorum:
“Burada hemen herkese terörist muamelesi yapılıyor. Böyle olmaması lazım. Eğer bu tutum devam ederse korkarım örgüte geri yönelim olur. Evet, çok üzücü olaylar yaşandı ama unutmayalım herkes terörist değil, herkes terör örgütünün de yanında değil. Gerçek olan şu ki yarın ne olacağı bilinmediği için terör örgütüne karşı tavır da alınamıyor.”
Güneydoğu’da zor günler geçiriliyor. Bu yetmiyor bir de komşularımızdaki gelişmeler hep aleyhimize gelişiyor. “Yine aldatıldık” demeyin, aldanmayın artık. Terörü bitirmenin tek yolunun yalnız askeri önlemlerle olmadığını da artık öğrenin.

Muhalif tiyatrolara salon da yok


Tekirdağ için “mavi gözlü kent”, “Üç Kemal’in memleketi” denilir. Atatürk 6 kez Tekirdağ’a gelmiş. Namık Kemal Tekirdağ’da doğmuş. Yahya Kemal Beyatlı 2 dönem milletvekilliği yapmış. Son yerel seçimde 12 ilçenin tamamında CHP’li adaylar belediye başkanı seçilmiş.
Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak’ın öncülüğünde, kentin aydınlık yüzlü insanları 52’ncisi gerçekleştirilen Kiraz Festivali’nde bir aradaydı. Tiyatro sanatçısı ve şairlerden Orhan Alkaya ve Ayhan Bozkurt da oradaydı. Ünlü sanatçı Alkaya sohbetimizde ilginç bir duruma dikkat çekti:
“Gezi olayından sonra, aralarında Dostlar, Ankara Sanat, Ferhan Şensoy tiyatrolarının da bulunduğu 15 tiyatroya Kültür Bakanlığı desteği kesildi. Muhalif duruşlarıyla bilinen tiyatrolara özellikle AKP’li belediyeler salon vermiyor. Tiyatrocular olarak son yıllarda bu kutuplaşmayı da gördük. Piyasa kuralları nedeniyle tiyatrolar alabildiğine az oyuncuyla ayakta kalmaya çalışıyor. Ama salonlar verilmeyince, oyunlar sahneye konulmadıkça nefesleri de kesiliyor.”
Böylesi, önceki hükümetler dönemlerinde hiç yaşanmıyordu. Çoğu tiyatrocu ayakta kalabilmek için “yandaş” oluyor, bazıları da inadına direniyor. Direnen her zaman kazanacaktır.