Hem sağlıklı hem de formda olabilmek için dengeli beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmeniz şart. Bu da besinlerin yedi öğünde yani üç ana ve dört ara öğünde tüketilmesiyle mümkün…

21

Ana öğünleri hiç aksatmadığımız halde genellikle ara öğünleri atlarız. Bunun sebebi de ara öğün nedir, neden bu kadar önemlidir, ara öğünlerde ne yenir, aralarda yemek yenildiğinde daha fazla kilo alınmaz mı gibi soruların kafamızı karıştırmasıdır…

22

Ara öğünler açlık hissini engeller


Ara öğünler, kan şekerinin düşmesiyle meydana gelen büyük açlık hissini engeller. Normal bir öğünden yaklaşık iki-üç saat sonra kan şekeri düşmeye başlar. Bu sırada kişiler kendilerini tekrar aç hissetmeye ve yeni bir öğün tüketme ihtiyacı duymaya başlarlar. Bu açlık hissiyle de buzdolabının kapağını açıp önlerine ne gelirse yerler. Fakat ana öğünden yaklaşık bir-iki saat sonra meyve, galeta ya da kuru yemişlerin tüketildiği bir ara öğün kişinin hem çabuk acıkmasını önler hem de bir sonraki öğünde çok fazla kalori almasını engeller. Ayrıca ara öğün tüketen kişide sık sık beslenmek alışkanlık haline geldiği için metabolizma hızı artar. Metabolizma hızının artmasına bağlı olarak kilo kaybı da hızlanır.

20

Hangi yiyeceklerden uzak durulmalı?


Ara öğünde tüketilecek besinlerin seçimi çok önemlidir. Şekerli yiyecek ve içeceklerden, yapay gıdalardan, genel olarak endüstriyel şeker ve tuzdan uzak durulmalıdır. Ara öğünlerde bu tür besinleri tüketmek kilo alımına neden olur. Ara öğünde sadece şekerli olan besinleri tüketmek kan şekerinde ani yükselmelere ve sonrasında da ani düşüşlere sebep olur. Bu yüzden karbonhidrat içeren besinlerin yanında protein kaynağı olan süt, yoğurt, peynir gibi besinleri tüketmenin faydası vardır. Ara öğünler için 100-200 kalori arasında enerjiye sahip sağlıklı besinler seçmek hem kilo kontrolüne destek sağlar hem de kan şekerinin belirli bir sınırda kalmasını sağlar.

19

Hangilerini tüketmeli?


Ara öğünde tüketeceğiniz besinler arasında ilk tercihiniz posa içeriği yüksek gıdalar olmalı. Bu besinler midede uzun süre kalarak tokluk hissini uzattığı gibi kalp damar ve sindirim sisteminin sağlığı açısından da oldukça önemlidir. Posalı besinlere, kabuğu soyulmamış meyveler, çiğ sebzeler ve tam tahıl ürünlerini örnek verebiliriz.

İşte seçenekler


İki adet kuru incir ve iki adet ceviz içi,
Kabuğu soyulmamış bir adet armut ve bir kutu light yoğurt,
Bir adet kepekli galeta ve bir bardak ayran,
Bir dilim kepekli ekmek ve bir kibrit kutusu az yağlı beyaz peynir (isterseniz üzerine bir tutam kekik ekleyip fırına verebilirsiniz),
1 adet meyve, 3 adet diyet bisküvi ve bir fincan açık, şekersiz çay,
Bir kase yağsız salata, bir bardak ayran ve bir ince dilim çavdar ekmeği,
Bir kase yoğurt içine iki yemek kaşığı müsli,
İki ince dilim tam tahıllı ekmek, bir ince dilim az yağlı beyaz peynir, domates ve biber dilimleriyle yapılmış sandviç.

16

Sağlığa faydaları


Sindirimikolaylaştırır.
Kanser riskini düşürür.
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Kabızlığa iyi gelir.
Soğuk algınlığı ve griple savaşta etkilidir.
Metabolizmayı hızlandırır.

17

Günün besini: Kefir


Kefir, kefir tanelerinden elde edilen, Kafkas orijinli, etilalkol ve laktik asit fermantasyonlarının bir arada oluştuğu tarihi geçmişi olan bir içecektir. Kefir çok karışık mikrobiyolojik bir yapıya sahiptir. Boyutları 0.5-3 cm arasında değişir ve fındık ya da buğday tanesi büyüklüğünde beyaz, beyaz-sarı arasında renklerde küçük karnabahar veya patlamış mısır görünümündedir. İnsanlar kendi hücrelerinin 10 katı kadar (100 trilyon) faydalı bağırsak mikrobuyla ortak bir yaşam sürdürür. Faydalı bağırsak mikropları yani probiyotikler çeşitli yararlarının yanında dış ortamdan gelen zehirli maddelerin kana geçmesini engelleyen koruyucu bir bağırsak tabakası oluştururlar. Bağırsaktaki sağlıklı mikrop dengesinin zararlı mikroplar lehine değişmesi, yani bağırsaktaki mükemmel dengenin bozulması çok sayıda hastalığa yol açar. Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel olarak, turşu, kefir, boza gibi geleneksel fermantasyon gıdaların az tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimesin ya da kesilmesin diye pastörize edilmesi, içine antibiyotik katılması vücudun mükemmel probiyotik dengesini altüst etmiştir.