AKP, Davutoğlu’nun imzası kurumadan Avrupa Birliği’ni aldatmaya kalktı!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Avrupa Birliği temsilcileriyle birlikte...


Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan Suriyeli sığınmacı paketinde Türk vatandaşlarına vize muafiyeti de var.
Ancak vize muafiyetinin hayata geçmesi için, Türkiye’nin AB tarafından konulan 72 şartı yerine getirmesi gerekiyor.
Ancak daha Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Brüksel’de anlaşmaya attığı imza kurumadan, AKP’liler AB’yi “kandırmanın”, anlaşmayı sıkıntıya sokacak “yan yollar bulmanın” çalışmasını yapmaya başladılar.
İşte örnek;
AB’nin vize muafiyeti için koyduğu şartlardan biri TBMM’den “AB standartlarına uygun” bir Kişisel Verileri Koruma Yasası geçirilmesi.
Genel Kurul’da yasa görüşülürken, AKP’den gelen bir geceyarısı önergesi ile, Türk vatandaşlarının kişisel verilerinin yabancı ülkelerle paylaşılmasına, “ilgili kurum görüşü” ve “Kurul onayı” şartı getirildi.
AKP’lilerin önerge veriş tarihi, tam da Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklandığı döneme denk gelince, “önerge, Zarrab için verildi” haberleri çıktı.
“Zarrab’a kıyak” haberleri AKP’lileri çok rahatsız etmiş
olmalı ki, hemen savunmaya geçtiler;
İlk adım yandaş basından geldi; Yandaşlar, söz konusu önergenin “Zarrab için değil, gurbetçiler için çıkarıldığı” haberleri yaptılar.
Ardından topa Adalet Bakanlığı da girdi; Adalet Bakanlığı da önergenin, gurbetçiler için verildiği bilgisini paylaştı. Gerekçe olarak da, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, yurtdışında yaşayan ve “işsizlik maaşı” ve sosyal yardım alan Türk vatandaşlarının, Türkiye’de bulunan gayrimenkulleri gösterildi.
Eğer ileride yabancı ülkeler, “gayrimenkulüm” yok diye beyan veren ve sosyal yardım alan Türk vatandaşları hakkında Türkiye’den bilgi isterse, bu bilgi verilmeyecek.
Kısacası; AB şartı olarak çıkarılan Kişisel Verilerin Korunması Yasası’na, ilerde AB’yi “kandırmaya yarayacak” maddeler enjekte ettiklerini itiraf etmiş
oldular.
AKP’nin devlet ciddiyeti buraya kadar;
Özürleri, kabahatlerinden büyük.

Reza muamması



Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasının ardından en çok konuşulan konu;
“Tutuklanacağını bilerek mi gitti?”
İşaretler, bunun tersini söylüyor;
*Reza Zarrab tutuklandığında, davasına bakmak için “geçici bir avukat” bulunmuş. Avukatın “geçici” olduğu da mahkemenin karar tutanağına geçmiş. Bu durum, “tutuklanacağını bilse avukatlarını önceden hazırlamaz mıydı?” dedirtiyor.
*Zarrab, ABD’ye eşi ve küçük kızıyla gitti. Tutuklanmasının ardından, eşi Ebru Gündeş apar topar, kızını Türkiye’ye geri getirdi. Tutuklanacağını bilen bir baba, beraberinde küçük kızını da götürür müydü?
*FBI, Zarrab’ın geldiğini uçağa bindiği anda öğrendiğini açıkladı. Zarrab’ın ABD’ye geldiğinin, FBI tarafından uçağa bindiği anda, daha önce Türkiye ile ABD arasında imzalanmış yolcu bilgilerinin paylaşılması anlaşması çerçevesinde öğrenildiği açıklandı.
Tüm bunları alt alta okuduğumuzda, Zarrab’ın ABD’de tutuklanacağını önceden bildiği iddiasının pek geçerliliği kalmıyor.
Ancak bu durum, Zarrab’ın duruşma süresince Amerikan adaleti ile uzlaşmayacağı anlamına gelmiyor. Amerikan adalet sisteminde “plea bargain” sistemi, suçluların itirafçı olmaları karşılığında cezalarında indirime gidilmesini, hatta tamamen suçsuz ilan edilmelerinin bile önünü açıyor. Hakkında 75 yıl hapis cezası istenen Zarrab’ın da bu sistemden yararlanmak istemesi büyük ihtimal.

Tayyip Erdoğan’ın çok kızdığı ABD’li diplomat Ankara’daydı



Türkiye Zarrab davasıyla meşgulken, Ankara geçen hafta ABD’den üst düzey bir heyeti ağırladı.
Heyet, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Anthony Blinken başkanlığındaydı.
Ancak heyette, Türkiye açısından Blinken’den çok daha “ünlü” bir isim vardı;
ABD Başkanı Barack Obama’nın özel temsilcisi Brett McGurk.
Adı hemen tanıdık gelmeyebilir; Ancak “Kobani” deyince, “PKK’dan plaket” deyince, herkes hatırlayacaktır.
Evet;
Şubat ayında Kobani’yi “resmen” ziyaret eden, Türkiye’nin “terörist” ilan ettiği PYD ile resmi görüşmeler yapan, eski PKK’lı-yeni PYD’li bir teröristten de plaket alan Amerikalı diplomatın ta kendisi Brett McGurk.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o dönemde McGurk’un Kobani ziyaretine çok sert çıkmış, aynen şöyle demişti;
“Sayın Obama’nın yanında da adı geçen bir ulusal güvenlik temsilcisi. Tam Cenevre’deki görüşmeler sırasında kalkıyor, Kobani’ye gidiyor. Kobani’de sözde bir generalden plaket alıyor. Biz nasıl güveneceğiz? Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani’deki teröristler mi?”
McGurk’un temasları, herhalde hassasiyetten, hiç öne çıkarılmadı.
Daha bir ay önce PKK’dan plaket alan Amerikalı diplomat, Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile masaya oturdu, müzakere yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleri de, “dostlar alışverişte görsün” misali, sadece gök kubbede seda olarak kaldı...

İddianamenin kritik detayları

Reza Zarrab’ın ABD’de tutuklanmasında, davanın seyrini etkileyebilecek çok önemli detaylar var.
*Mesela; Zarrab’ın tutuklandığını bizzat ABD Adalet Bakan Yardımcısı John P. Carlin açıkladı. Carlin’in “ulusal güvenlikten” sorumlu olması da ayrıca dikkate değer bir detay
*Yine tutuklamayı açıklayan ekipte yer alan FBI Başkan Yardımcısı Diego Rodriguez’in sözleri de çok dikkat çekiciydi; “Bu suçlamalar, gerçek ortaklarını saklayanlar için de bir mesaj olmalı...”
*Savcı Preet Bharara’nın daha önceki davalarında da ilginç detaylar var; Mesela bir davasında Bharara, 26 ülkeden zanlıları tek tek operasyonla getirtmiş. Yani, Zarrab’ın Türkiye’den suç ortakları çıkarsa, onların da ABD’ye götürülmeleri söz konusu olabilir.
*Bharara’nın Zarrab’a yönelik suçlamalarına bakınca, dikkat çeken detay kısa iddianamade sadece Türkiye’deki ve Birleşik Arap Emirlikleri şirketlerinin isimlerine yer vermesi. Kanada’daki, ABD’deki bankalardan sadece kodlarla bahsediliyor. Zarrab’ın da tutuklanmasıyla soruşturmanın Türkiye üzerine odaklanması kaçınılmaz olacak.
*İddianamede ismi verilmeyen başka şüpheliler de var. Bunların kim oldukları, Amerikan adaletinin elinde olup olmadıkları bilinmiyor. Bunlar arasında itirafçılar da olabilir.
*Zarrab’ın Türk siyasetçilerle yakın ilişkileri malum. Soruşturmanın Türkiye’de siyasetçilere ulaşması halinde ise, ne olacağı muamma. İki olasılık var; Türk hükümeti ABD’yle soruşturmada işbirliği yapar. Ancak son dönemde yandaş basında ortaya çıkan hava, bunun geçerli olmayacağını gösteriyor.
*Peki Türkiye, ABD açısından da böylesine büyük bir soruşturmada işbirliği yapmazsa ne olur? Savcı Bharara’nın basının önüne çıkıp, işbirliği yapılmadığını açıkladığı andan itibaren, çarklar dönmeye başlar; Türkiye uluslararası camiada “yolsuzlukları örten ülke” olarak damga yer. Bunun ekonomiye, ülke kredi notuna, yabancı yatırıma etkisi çok büyük olur. Siyasi alanda ise, Türkiye “parya ülke” damgasını yer. Sadece siyasetçiler değil, Türk vatandaşları da bunun etkilerini derinden yaşar. Yani kötü senaryo, hepimiz için bir “kabus senaryosu” haline gelir...

ANKARA FISILTISI

Neden Türkiye ile dayanışma olmadı?



Ankara ve İstanbul saldırılarının ardından, Brüksel kana bulandı.
Hepsi terör, hepsi hain saldırılar...
Ama Paris ve Brüksel’deki saldırılardan sonra Batı ülkelerinden Fransa ve Belçika’ya yönelik sempati ve dayanışma Ankara ve İstanbul saldırılarından sonra Türkiye’ye gösterilmedi.
Neden?
Ankara’da bunun nedeninin Türkiye’nin imajı ile ilgili olduğu konuşuluyor.
Yabancı diplomatlar, tüm dünyada Türkiye izleniminin “Ortadoğu ülkesi” yönüne kaydığını vurguluyorlar.
Cumhuriyet tarihi, Türkiye’nin üzerinden bu “Ortadoğulu” imajını atmaya çalışmakla geçti. NATO üyeliği ve AB üyelik sürecinde ulaşılan nokta, bunun büyük ölçüde gerçekleştirilmesini sağlamıştı ki,
devreye AKP girdi.
Ankara’da diplomatik ortamlardaki sohbetlerde AKP döneminde hükümetlerin yüzünü Batı’dan çok, Ortadoğu’ya çevirdiği, ülke çıkarlarından çok, “ümmet çıkarları”nın dış politikaya hakim olduğu konuşuluyor.
Diplomatlara göre, Türkiye’nin son dönemdeki dış politika tercihleri, konumunu da belirledi.
Ne yazık ki Türkiye artık Avrupa’nın, Batı’nın bir parçası olmaktan çok; yıllardır çatışmanın, savaşın, saldırı ve ölümlerin olağanlaştığı Ortadoğu’nun parçası olarak görülüyor.
Yani Türkiye artık dünyanın gözünde “saldırıların, ölümlerin olması normal. Bu ülkede hayatın normal akışı böyle” kategorisinde.
Al sana “değerli yalnızlık....”