Zürafa türünün Latince adı olan “camelopardalis”, deve (camel) ve leopar (leopard) kelimelerinin birleşiminden gelmekte. İlk kez keşfedildiklerinde, zürafaların beden tipleri ve üzerlerindeki şekiller yüzünden bu iki cinsin bir karışımı olduğu zannedilmekteymiş. Zürafaların alt türlerinin üzerlerindeki şekiller ve renkler bile farklı olabiliyor. Fakat üzerinde hiç şekil veya renk olmayan zürafalar neredeyse yok gibi bir şey.

Nesli tükenmekte olan hayvanlar drone bekçilere emanet

Şimdiye kadar doğada bulunan kar beyazı zürafalar iki kez gözlemlenmiş. Birincisi 2016’da Tanzanya’daki Tarangaire Ulusal Parkı’nda. İkincisi ise çok yeni, bu sene Kenya’daki Hirola Hayvan Koruma Bölgesi’nde bulunmuş. Anne ve yavru beyaz zürafalar işte bu ikinci gözlemde Temmuz ayında videoya çekilmiş. Bu çok nadir bulunan hayvanlar neyse ki yasadışı avcılığın dikkatle takip edildiği bir yerde bulunuyorlar. Yani acımasız avcıların kurbanı olma ihtimalleri çok düşük. Fakat üzerlerinde kamuflaj dokuları olmadan, ormanlık arazide gezinirken çok çabuk göze batmak gibi bir dezavantajları da bulunmakta.

Kar beyazı zürafalar, aynı insanlardaki albinoluğa benzer şekilde, ‘leukizm’ denilen bir deri koşuluna sahip. Leukizm nadir bir genetik varyasyon ve buna sahip hayvanların ciltlerinde renk pigmentleri oluşmuyor. Fakat albinizm’in tersine, göz gibi yumuşak dokular renk pigmentlerine sahip. Böylece bu hayvanların gözleri renkli olabiliyor. Leukizm’e sahip nadir hayvanlara bir başka örnek olarak, İsveç ormanlarında görüldüğü rapor edilen bembeyaz bir koca geyik de var.