Her dinin formları vardır. Bu formlar, dinin farklı milletlerden aldığı yaşanma biçimleri arasındaki farklılıkları da gösterir. Tarih bu farklılıkları, mahiyet farkı haline getirmiştir. Bu durum bütün inananları bir çatı altında toplamayı imkansız hale getirdi. Bunu görmemiz gerekiyor.
Bunu görmediğimiz zaman, ister istemez, kendi Müslümanlık anlayışımızdan taviz vermek kaydıyla, kısmen başkalarına benzemek, kısmen de başkalarını kendimize benzetmek maksadıyla hareket edildiğinde, zorunlu olarak çatışma ve bozulma noktaları karşımıza çıkıyor.
Kendi İslam anlayışımızı ve Müslümanca yaşama biçimimizi ümmetçi bir anlayış çerçevesinde ele aldığımızda, bazı bakımlardan kültürümüzün kodlarını din dışı ilan etmeye kadar işi vardırıyor ve başkalarına da bizim gibi olunuz demeye başlıyoruz. Bu hem kendi İslami yaşantımızın değişmesine neden oluyor, hem de başkalarıyla aramızda ciddi çatışma ve kırılma noktalarını açığa çıkarıyor.
Bu çerçevede Siyasal-Selefi anlayışın ülkemizde hızla artış göstermesi, kutuplaşmaları da beraberinde getirecektir. Bizim hoşgörü temelli İslam anlayışımız ile cihatçı/tekfirci Selefi İslam anlayışını yan yana getirmek neredeyse imkansızdır. İlki insanın inşasını, ikincisi ise siyasal bir anlayışı temele alır.
Demem o ki nereden bakarsak bakalım, bu bir ideoloji ise (ümmetçilik), hem o ideolojiyi takip edenlere bir yarar sağlamıyor, hem de kabul ettirilmeye çalışılan gruplara zarar veriyor. Böylece din ayrışmanın, kavganın, öldürmenin kaynağı haline dönüşüyor.
Oysa bireyin kendini bulamayacağı bir ütopyaya değil, vatandaşı olduğu ülkeye/topluma kendisini ait hissetmesi gerekir. Bunun yolu da ortak kaygılar ve ortak çıkarlar zemininde oluşur.

KÖK SALDIĞIMIZ YERDİR VATAN

Bir siyasi partiye veya bir akıma/cemaate ya da bir inancın yorumlarından herhangi birine aidiyet her şeyin önüne geçiyorsa, millilik oluşmaz. Milli duruş dediğimiz kavram partizanlığa veya siyasi bir seçime indirgenemez. Milli duruş, herhangi bir siyasi parti veya çıkar grubunun faydasını gözetmeksizin, yalnızca ve yalnızca milletin bekası adına karar verebilme fedakarlığıdır. Fedakarlıktır, çünkü kişiler açısından makamından, partiler açısından ise iktidarından veya muhalefet gücünden gerektiğinde vazgeçebilmektir.
Dolayısıyla bu millilikten kasıt, AKP’nin diline doladığı millilik değildir. Maalesef, içi boşaltılan bir millilik kavramıyla karşı karşıyayız. Zira millilik AKP’li olmakla özdeşleştirilmeye çalışıldı ve bu söylem ısrarla devam ettiriliyor.
Hatırlayalım:
Bir dönem, Ergenekon, Balyoz davalarında yargılananlar hain ilan edildi.
Bir dönem, FETÖ’ye karşı çıkanlar gayri milli ve hatta gayri dini ilan ediliyordu.
Bir dönem geldi, açılıma karşı çıkanlar kanla beslenen vatan hainleri oldu.
Suriye politikasını eleştirenlerin de ne cahilliği kaldı ne hainliği...
Dikkat edin çark edenler aynı kişiler.
Bunlardan vazgeçildi; çok şükür, aksi yönde sözler söylenmeye başlandı.
Ancak unutulmamalıdır ki bu vahim yanlışlar yaşanırken, memleketi yönetenler bu yanlışların hesabını vermediler.
Şimdilerde ise bunların hepsinin hesabını soracağız diyen Devlet Bahçeli ile ortaklık sergileniyor; öyleyse, ya AKP, Bahçeli’ye bunların hepsinin hesabını vermiştir ya da Bahçeli’nin yeni siyasi duruşu gereğince, ortada hesap sorulacak bir durum kalmamıştır.

PEKİ, MİLLİLİK NEDİR?

Millilik bilinci, toplumun her katmanını ve her bireyini içine alır. Vatan hainlerinin dışında kimseyi dışarda bırakmaz. Bambaşka ideolojilerden ve inançlardan olsalar dahi...
Bu bilinç, Çanakkale’deki ruhtur.
Bu bilinç, Kurtuluş Savaşı’ndaki mayadır.
Bu bilinç, farklı dünya görüşleri olmasına rağmen, Dr. Abdullah Cevdet ile Mehmet Akif’i yan yana getiren ve “Vatan söz konusuysa gerisi teferruattır” dedirten anlayıştır.
Millilikte, şahsi hesaplar yoktur. Bir liderin, bir ekibin ya da bir siyasi partinin geleceğine yönelik oyunlar, hesaplar millilik duygusuyla yan yana gelemez.
Ezcümle AKP’lilik, CHP’lilik, MHP’lilik, HDP’lilik gibi bir siyasi anlayışa milliliği indirgemek; seksen milyon vatandaşın aklına, tercihlerine, beklentilerine saygısızlıktır. AKP’ye oy veren ne kadar milli ise, CHP’ye oy veren vatandaş da o kadar millidir veya ulusalcıdır.
Şimdi:
‘Hayır’ diyeceklerin FETÖ, PKK ve diğer terör örgütleriyle birlikte hareket ettiğini söylemek ne menem bir iddiadır?
Oylama, kimsenin milliliğini ölçecek turnusol kağıdı değildir.
Bu oylama, parti tercihi de değildir.
Bu oylama, anayasa değişikliğinin kabul edilmesi ya da edilmemesi meselesidir.
Bakın şimdi; CHP, ülkücülerin ve MHP tabanının büyük çoğunluğu, Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi, Demokrat Parti, Vatan Partisi, (büyük ihtimal AKP’li liberal kesim de) ve Prof. Ümit Özdağ, Prof. Yusuf Halacoğlu, Sinan Oğan, Atilla Kaya, Nuri Okutan, uzun yıllar Bakanlık ve Meclis Başkan Vekilliği yapmış Meral Akşener gibi pek çok ülkücü “Hayır” diyeceklerini ilan ettiler.
Buraya yazamadığım vatanseverliklerinden asla kuşku duymayacağım onlarca isim “Hayır” diyecek.
Şimdi, Allah aşkına söyleyin, bu isimlerle, daha düne kadar “milletin adı değişsin” ya da “bayrağın adı değişsin” gibi laflar edip, bugün evet diyeceklerini ilan edenlerin milliliğini aynı kefeye koyacaksınız, öyle mi? Hatta bu isimlere hain diyeceksiniz, şaka gibi...
Lütfen beyler aklımızla dalga geçmeyin.
Evet ya da hayır diyecek her vatandaşa saygı duyun.