Linç; bir Amerikalı yargıcın adıdır...
Charles Lynch...
Yargıç falan değildir aslında, çiftçi, lahana yetiştiriyor... 1780’li yıllarda Amerika’nın iç savaşlarla çalkalandığı günlerde, önce albay yaptılar
lahanacıyı...
Bir de mahkeme kurdu, çobanlardan bir jüri oluşturdu, başladılar beğenmedikleri siyahları, Kızılderilileri, biat etmeyen masum insanları yargılamaya... Hukuk bilmedikleri için içlerinden artık ne geldiyse, insanları kırbaçlatmaya, kalabalıkların önüne atmaya, mahkemenin penceresinden sarkıtıp asmaya...
Tabii ki tarihe geçti Lynch...
Adını, utanç veren bir insanlık
suçuna verdiler...

*

Linç, hukukun olmadığı yerdir...
Sürek avına benzer; peşin suçlu ilan edilmiş masum kaçmak ister... Peşindeki avcıların vahşi çığlıkları dört bir yanda yankılanır... Her kafadan bir ses çıkar... Av, yakalandığı an peşindeki güruhun elinde, sorgu sual olmadan paramparça edileceğini bilir...
Şaşkındır...
Sığınacak hukuk arar, bulamaz...
Peşindeki sürek avcılarının tek amacı vardır; yakalamak ve linç etmek...

*

Linç; hukukun olmadığı zamanların kültürüdür...
Bir kez sürek avının naraları duyulmaya başlayınca, adalet duyguları, akıl, mantık, vicdan kaybolur, tümü yerini linç güdüsüne bırakır...
Çığlıklar arasında sopalar, satırlar, bıçaklar inip kalkmaya başlar...
Yanında olması gerekenlerin dahi attığı taşlar varlığında derin yaralar açarken, avın neyi ifade etmek istediği duyulmaz bile...

*

Lincin başladığı yer; hukuku istemeyen, hedefine ancak hukuksuzlukla ulaşmaya çalışanın “vurun” komutudur...
Bittiği yer ise; utancın derin
sessizliği...
Fazıl Say gibi bir evrensel sanatçı, Levent Kırca gibi bir usta, Müjdat Gezen gibi bir gurur, Türkan Saylan gibi bir ulu kadın, Uğur Dündar gibi bu gazetenin sırayla yazarları, Leman Sam gibi bir cumhuriyet kızı, Musa Kart gibi bir karikatürist, bir ordunun tüm yurtsever komutanları, Sabih Kanadoğlu gibi bir abide cumhuriyet savcısı, bir gazeteci, bir bilim adamı, hatta bir yargıç, sokak arasında sıkıştırılmış bir öğrenci, bir çocuk...
Hiç fark etmez...
Hukuk bitmişse, linç bitmez...

*

Dünden bu yana bunları
düşünüyorum...
Sürek avı sürüyor...